REKLAMI GEÇ

Her gün, yeniden doğar hayat

26 Mayıs 2020 Salı

“Patlayacağım, her günüm birbirinin aynı, her şey tekrar ediyor!”

Böyle bir cümle kurulamaz, mümkünü yok!
Kurulursa da doğrusu yok, kuran yanlış çünkü.

Tül kanatlı beyaz bir kelebek, bir günlük hayatında dahi hep aynı çiçeğe, hep aynı rotada uçarak gitmez. Dalgalana dalgalana uçar bir kere, rüzgârda dans eder gibi, her salınım başka bir yöne. Bir çiçekten kalkar diğerine konar. Valsle başlar, tangoyla bitirir belki günü.

Her yaprak ağaçtan farklı düşer. Kimi hayattan kopmaya hazır değilmiş gibi nazlana nazlana, kimi intihara hevesli gibi atlaya zıplaya.

Mayıs ayı her sene başka gelir. Hepsinin adı mayıstır oysa. Ama bazen gözünde yaşla hüzünlü gelir, bazen tozu toprağı savurarak öfkeli.

Aynı çiçek, her gün aynı yere uzatmaz yapraklarını.

Güneş her gün aynı doğmaz, ay her gün aynı yerden gecemizi aydınlatmaz.

Yıldızların ışıması her gece başkadır. Hangi duyguyla bakarsam, o duyguyla ışırlar.

Bir zamanlar fabrikada çalışırdım mühendis olarak. Üç yüz altmış beş gün çarpı on yıl kadar her gün gittim geldim aynı yerdeki binaya. Her gün başka yoldan gittim neredeyse. Güzergâh aynı idiyse bile, gördüklerim başka başkaydı. Bir gün kuşlar çoktu başımın üstünde, bir gün kuzular yolumun üstünde. Bir gün papatyayı gördüm sağ tarafımda, bir gün gelinciği sol tarafımda. Hiçbir gün diğerini taklit etmedi.

Odama girişim her gün farklıydı, masama oturuşum, defterimi açışım, herkese günaydın deyişim.

Sesimdeki hüzün ya da cıvıltı, gözümdeki buğu ya da ışıltı, bedenimde hamlık ya da kıpırtı her gün başka başkaydı. Yemeğe çıkış saatim, çaya gidiş zamanım saniyelerle birbirinden başkaydı.

Her akşam okuduğum kitaplarda başka başka yerlere gidişim, değişik düşünüşüm, geçişli duygularım, hiç biri diğerine benzemezdi. Hala öyle, ölene kadar da böyle olacak. Hatta öldükten sonra da benim inanışıma göre.

Enerjiysek, toprağa giren kılıfımızsa, her an başka yöne hareket eden bir enerjimiz, ruhumuz haline dönüştüysek ölünce, nerede aynılık?

Yok işte olamaz!

Rutin diyerek havalı isim verdiğimiz TEKDÜZELİK benim bakışımla yaşar ya da ölür.

Kedimin bana bakışı bile her an farklıdır.
Her günü maceraya çeviren benim, benim bakış alanım.
Ekmeğimin az mayalanması farklılıktır düne göre.

Çiçeğime konan uğur böceği Şule, yoluma çıkıveren kaplumbağa Veli, altından geçerken başıma konfeti gibi dutlarını döken dut ağacı Zarife, önünden geçerken yarı beline kadar reverans yapıp bana dallarını sunan adı gibi çıtır Çitlembik, yolda peşime takılıp bana eşlik eden mahalle köpeği Dost.

Hiç biri aynı hayatın parçaları değildir.

900 yıllık bir türbenin etrafında yaşama tutunmuş 800 yaşında anıt ağaç Şems ve bebeklerini burada doğurmaya karar vermiş türbe kedisi Trio ve kardeşleri Çavdar ve Yulaf.

Şems’e her dokunuşum başka bir enerji taşır yüreğime. Her gidişimde Trio’nun önümde sev beni yuvarlanışı farklıdır.

Annemin yokluğu her gün başka ağlatır, oğlumun varlığı her gün başka güldürür.

Dokunduğum bir hayat, bana başka bir hayat yansıtır.
Yani hayatın rengi benim fırçamdaki boya kadardır.
Tekdüzeliği ise, benim görüş alanım kadar.

SEN NERDEYDİN?
Güneş pembe güller yerleştiriyordu
solgun yüzüme.
Rüzgâr, boynumu en bükülmüş yerinden
öpüyordu.
Gece, saçımı gümüş tellerle
örüyordu.
Deniz tekil ayak izlerimi
beyaz tebeşirle siliyordu.
Sen nerdeydin?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı