REKLAMI GEÇ

TÜYLÜ EVLAT

7 Aralık 2020 Pazartesi

Bazen tek ihtiyacın; sustuklarını gözlerinden okuyan bir çift kehribar tesbih tanesidir, sarışın yumakların içine saklanmış.

Bazen değil çok zaman öyledir bir tüylü evladın varsa evin içinde.

Sen içindeki volkanı patlatıp, lavlarını gözlerinden akıttığında, o gözünden akan sıcak suyla doyar, usulca koynuna dolar. Gelir döşünün üstüne yerleşir, başlar makara sarmaya “gırrrr, gırıllll, gıırrrrrr”. Dünyada hiçbir ritim, hiçbir meditasyon müziği, hiçbir enstrüman bu sesle aşık atamaz.

Vücudunu zehirleyen sakinleştirici ilaçlardan yüz kat fazla teskin edici özelliği vardır bu gırıltının.

Bu sıcacık tüylü müsekkin gırıltıyla huzurlu bir uykuya dalarsın, hayatını alt üst eden ne varsa olduğu gibi bırakıp, belki de altı üstünden daha iyidir diyen minicik bir ünlemi de beyninin kıvrımına kıstırıp kayar gidersin bulutların üstünden.

Seher vakti ılık bir nefes yüzünde dalgalanırken, sana hayran hayran bakan bir çift baldan gözle bakışır bulursun kendini.

Muazzam bir cambaz ve akrobatla yaşadığını hatırlarsın sabahın köründe.

Pati ve burun darbeleriyle seni yatağından kaldırmak için denemediği numara kalmaz ve nihayetinde pes eder ve kalkarsın. Sabah sporu niyetine evin içinde koşmaca, yakalamaca, aletli jimnastik (ip, yumak, top ne varsa) hepsi sırayla yapılır ve sağlıkla güne başlarsın.

Kendine özgü bir dil geliştirir ve sen bu dili kısa zamanda çözersin. Miyavlamanın binbircesiyle ne istediğini anlatır sana. Yani dilsiz falan değildir aslında, sadece dilini öğrenmek gerektir.

Dışarı çıkar beni miyavıyla, mama bitti miyavı ya da kumumu temizle miyavı farklıdır mesela.

Telefondan nefret eder ve patisiyle kapatabilir hatta. Bu sayede daha az radyasyona maruz kalırsın, bir nevi kaktüs vazifesi görür. Bu şekilde bir konuya odaklanmayı da öğrenirsin sadece onunla ilgilenerek.

Kitap okurken, bilgisayarda çalışırken mutlaka dibinde, kucağında, masada, bilhassa klavyenin üstünde yatarak sana destek olur. Yazdıklarını sıkça kaydetmezsen, bir pati darbesiyle hepsi silinir gider tabii ki, bu da sana uyanık ve tedbirli olmayı öğretir.

Yediğin yemeklerden birer minicik parça vermezsen, ömrü billah kendi yemeğini rahatça yiyemezsin. Sürekli duygu sömürüsü yapar, boğazına dizilir lokmalar. Bu şekilde de paylaşmayı öğrenirsin.

Üstün, başın, evin her tarafı tüyle dolar ve aldırmazsın. Bu da sana aşırı titizliğin gereksiz yere zaman kaybı olduğunu öğretir.

Çöp atmaya bile çıkıp geri gelsen, yerlerde yuvarlanarak muhteşem bir karşılama töreni yapar sana, sanki günlerdir yokmuşsun gibi. Bu da sana kıymet bilmenin değerini öğretir.

Kendini temizlerken, özellikle yanına gelir ve arada senin ellerini, saçlarını da yalayarak temizler. Buradan anne şefkati alırsın.

Söz verdiğin bir şeyi yapmadığında, pençe darbelerine hazır olmalısın, ya da iğne dişlerin bacağınla buluşmasına. Buradan da karşıdakini salak yerine koymamayı öğrenirsin ve sözünü tutmayı.

Yalnız yaşıyorsan, duvarlarla konuşmak zorunda kalmazsın, kendi sesini unutmazsın. Bu tüylü evlat çok iyi bir dinleyicidir. Hatta ona şarkı da söyleyebilirsin, detone oldun diye seni kınamaz.

Kaprisi yoktur, dırdırı yoktur, hesap sorması yoktur, doğum gününü hatırlamadın diye trip atmaz.

Hem can yoldaşıdır, hem ev arkadaşıdır ama ömür törpüsü değildir.

Sorumluluğu senin almak istediğin kadardır. Düzgün maması, suyu ve sağlık bakımları yapıldığında, oyun dışında bir talebi olmaz. Bazı kediciler aşırı sorumluluk alırlar. Hatta bir günden fazla bırakamazlar, mama saatleri, su saatleri yaratarak kendilerini onlara bağımlı yaparlar.

Bir sosyal hizmet uzmanı arkadaşım bu duruma İKAME SEVGİ diyor. Yani zamanında alamadığı sorumlulukları ve veremediği sevgileri, kediler üzerinden tatmin ediyorlar diyor. Ben de katılıyorum bu aşırı düşkünlük kısmında arkadaşıma.

Yine de sebebi ne olursa olsun, tüylü evlatla yaşamak muazzam bir duygu.

Önümüz kış, sokaklar terk edilmiş ya da annesi ölmüş yavru kedilerle dolu. Sarılmaya, öpüşmeye hasret kaldığımız şu korkunç zamanlarda, sarılabileceğiniz bir can nasıl iyi gelecek göreceksiniz.

Henüz hazır değilseniz (hazır olmayı gerektirir çünkü birlikte yaşamak) o zaman, mahallenizdeki, bahçenizdeki kediler için koliden evler yaparak, onlara mama ve su vererek başlayabilirsiniz.

Bazen tek ihtiyacın bir cana yuva olmaktır.

Gözünün suyuyla doyduysa bir sarışın kedi
Koynuna dolduysa bir kehribar tesbih tanesi
Aşkın başka adı yok…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Sevim Ayhan   -  Bağlantı 18 Aralık 2020, 10:24

Aylinciğim çok duygulandım, yüreğine sağlık.
Hayvanı sevmeyen, insanı hiç sevmez.
Güzel bir yazı tebrik ederim.
Sevgilerimle.

mustafa kütükcü   -  Bağlantı 8 Aralık 2020, 20:35

İnsan sevgisi ile hayvan sevgisini birbirinden ayrı düşünmek bile sevgiyi anlayamamaktır zannımca. Zira, insanı sevmeyen hayvanı sevemez; hayvanı sevmeyen ise insanı hiç sevemez.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı