REKLAMI GEÇ

‘SUÇLU’ ÇOCUKLAR VE YENİDEN TOPLUMSALLAŞMA

12 Nisan 2017 Çarşamba

Çağdaş bir toplum düzeninde etik değerleri göz ardı etmeyen “Sosyal yaptırımlar Dizgesi”nin en önemli boyutu elbette hukuk anlayışı ve uygulanışıdır. O toplumun insan algılayışı, somut anlamda toplumsal güven önlemleri, davranışları ile yargı erkinin işleyiş biçimi ve sonuçları doğrultusunda belirlenir.

Suç, toplumsal bir olgudur ve toplumdan topluma görecelik taşır. Toplum suç olarak belirlediği davranışı kendi eğitim-öğretim anlayışı içinde ve egemen yaşam biçimini zedeleyen bir kavram olarak tarif eder. Yani o kavramı kendi deneyimlerinden üretir. Suçun olabileceğini bilir, kabul eder, olmaması için caydırıcı yaptırım koyar. Ve ne yazık ki suçun oluşumundaki önemli sorumluluğuna karşın, çok kere suç işleyen ve kendi parçası olan bireyi karşısına alıp neredeyse tek taraflı yargılar, cezalandırır, izole eder. Kurtulur!

Bu sorumsuz, kolaycı ve bence bir kaçış ifadesi olan top¬lumsal tutum yanlışlığından çocuklar da fazlası ile nasibini alır.

Suçlu çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki bu çocuklarda genelleştirilebilecek belirleyici nitelikler, benlik saygısı yetersizliği ve nörotik karakterdir. Suç işlemiş çocukların toplumsallaşma deneyimlerinin, verilere paralel olarak çok önemli aksaklıklar gösterdiği de saptanan diğer bir boyuttur.

Bilindiği gibi toplumsallaşmada birey, topluma uygun biçimde davranmayı öğrenir. Öğrenmede başarı ise; toplumsallaşma güçleri dediğimiz benlik, birincil grup (aile ve yakın akrabalar), ikincil gruplar (akran grupları, okul ve iş yaşamında etkili olanlar) ve diğer güçlere (toplumsal yaşam içinde yaygın olarak bireyi etkileyen toplumsal ve kültürel gruplar) bağlıdır.

Birey doğuşundan itibaren toplumsallaşma sürecine girer. Bu süreç içinde, model alma, olumlu veya olumsuz toplumsal gelişme ve toplumsal baskı gibi yöntemlerle toplum içindeki çeşitli rollerini öğrenir ve uygular.

Yaşamın her alanında görülen seçme eyleminde, bireyin kendisini nasıl görüp değerlendirdiği de, yani benlik tasarımı (self-concept) büyük rol oynar.

Benlik saygısı düşüklüğü ile psikopatolojik durumlar arasında doğru bir orantı görülmektedir. Örneğin, bireyin kendine olan benlik saygısı azaldıkça, insanlara duyduğu güvende de azalma olmaktadır. Bu da suça yöneltici etkenlerden biridir.

Diğer yandan, psişik izolasyon, depresyon ve psikosomatik belirtilerde benlik saygısı ile yakından ilişkilidir.

Toplumsallaşma süresinde, ailenin önemine değinmiştik. Model alma boyutunda, anne ve baba ile kardeşlerin kaçınılmaz olarak davranış bozukluklarında doğrudan etkisi vardır.

Bilimsel bulgulara bakıldığında, Nörotik çocukların annelerinin kişilik özelliklerinin ön sıralarında, katılık (esnek olmayış) saldırganlık, kaygı, suçluluk duygusu görülmektedir. Olweus, annenin negativizminin ve katılığının, babanın fizik kuvvet kullanmasının çocuklarda, özellikle erkek çocuklarda saldırganlığı arttırdığını saptamıştır.

Genel olarak da anne-babadaki kişilik bozuklukları ve evlilik problemlerinin gene özellikle erkek çocuklarda anti-sosyal davranışlara yol açtığı söylenebilir.

Bilindiği gibi, bazı temel kişilik fonksiyonlarının belli yaşlarda gelişmesi gerekmektedir. 1 yaşında güvenlik duygusunun ve güvenliğe ilişkin tutumun gelişmesi, 2-3 yaşında otonomi’ duygusunun belirli bir disiplin oluşturma duygusunun, kendi kendini kontrol ve engellenmeye karşı dayanıklılığın gelişmesi, 3- 6 yaşında kendi cinsine uygun seksüel özdeşleşmenin, ödipal çözülmenin olması, sosyalizasyonun başlaması, 6-11 yaş grup özdeşleşmesinin olması, 11-15 yaş saldırganlığa ve seksualiteye karşı sosyal kontrolün olması, gelişmesi, ana-babaya karşı olan bağımlılığın çözülmesi, heteroseksüel ilginin doğması gereken yaşlardır.

Olumlu (toplumsal yönden kabul edilebilen) bir benlik tasarımı, çok olumsuz koşullarda bile çocuk ve gençleri ve giderek yetişkinleri, suçluluğa karşı koruyan bir izolasyon olabilir. Buna karşılık olumsuz bir benlik saygısı (saygısızlığı), genci suç işlemeye karşı koruyamaz. Suçlu kişi, kendisine genellikle değer vermez. Davranışı değerlendirilmesi ve kontrol edilmesi için dışa bağımlıdır. Savunmasızdır. Stres ve dış baskıyla başa çıkamaz. Suça yönelebilir!

Suç işleyerek hüküm giyen çocuklar (bu kuşkusuz çocuk mahkemelerinde olmalıdır) için çözüm, Türkiye’de olduğu gibi sadece kurumsal yaklaşım (ıslahevleri, çocuk cezaevleri) dahi olsa da, suçlunun yeniden toplumsallaştırılmasıdır.

Şu halde, suçlu çocukların kurum bakımından çağdaş amaç, çocuğun hatalı ya da yetersiz toplumsallaşma deneyiminin yerine, deneyimini ödünleyici yeni bir olumlu deneyimin kazandırılması, bireyin toplum kurallarını yeniden gözden geçirdiği, kendi kontrolünü yeniden değerlendirdiği ve kendisini toplumun isteklerine göre yönlendirmeye çalıştığı yeniden toplumsallaşma sürecidir.

Kaynakça:
1. ULUĞTEKİN S.Yrd. Doç. Dr. “Hükümlü çocukların benlik tasarımlarıyla yeniden toplumsallaşmaya yatkınlıkları arasındaki ilişkiler”.
2. Göktürk Ü. Uz. Dr. “Norotik çocukların anne babalarında kişilik yapısı ve tutumu”
3. Berktin, C.T. “Problemli çocuklar ve problem sebepleri”
4. Yörükoğlu, A. “Gençlik Çağı”

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı