REKLAMI GEÇ

KARANTİNA GÜNLÜĞÜ

6 Nisan 2020 Pazartesi

1. GÜN
Sevgili Günlük,
Çinlinin biri yarasa mı yemiş ne halt etmişse bir virüs kapmış tutamamış bir de bulaştırmış sağa sola. Bir bulaştırmadan yemeyi öğrenemediler şu hayvancıkları yahu! Ebik kabık şeyler yerseniz olacağı bu tabii. Her gün de birileri ölüyormuş, toprağı bol olsun ne diyeyim. Akşama şöyle güzel bir bonfile yapayım bari yarasasız tarafından.

3. GÜN
Sevgili Günlük,
Yarasadaki virüsün menzili ne kadar uzaksa artık İtalya’da ve bütün Avrupa’ya da bulaştı. Çok şükür, şeytan kulağına kurşun bize gelmiyor, zaten gelse de bize bi şey olmaz, vız gelir teğet geçer. Koca bakanlarımız da söyledi, biz antivirüs özellikli görünmez bir zarla kaplıymışız tüm ülke sınırlarımızdan itibaren, bizi bu yüzden de çok kıskanıyorlar. Bu akşam hangi dizi vardı ya?

5. GÜN
Sevgili Günlük
Bizim zarı deldi dış mihraklar vay canına yandığım, bu kadar mı kıskandınız yahu! Ee bizde de başladı, her gün üçer beşer, ertesi gün onar yüzer. Bize bi şey olur mu yoksa, insan mıyız biz de yoksa aman Allahım ! Maskem, eldivenim nerede bu meretler, makarnam kalmamış, yetmez 38 paket acil çıkmalıyım!

Çıkmalıyım da, çıkamam ki yasak! Hobara hani bize bişey olmazdı ya, olmaz de mi, hadi çık… Yok, çıkmayayım, bana olmaz da başkasına bulaştırırım falan evde kal kızım sen, evde kal!

7. GÜN
Sevgili Günlük
Evde dip ve köşe isminde yerler varmış. Onlarla tanıştım bugün iyi çocuklar. Yıllardır ihmal ettim diye kırılmışlar. Ama artık barıştık çok ihtimam gösterdim kendilerine. Çamaşır suyu, dezenfektan falan ikram ettim seve seve aldılar. Balkon dolaplarıyla da güzel bir ilişkimiz başladı. Sohbetleri çok keyifli.
Neee, sohbetleri mi? Ne yani ben eşyalarla mı konuşuyorum? Haydaaaa

15. GÜN
Sevgili Günlük
Dünya kocaman ekşi mayalı bir ekmeğe döndü. Mayalandıkça kabarıyor, büyüyor. Ekmeği bakteriler, dünyayı da virüsler kabartıp köpürtüyorlar. Ben de temsili olarak her gün mayalı bir şeyler pişiriyorum. Mayam varmış bu işlere herhalde ki, hemen kaptım sırlarını. Aynaları da vitrayla kapladım sıkıntıdan. Hem böylece kaç kilo aldığımı da görmüyorum. Kimse de saçının boyası gelmiş diyemiyor çünkü kimse yok, her koyun kendi bacağıyla uğraşıyor. Bak koyunların kırkım mevsimi de gelmiştir. Gelmiş mi, aylardan ne, gün kabağa sığdı mı?

20. GÜN
Doktorlar, sağlıkçılar en sevdiğimiz meslek grubu artık. Keşke ölümsüz olsalardı, ama değiller, sonsuzluk iksirim olsa içirsem hepsine! Alkışlamak yaşamalarına yetmiyor galiba! Daha ciddi bişeyler yapmak lazım da evden devleti ne kadar dürtebilirim?

Saatimden 23:00 ü kaldırdım. Açmıyorum TV falan, zaten dediklerinin yarısı yalan. Üstünü zihnim tamamlayacak salla gitsin. Adını bile bilmediğim kim bilir kaç yüzler göçecek yine. Gözlerim en kurak mevsimini yaşıyor. Ağlayamadığım gibi, bana da ağlayan olmayacak, herkesin göz yatakları kuru!
Primitif bir yaşam içerisinde, sadece hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ye, iç, boşalt, uyu!

Bir işe yaramak ne güzel bir duyguymuş. Üretmek, ürettiğinle kazanmak!

Evde sıkıldım diyemem. Ama sıkılmadan da patlar insan.

Ruhu patlar, duyguları çatlar, hayatla arasına can kırıkları girer, basmamak için o kırıklara daha dikkatli yürürsün. Hatta dans edersen daha kolay ilerlersin, daha az can kırığına basarak.

İşte ben de patlayacağım diye korkarım. Sıkılmasam da patlarım bir gün. Hoş beni sıkacak kimse de yok, herkes kendi halinde, kendi evinde. Kendi kendine de patlar insan, pimini misal bir virüs çeker, veee GÜÜÜÜÜM…

Sonra parçalarını toplarsın kendi kendine, lazım olanları yerine takar, fazlalıkları atarsın.
Yani bir daha aynı insan olmazsın.

Bak sen şu bücürün yaptıklarına…

KARANTİNA GÜNLÜĞÜ
Yalnız alır ölüm bizi koynuna.
Bilirim, bilirim yine de
isterim dokunsun,
en sevgili, en dost ah bir de evlat eli
son sıcaklığıma.
İstemem bugünlerde
gelmesin ölüm,
dezenfektan kokusu sızlatmasın
az sonra düşecek olsa da burnumu.
Birlikte yaşamaktır dileğim
sadece insan olarak
renksiz, dilsiz, tanrısız.
Ve vicdana yatırılmış sevgilerdir özlemim tenden ırak.
Yoldan uzak
orda bir köy var, kalbime yakın.
Bak
gör sen de diyeceğim daha,
gelecekli cümleler kurmaktan korkarak,
gelecek mi diye sormandan da belki!
Bak bizim köyümüz diyeceğim.
Gitmesem de, görmesem de hissedeceğim.
İstemem gelmesin!
Hazır değilim diyemem,
hazırım dün nasıl yaşadıysam, bugün ölmeye!
Sadece ve sadece
bugün o gün değil!
Biri olarak girmek toprağa
güzel olurdu bence.
Milyonların içinde bir sayı,
hangi ayın bilmem kaçıncı günü
bilmem kaçıncı olmak,
bana göre değil!
Kime göre dersen,
kimseye göre der susarım.
Adsız vakalarda geçmesin kaydım.
Kimin geçsin dersen,
kimsenin der susarım.
Çatısı yüreğime dar evlerde
mecburi kahramanmışım!
Yok istemem!
Badem ağaçları çiçek açmış,
kör bir kahraman olmak istemem!

Bağırıyorum içime doğru,
içimden gözüme tüküren boğuk bir tütsü!
Ölümlerin üzüntüsü
gözümden alınmış bir organ artık.
Altı çakra hükümsüz.
Kalan bir tek kök çakra, kırmızı;
hayatta kalma güdüsü,
yalnız kendine dönük,
hayvandan hallice görüntüsü.

Zaman hem birlikte barış zamanı
hem de yalnız başına evde savaş zamanı.
İronide boğuldu hayat.
Ölü kentlerde, ölü sayılar.
Ölümü kocaman şişmiş dillerde
kırpar ahlaksız kaygılar.
Sakladıkça ölüm küçülür mü?
Yok istemem!
Küçültülmüş ölümler bana göre değil.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

AV.MUSTAFA KESKİN   -  Bağlantı 6 Nisan 2020, 17:16

SAĞLIKLI KALIN Kİ, BÖYLESİNE ÖLÜMSÜZ YAZILAR YAZIN. SAYGILARIMLA.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı