REKLAMI GEÇ

SAVAŞ , BARIŞ DEĞİLDİR

4 Şubat 2019 Pazartesi

İkinci üniversite olarak Türk Dili ve Edebiyatı okuyorum ben Açık Öğretim Fakültesinde, daha önceleri de yazmıştım bunu. Hiçbir akademik ya da kariyer amacım yok. Sadece ilgim olan bir alanı daha yakından tanımak ve bilgilenmek, bu bilgilerden de üretirken faydalanmak için okuyorum.

Pek kolay olmuyor tabii öğrencilik hayatından uzun yıllardır kopmuş olmak sebebiyle. Aynı zamanda iş, ev hayatı, sorumluluklar girift haldeyken, kafada bin bir türlü tilki birbirine kuyruk değdirmemeye çalışırken zor tabii. Ama bir o kadar da keyifli. Kendin için okuyorsun çünkü. Kimse sana dayatmamışken, mecburiyetin yokken, keyfine. Sınava girmek ve geçmek gerekli çünkü bir sonraki senenin derslerini görmek istiyorsun. Zevkle ve merakla okuduğun için zaten geçiyorsun.
Zihninizi canlı tutmak, ilginiz olan konularda bilgilenmek, kendinizi harekete geçirmek, tatlı öğrencilik telaşını ve gençliğinizi hatırlamak isterseniz şiddetle tavsiye ederim.

Bunca girizgâhı sizlerden aferin almak için yazmadım tabii ki.
Batı Edebiyatında Akımlar diye bir ders var. Bu derste pek çok felsefe ve sanat akımını, aynı zamanda sosyolojik tarihlerini okuyorsunuz çağların ve dönemlerin.

Benim anladığım ilkel çağlarda ve çok tanrılı, mitolojik tanrılı dinler çağlarında kimse Tanrıları adına savaşmamış. Savaşları yönlendirmişler mutlaka fakat her hangi birinin adına savaşılmamış.
Ve kadın; eşitliğin ötesinde, muktedir ve saygın.

Ne zaman tek Tanrılı dinler çıkmış ortaya, ve ne zaman kutsallığın bilinmezliği, mistisizmi ve gizemi insanlara kurtuluş gibi dayatılmış, işte o zaman dini kullanmanın ne büyük bir güç getirdiği, hegemonya kurmak ve insanları kullanmak için ne etkili bir araç olduğu keşfedilmiş.
Tanrı adına savaşlar çıkarmakdan çekinmeyip, Tanrı adına her şeyi , herkesi öldürmeyi mübah sayan , ama Tanrı korkusu olmayan bir hastalıklı ve etkin güç ortaya çıkmış.
Kimler tarafından çıkarılmış?
Kadınlardaki duygusal, zihinsel ve ruhsal gücü fark edip, bundan korkan erkekler tarafından.
Bedensel güçlerini, korkutucu ses tonlarını ve dini kullanarak kadınları aşağılayıp, susturarak, onları ikinci sınıf yaratılan olarak lanse edip, sindirmişler.
Tamamen kendi zayıflığını fark edenin, güçlü olduğunu bildiğini zayıf göstererek, kendini güçlü hissetmesi senaryosu. Dinle başlayarak, erkek fiziksel gücünü her kafaya sokmuş bir senaryo.
Dünya döndükçe devam ettirilebilecek bir senaryo.
Gergo Orwell’in 1984 romanında (aslında roman değil müthiş bir öngörü) yazdığı motto hala geçerli

SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR

Kadınlar geri kaldıkça bu savaş senaryoları bitmeyecek. Her işe olduğu gibi dünyaya da KADIN ELİ değmedikçe, tattığınız hiçbir şeyin lezzeti geri gelmeyecek, ne barışın, ne toprağın, ne eşitliğin.
Ne eksik dünyada biliyor musunuz; duygu eksik.
Yürekten gelen sesler susmuş, kafadan gelen mekanik seslerle yönetiliyor minnacık dünyamız. Minnacık dünyamızdan, etinden, sütünden, derisinden, tüyü kalmayana dek faydalanmak üzerine kurulmuş kafaların sesleri…

Yok, benim Tanrım sizin Tanrınız değil !
Benim Tanrım beni yani KADINI yarattıysa, ezin diye yaratmadı.
Benim Tanrım kendisine adanan savaşları bilmiyor, öyle bir isteği yok!
Benim Tanrım bana duyguyu verdi, gözlerimle sevebileyim diye
Benim Tanrım bana merhameti verdi, açları doyurabileyim diye
Benim Tanrım oku dedi, evde otur, kuyruğunu kıstır demedi.
Benim Tanrım yan yana yürüyün dedi, cinsiyet göz etmedi.
Benim Tanrım sizin Tanrınız değil!

Ve ben BİZİM TANRIMIZ , SİZİN DE TANRINIZ olana kadar mücadele edeceğim sizinle , mücadele diyorum, SAVAŞMIYORUM..
SAVAŞ , BARIŞ değildir hiçbir zaman…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı