REKLAMI GEÇ

KİTAPSIZ OLMAZ DEYEREM

16 Aralık 2019 Pazartesi

Bilersiniz men talebeyem, hele ohuram. Üçünçü sinife giderem. Nece deyem size, ne sayag söyleyem, o geder keyf aldım bu il işte bele olar. Menim dilim ele gözeldir kim, özüm eyice bildi bu il.
Çoh işledim anlayam deye, gicede, künde ykusuz galdım. Olabilerdi, nihayatta örgendim heylice bir şeyler.

Azerbaycan Türkçesi, bu sene içine epeyce girdiğim bir dersti. Yukarıda dilim döndüğünce bir şeyler karaladım. Müziğini duyabildiniz mi? Kulağıma şarkı söyler gibi, şiir okur gibi geliyor kelimeler, cümleler. Teee Uygur, Karahanlı Türkçesinden beri neredeyse hiç bozulmadan gelmiş. Ve eminim zorlanmadan anladınız ne demek istediğimi ilk paragrafta.

Samimi, sevimli, yürekten çıkan cümleler bunlar.

Peki, biz ne yapıyoruz aklımızca dilimize?

Buduyoruz, kısaltıyoruz, yabancı kelimeleri aralara sokuşturup, melez ama lezzetsiz cümlecikler kuruyoruz.

Bunu güya itibar göreceğimizi düşünerek yapıyoruz öyle mi?

Plaza dilleri, ergen dilleri, geç ergen dilleri, yetişkin çocuk dilleri gibi dar alanlarda paslaştığımız ve hiç de hedefi vurmayan söylemler yaratıyoruz.

Zaten dinlemeyi de bilmediğimiz için zararı yok da denebilir bir bakıma.

O zaman körler, sağırlar birbirini ağırlar mı diyeceğiz?

Belki de önce güzel ve anlamlı konuşmayı öğreneceğiz ki, kendimizi dinletebilelim, söylediklerimiz karşıya ulaşsın.

Nasıl?

Azerbaycan Türkçesi öğrenin demiyorum tabii ki, gerçi olsa güzel olurdu da neyse

Bir kere, moda oluveren kelimeleri dağarcıktan çıkaracağız.

Kaç zamandır sosyal medyada iş edinmiştim, papağan gibi tekrar edilen söylemleri listeleyip, “ lütfen kullanmayınız” demeyi.

Örnek mi?

“Aynen, aynen”
“Tabii ki deee”
“Şaka mısın?”
“Hayret bişeysin” v.b

İndirimli satıştan alınmış ve herkesin üstünde olan kıyafetler gibi sürekli pişti oluyoruz konuşmamızla.

Eee sohbet, muhabbet nasıl gelişecek bu kadarcık kopyala yapıştır sözcükle?

Uzun cümlelerle bir şey anlatıyorsun, karşındaki “aynen aynen” diyor sürekli, nereye gider bu muhabbet?

Çakılır kalır iki dudak arasında. Çıkmaz sokak gibi, çıkmaz dudak.

Kısır, lezzetsiz, kifayetsiz bir konuşma denemesi.

Gözünüzü seveyim, bir şey satın alırken yapın tasarrufunuzu, konuşurken değil.

İngilizce kelimeleri araya sokuşturarak daha bilgin değil, daha cahil görünüyorsunuz aman diyeyim.

Dilini öğrenememiş diyorum ben mesela.

Tamam, bir lisan bir insan anladım da, önce kendi lisanınla bir insan et bakalım bir kere. Sonra ikinci lisanla ikinci insanı eklersin.

Yarım lisan ne ediyor peki?

Okumadan da adam akıllı öğrenemiyor insan kendi lisanını.

Yani okumuyoruz, dinlemiyoruz, anlatamıyoruz, anlaşamıyoruz!

İletişim sıfır, otur!

Oku güzel kardeşim, okumak için kitap alman şart değil. İnan sosyal medyada paylaşılan uzunca yazıları okumadan LIKE ETMEK yerine, oku da beğenmeyiver, yeter ki oku!

Kitap indir cep telefonuna, otobüs beklerken, otobüste, parkta otururken oku!

Okudukça, söyleyişin nasıl değişecek, göreceksin.

Derdini daha rahat anlatacaksın, konuşmaktan korkmayacaksın.

Vallahi bak, hayal gücü de gelişiyor insanın okudukça, belki kendini mutlu edecek bir şey bulacaksın o cümlelerin arasından.

Ben ilkokuldayken, evde doğum günü partisi yapardık. Dua ederdim “Allah’ım nooolur hepsi de kitap getirsinler” diye.

Allah dualarımı kabul ederdi sabi olduğumdan herhalde, kırk tane kitabım olurdu bir anda. Onları okşar, sever, onlarla uyurdum. Sabahı bekleyemezdim okumaya başlamak için.

Yani diyeceğim odur ki; hani yeni yıl geliyor ya, epeyce yaklaştı. Hani yeni yıl gelince perinin sihirli değneği dokunacak ya, her şey bir anda değişecek!

Bu yıl da yine bu inanışla gireceğiz madem yeni yıla, gelin bir sihirli dokunuşu peri değil de insan olarak biz yapalım.

Kitap hediye edelim birbirimize, kullanılmayacak saçma hediyeler almak yerine.

Ama çoluk çocuk herkese, burun kıvıracaklarını, hayal kırıklığına uğrayacaklarını bile bile.

En ilginç olanından, fazla kalın olmayanından ve dili biraz akışkan olanından.

Bir gün illa ki o kapak kalkacaktır.

Ve içindeki sihir, yasemin çiçeği gibi kokusunu bütün çevremize dağıtacaktır.

Konuşabildiğimiz, okuyabildiğimiz, anlaşabildiğimiz, sevebildiğimiz bir yıl olması dileğimle.

“Ne kedisiz, ne kitapsız”… (Bilge Karasu)

KİTAP
Onca kitabın arasından sanki
“beni al” diyen bir kitaptın.
İlk gözüme ilişen kapağın,
ardından arka kapak yazın
seni kabaca özetleyen.
Merakla aldım,
Okumaya başladım.
Bırakamadım elimden.
her gün
her geçen gün
daha çok sayfanı okumak istedim.
Kah güldürdün beni
gözyaşımı durdurarak,
kah ağlattın beni
gülüşümü yüzümde dondurarak.
Yaprakları çevirdikçe
hayat gibi dedim,
su gibi dedim,
her satırda seni daha çok bildim
bildiğimi sevdim…

Soluma doğru biriktikçe sayfalar,
yüreğim ağırlaştı…
Artık sonu aşikârdı.
Tren garında
uğurlamanın hüznüyle,
yavaş yavaş okudum.
Sol yanıma yokluğunla dokundum.
Bildim, sonu canımı yakacaktı.
Bitmesindi bu kitap
bitmesin…
Bitecekti her kitap gibi,
bitiyordu,
bitti…
tren  gitti
istasyon…
son
ben
elim
düştü…..

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Yaşar Çağbayır   -  Bağlantı 16 Aralık 2019, 15:45

“TÜRKÇESİZ TÜRKLERE TÜRKÇE ÖĞRETEN OKULLAR AÇILMALI”

Mustafa KÜTÜKCÜ   -  Bağlantı 16 Aralık 2019, 13:21

Kutluyorum bu güzel yazınızdan dolayı Aylin Hanım Kardeşim.
Kitabı çocuklarımızın hayatına sokmamız;
Ellerindeki “akıllı” telefonlarda kelimeleri katlederek yazmalarına engel olmamız lâzım.
Bunun yolu kitap okumaktan geçiyor.
Anlatmalıyız.
Aşkla…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı