

İNAYET KİLİSELERİ VE EVANJELİZM
Yuhanna tarafından yazılan İncil’in vahiy bölümünde bahsedilen 7 kilise, bizim Ege Bölgemizde yer alır. “ Yedi altın kandillik” adı verilen bu kiliseler Evanjelistler için hayati önem taşır. Kabe Müslümanlar için neyse, bu 7 kilise de Hristiyanlar için aynı önemi taşır ve en kutsal haç yerleridir. Patmos Adası’nda

KORKUNUN BİTTİĞİ YERDE YAŞAM BAŞLAR
Bir papatyanın, sarısında da aynı özdek vardır, beyaz yapraklarında da, yeşil yapraklar da ve hatta sapında ve kökünde de aynı öz vardır. Bir elma ağacının meyvesinde, çiçeklerinde, dallarında yapraklarında, köklerinde aynı özdek (öz) vardır. Hiç biri birbirinden ayrı değildir. Elma ağacı mı tohum verir, yoksa elmanın tohumu

BENZER KUŞLAR BİRLİKTE UÇARLAR
Maharishi Mahesh Yogi’nin en bir sevdiğim sözünü koydum bugün başlık olarak. Siz hiç bir leylekle kartalın birlikte uçtuğunu gördünüz mü? Ya da bir saka kuşu kumruya: “haydi kanka şehrin göklerinde panoramik bir tur atalım!” der mi? Her şey bir ışıktır demiştik ya; gördüğünüz, görmediğiniz, dokunduğunuz, dokunmadığınız, kokladığınız,

ÜÇÜNCÜ BOYUTTAN, BEŞİNCİ BOYUTA DOĞRU
Bir önceki yazımın devamı niteliğinde olacak bu yazıya, kısa bir hatırlatma ile giriş yapmak isterim. Atlantis’te yaşayan insanlık, batmadan önce 12 DNA zincirine sahipti, dolayısıyla da süptil, ince ve donanımlı varlıklardı. Peki, bu 12 DNA’ya sahip insan, bugünün insanından hangi anlamda farklıydı? 12 DNA’lı insan, Hint Aiçvaryaları’nda

KUTLU BAYRAMLAR GELECEK
Bayramlar… Ramazan bayramlarımız; İnancın ve sevginin o muhteşem harmonisinin kalplerdeki izdüşümü gibidir. Adanmışlığın hoş aroması ruhlardaki sabır çiçekleriyle bezenmiştir artık. Arınmış bedenlerin ve kalplerin enerji küreleri ışıldar ruhun topraklarında… Bayram günleri ruh, O Büyük yaratıcının, Tanrı’nın rengiyle ve kokusuyla dolup taşar adeta. O’nunla en yakın hissettiğimiz, ona

ŞEYTANIN ÇOCUKLARI
Atlantis’te yaşarken insanlık 12 DNA sarmallarına sahipti. Bugünün insanlarından çok farklı genetik yapılara ve inanılmaz büyük teknolojilere sahiplerdi. Kıtadaki devasa kuvars kristallerini depolayarak bunların gizemli yeteneğini kullanırlardı. Kristallerle evleri ve şehirleri aydınlatır, şifa odalarında insanları iyileştirmek için, gençleşme odalarında gençleşmek ve genç kalmak için, suçluları ve mental

GEZEGENLER- GÜNLER- RENKLER
Her gezegenin ve yıldızın madeni, kokusu ve rengi vardır ve hepsi birbirleriyle enerjisel bağlarla bağlıdır. Tümünün insan kulağı ile işitilemeyen notaları, yani sesleri vardır. Mesela arkaik medeniyetlerde güneşin sesi kutsal olarak nitelendirilirdi ve kalp kulağı ile işitildiği düşünülürdü. Ancak insan bilincinin gezegenlerle ve yıldızlarla uyumu ve iletişimi

HAP GİBİ BİLGİLER! YUTUN!
Bakın! 2 ay önce bir çılgın, dünyanın bugünkü durumunun nasıl olacağını anlatsa, ona inanmaz ve hatta onu delilikle suçlardık sevgili dostlar. Ama bu proje çok eski. 1871 de Albert Pike tarafından yazıldı ve bugüne kadar da harfi harfine tüm dünyada uygulandı. Kim tarafından? Bilinen başlıca paravan aileler

MERHABA DÜNYA!
Balıklar, okyanusun dalgaları ve türbülansı için Allah’a yakındılar ve şikayet ettiler. Allah onların dualarını kabul etti. Okyanus sakinleştiğinde ise, kendilerini balıkçılar tarafından hazırlanan tuzakların içinde yakalanmış ya da can çekişir halde buldular. Aslında yaşamın türbülansı Tanrı’nın bilgeliğidir, Tanrı’dan sakin bir okyanus değil, huzur ve sakinlikle, bilgelik isteyin…”

TEŞEKKÜRLER CORONAVİRÜS!
“Teşekkürler koronavirüs! Bizi silkelediğin için! Bize daha büyük bir şeye bağlı olduğumuzu gösterdiğin ve düşündürdüğün için! Teşekkürler, bize bollukla, sağlıkla, özgürce ve lüx içinde yaşadığımız hayata minnettar olmayı öğrettiğin için! Bütün bunların bize bahşedilmiş olduğunu anlamımızı sağladığın için! Teşekkürler bizi durdurduğun için! En basit şeyler için bile

GLOBAL HİPNOTİK TERÖR
Bir Hint atasözü vardır: “Düşüncelerinizin dün nasıl olduğunu bilmek istiyorsanız, o zaman bedeninizin bugün ne durumda olduğunu kontrol edin…” Bunu şöyle geliştirebiliriz demek ki: Bugün ne düşünüyorsanız, gelecekte sadece bedeniniz değil, yaşamınız da öyle olacak… Hatırlarsanız daha önce bir kaç yazımda da size Luise Hay’in kitabını önermiştim:

SEVDİĞİN İŞİ YAP
Bundan bir kaç hafta önce bir arkadaşımın çalıştığı şirkete gitmiştim. İşimiz biraz uzun süreceği için, beklerken illaki bir şeyler ikram etmek istedi. Bugünlerde geriye kalan tek alışkanlığım olan çaya asla hayır diyemezdim elbette ve ince belli bir bardakta tavşan kanı çayım geldi. Gerçekten böylesine büyük bir şirkette

BU SİZİ İYİ HİSSETTİRECEK!
Ömür dediğin üç gündür, Dün geldi geçti, yarın meçhuldür, O halde ömür dediğin bir gündür, o da bu gündür. (Can Yücel) Bizim bu gezegendeki, yani bu realitedeki zaman anlayışımız lineerdir ( doğrusaldır). Yani zamanda bir E noktasına gitmek için önce sırasıyla A, B, C ve D zamanlarından

SİZDEN AŞAĞI DEĞİLİM
Dünyanın hiç bir yeri buradan ve şu an bunu yazarken oturduğum yerden farklı değil. Başımı kaldırdığımda, gidebileceğim ya da gidemeyeceğim her yerde, aynı gökleri, güneşi, ayı, yıldızları bulacağım. Aynı rüyaları görüp, aynı uykudan uyanacağım. Neden kendimi insanlardan daha şanslı ya da mutsuz sayayım ki? Yalnızlığımda da, başkalarıyla

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
Son zamanlar, yolu olmayan bir yerde… Hayatın orta yerinde, haritasız bir yolcu gibi oraya buraya savrulurken buluyorum kendimi… İnişli çıkışlı, yüksek platoların arasında, kışın tam ortasında ömrüm misali; bitmeye pek niyeti yokmuş gibi uzanan, sarp kayaları döven hırçın dalgalarla meşgul zihnim… Pek sevimli olmayan geçmişin manzalarında yitip