REKLAMI GEÇ

YEŞİLE SERENAT

6 Ağustos 2019 Salı

Ben ağaç tepelerinde büyüdüm.
Maymun gibi tırmanırdım, lakin maymun gibi inemezdim. Kalırdım öyle bir süre. Sonra avazım çıktığı kadar bağırırdım ;
“Babaaa inemiyoooom !!”
Babam, hayatta da her zaman yaptığı gibi merdiveni dayar, elimden tutup indirirdi beni ve her seferinde şunu söylerdi;
“İnemeyeceğin ağaca tırmanmayacaksın!”

Ben hep inemediğim ağaca da tırmandım, inebildiğim ağaca da!
Kollarıyla bana o kadar güven verirdi ki ağaç, üniversitenin bahçesinde hep ağaçta ders çalıştım. Ağaçta çalıştığım bütün dersleri yüksek notlarla verdim.
Bana öyle bol oksijen ikram ederdi ki, kafam çalışırdı, ciğerlerim beynime hizmet ederdi.
O zümrüt yapraklar, annemin eli gibi sırtımı okşar “ başaracaksın, biliyorum “ derdi.
Kocaman gövdesiyle beni hep yukarı taşır, yorulduğumda dalını uzatır “gel, dinlen “ diye seslenirdi.
Gölgesinde uyutur, rüzgâra ninni söyletirdi.

Yeşile doğdum, zümrüte doğru büyüdüm ben.
Hasretimi ağaca sarılarak dindirdim.
Bir gün pazardan dut alacağımı ne bilirdim? Dut satılmazdı ki, ağaca çıkar toplardın.
Ceviz parayla mı alınırdı ki? Hadi canım, o koca bedene tırmanırsın bir çırpıda, hatta tahtalardan ev yaparsın dallarına, canının istediğini koparır, ellerin kınalana kınalana kırar yersin, ağaç evin içinde de ense yaparsın gerine gerine.

Dağ dediğin yeşil olur, gözün alabildiğine, alamadığına, küçücük beynimin sonsuzuna kadar…
Dağ dediğin, tepe dediğin kel olmaz. Tabiat ana otar bir yandan, yeşil diker dökülen yerlere, ama dökülen kendiliğinden, SÖKÜLEN yerlere değil !!

Eyy insan olmayı becerememiş, vicdan yerine ego takmış, göz yerine hırs, kalp yerine beton, beyin yerine cıvık çamur takmış yaratık!!

Sen kimsin de çocuğumun geleceğini çalıp çırpıyorsun,
boşuna yer işgal eden gövdenle zümrütümü altına satıyorsun?
Aldığım bir nefesi, milyonların ödeyebilir mi?
Tıksırana kadar yesen o paraları, bir kuruşu son nefesine, bir nefes ekleyebilir mi?
Sen geldiği yeri inkâr eden bir hainsin!
Topraktan geldiğini, toprağa gidene kadar inkâr edeceksin.
Ve o gün geldiğinde, toprak bile seni koynuna almayacak.
Zehirlediğin toprak, seni öğüre öğüre kusacak.
Ve toprak da gözünü doyurmayacak, aç geldin, aç gideceksin !

Git, cehennem kapıları ardına kadar açık sana, ayakta karşılayacaklar.
Ben burada cenneti yeşile boyuyorum.
Çocuklarımla ağaç dikiyorum senin her söktüğün kele.
Senden kaçırdığım her santimetrekare toprağa tohum ekiyorum.
Büyüttüğüm ağaçlarımın kökleri patlatacak betonlarını.
Biz yaprak olmaya değil, kök salmaya geldik.
Bir bakıp çıkmaya değil,
izimizi yeşil bırakmaya geldik.
Tapulu malımızı har vurup, harman savurmaya değil,
kiralık evimizi mamur etmeye geldik.
Haa bu arada senin cehennemin odununu da biz yetiştirmiştik zamanında !!!

O AN

Tutunduğum dal
sandılar kırılan,
Oysa kırdığım zamandı.
Düştü, düşecek diye
gözümün içine baktılar,
halbuki o, uçtuğum andı…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı