REKLAMI GEÇ

HAYDİ, ÇAY KOY DON RITCHIE

4 Mayıs 2020 Pazartesi

Yine, kışın paçasına yapışıp bırakmamakta ısrar ettiği bir zavallı bahar sabahı, ayağını silkeleyip kurtulmak istiyor ağlak surattan.  Mavişlerin patlamak üzere tomurcuklarla dolup taşmış dalları yerlere değecek neredeyse, kıvranıyor açamamaktan, çoklu güneş yetmezliğinden can verecek gariplerim. Özenle dikilmiş sivişmiş soğan ve sarımsaklar, arada bir çıkarıp başlarını gözlüyorlar gelen giden var mı sıcaktan yana diye, bakıyorlar ııh yok sokuyorlar minik kafacıklarını tekrar toprağa.

Doğa da kendi içinde bir saklambaçtır tutturmuş gidiyor böyle.

İnsan dışında her şey ebe olabiliyor bu oyunda, çünkü insan hep saklanmak zorunda en azından bir süre daha, yoksa sobelenmenin bedeli oyun değil, ölüm!

Unutma hala korona günlerindeyiz gülüm!

Efendime söyleyeyim işte o sabah, sokağa çıkma yasağı olmadığı bir gün olduğundan Domuz Deresi denen dağlık vadiye doğru yürüyüşe çıkmıştım.

Çeşit çeşit kuşlardan oluşan seher korosu, zümrüt şarkılarla karşıladı beni son zamanlarda hep olduğu gibi. Egzozdan kurtulmuş nameler sanki billûr bir kadehte sunulmuş Kevser şarabıydı da lezzetle akıyordu kulaklarımdan.

Böyle üstüm başım yeşile bulanmışken, ormana girişteki banketin üzerine spreyle yazılmış bir cümle dikkatimi çekti, yok yok gözüme gözüme girdi demek daha doğru.

“Haydi, çay koy Don Ritchie yine buradayım”

 Allah Allah dedim, ilginç bir cümle Don Ritchie de kim ki? Soru cümlesini aklıma astım, doğaya yakın, insana uzak sosyal mesafeler kurarak ruhumu sağaltmaya devam ettim.

Eve dönünce aklımdaki askıdan soruyu aldım bilgisayarıma taktım. Vay vay vay dedim, bizim semtte amma da genel kültürü kuvvetli insanlar varmış. Duvara yazı yazmaları gerçi sorgulanabilir bir hareket de neyse şimdi neden genel kültür dedim anlatayım.

Çok araştırmama gerek kalmadan bir sürü sayfa açıldı karşıma.

Bu Don Ritchie (asıl adı Donald Ritchie, Don ünvanına gönderme olarak Don Ritchie diyorlar) 1925 doğumlu bir Avustralya’lı adamcık. 1939-1945 arası Avustralya Kraliyet Donanması’nda denizci olarak askerlik yapmış ve ikinci dünya savaşının da içinde herhangi bir asker olarak yer almış. Öyle hayat sigortası yapan şirketlerde yıllarca çalışmış, emekli olmuş ve 2012’de de vefat etmiş bir sade vatandaş. Hiçbir özelliği yok sayfalara geçecek buraya kadar bakıldığında.

Fakat evinin Sydney’in Gap bölgesindeki falezlerin dibinde bulunması hem kendi hayatını hem de başkalarının hayatlarını değiştirmiş.

 Gap bölgesi, Büyük Okyanus’a bakan çok büyük falezleri, muhteşem manzarası ve intiharları ile biliniyormuş. Bizim Don Ritchie’nin evi de falezlere giden yolun üzerinde ve intihar etmek üzere falezlere gidenler mutlaka onun evinin önünden geçmek zorunda!

Hah işte Donald’ın 50 yılını değiştiren cümle de burada, balkonunda kuruluyor.

Diyor ki kendisi;

 “Balkonumda oturup, öylece insanların hayatlarına son vermelerini izleyemezdim, bir şeyler yapmalıydım!”

Bu cümleyi kurmasında 6 yıl bizzat savaşın içinde ölümle burun buruna yaşaması da etken diye düşünüyorum.

Ve falezlerde duran insanların yanına gidip “Size yardımcı olabilmemin bir yolu var mı?” diye sorup, onları evine çay içmeye davet etmeye başlamış.

Çay ikram edip, onlarla sohbet ederken, başka bakış açıları geldikçe önlerine, insanlar intihardan vaz geçmişler.

Bu şekilde 50 yılda 160 kişinin hayata dönmesini sağlamış Don Ritchie.

Onun sayesinde hayata dönenlerden, yıllar sonra hala daha onu ziyarete gelenler olmuş.

Kurtardığı hayatlar sayesinde Avustralya şeref madalyası da dahil olmak üzere pek çok ödül almış.

Onun kendince samimi çabaları, hem insanlar, hem kendisi, hem de dünya üzerinde fark yarattı.

Yangını söndürmeye gagasında bir damla su ile giden serçe gibiydi başta belki.

Ama gerçekten pek çok hayattaki yangını söndürmeyi başardı.

Samimiyet, iyi niyet ve elinden geldiğince gösterilen çaba her zaman karşılığını buluyor demek ki.

Birilerine dokunmak için hala mucize mi bekliyorsun, mucize sensin hala bilmiyor musun?

Zor zamanlarında “Çay koydum, hadi bize gidelim” dediklerin,

Zor zamanlarında “ Çay koydum, hadi bize gidelim” diyenlerin olsun.

 Duvar yazısındaki cümle de bilmediğim No1 isimli bir rap grubunun Böyle İyi şarkısından bir dizeymiş. Sonra şarkıyı da dinledim rap sevmememe rağmen, ilginç bir felsefe vardı içinde. Çokça kaba cümleler yer aldığı için hepsini vermeyeceğim ama bir kısmını buraya alıyorum.

…sesim düşer uçurumdan aşağıya bayım
hadi çay koy Don Ritchie yine buradayım
kafamızda kuşku oluşturdu
sinek beni ısırdı ve bu masaya kustu
saçmalarım saçlarınla gelip beni sustur
kim benim düşmanım kim senin dostun?
şarkılarım var
bozukluklarımdan daha fazla hayallerim
sanki yaptığı son şarkısıyım müzisyenin
sanki siyah beyaz filmdeki gök kuşağı benim!

 

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı