REKLAMI GEÇ

MERHABA

29 Aralık 2018 Cumartesi

Sizlere merhaba dediğim bu ilk yazımda, tanışmak, kendimi ve yaptığım işi anlatmak istedim. Onun için bu ilk yazı daha çok sohbet havasında olacak. Tabi yalnızca kendimden bahsederek sizleri de sıkmak istemem. Onun için diyetisyen ve beslenme odaklı küçük notlar da vermek istiyorum.

Ben Diyetisyen Azizenur Yetiş. Bundan sonra her hafta bu sütunlarda sizlerle birlikte olmaya çalışacağım. Eğitimini aldığım ve kendimi yetiştirdiğime inandığım bu alanda küçük de olsa sizlere yardımcı olabilirsem, ne mutlu bana.

Diyetisyen olmak benim öncelikli bir hayalimdi ve gerçek oldu. İşimi çok severek ve isteyerek yapıyorum.

”Diyetisyen” deyince aklınıza ilk önce ”zayıflamak, fit olmak” kavramları mı geliyor? Çoğunuzun “evet” dediğini duyar gibiyim. Açıkçası bu mesleği seçmeden önce benim de ilk aklıma gelen buydu. Ancak işin içine girince mesleğimin aslında ne kadar da önemli olduğunu anladım.

Nasıl mı?
Bazı hastalıklarda ilaç kadar beslenme tedavisi de çok önemli rol oynuyor. Çölyak hastalığı, diyabet (şeker), hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, ırritable bağırsak sendromu gibi birtakım bağırsak hastalıkları gibi gibi pek çok hastalıkta tıbbi beslenme tedavisi hayati.

Yani bizim ”sağlıklı beslenme” diyince aklımıza ilk olarak ”zayıflama” değil, ”hastalıklardan korunma ve tıbbi beslenme tedavisi” gelmelidir.

Beslenme; anne karnından itibaren başlayan, büyüme-gelişmenin sürdürülmesi, yaşamın devam ettirilmesi ve sağlığın korunması amacıyla yapılan zorunlu bir davranıştır. Peki, ”beslenme”yi başka ne şekilde tanımlayabiliriz?

Beslenme sadece karın doyurmak, midemizi doldurmak amacının yanında ”HÜCRELERİMİZİ DOYURMAK” amacıyla yapılması gereken bir davranıştır. Burada size anlatmak istediğim sey yediklerimizin miktarı kadar yediklerimizin ne olduğu ve hangi sıklılıkta tükettiğimizdir. Yani önemli olan hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu makro ve mikro besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda almak ”beslenme”nin altın kurallarından birisidir.

ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK SAĞLIK SORUNU: OBEZİTE
Obezite, Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre ”Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesidir.”

Günümüzün hızlı yaşam tarzı, teknolojik gelişmeler ve sosyal medya gibi sedanter yaşama neden olan yaşam koşulları işte bu noktada büyük rol oynamaktadır. Nasıl mı? Hızlı yaşam tarzı ve iş hayatı derken genelde insanlar beslenmeyi ikinci planda tuttukları için obezite dediğimiz sağlık sorunları sıkça karşımıza çıkmaktadır. Peki, ülkemizdeki obezite prevelansını hiç merak etmiş miydiniz?

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ”Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” çalışma raporuna göre Türkiye’de obezite sıklığı
Erkeklerde %20.5
Kadınlarda %41
Toplamda ise %30.3 olarak tespit edilmiştir.

Evet, maalesef ülkemizde yaklaşık her 3 bireyden 1’i obez olmaktadır.
Bir diğer üzücü nokta ise Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 raporuna göre; Orta Asya ve Avrupa ülkeleri obezite sıralamasına göre Türkiye obezite listesinde %32.1’lik oranla birinci olmuştur. Bu oranlar bizim ne kadar sağlıksız beslendiğimizi ve egzersiz yapmadığımızı göstermektedir.

Obezitenin sağlıksız beslenme dışında çok sayıda nedeni vardır. Genetik, ileri yaş, sedanter yaşam, cinsiyet, bazı metabolik ve hormonal etmenler, sigara-alkol kullanımı, kullanılan ilaçlar gibi birçok neden gösterilebilir. Obezite maalesef pek çok hastalığı da beraberinde getirmektedir. Şeker hastalığı, kolesterol, hipertansiyon, insülin direnci, depresyon, uyku apnesi, PCOS, karaciğer yağlanması, eklem rahatsızlıkları bunlardan sadece birkaçıdır.

PEKİ, OBEZ OLUP OLMADIĞIMIZI NERDEN ANLAYABİLİRİZ?
Şişmanlık için en yaygın kullanılan ölçüm BEDEN KÜTLE İNDEKSİ’dir (BKİ).
BKİ; vücut ağırlığının (kg), boyun karesine (m2) bölünmesi ile hesaplanır.
BKİ= Vücut ağırlığı (kg) / Boy(m2)
BKİ değeriniz 18.5 altı ise ZAYIF, 18.5-24.99 arasında ise NORMAL, 25-29.99 arasında iseniz HAFİF ŞİŞMAN, 30 ise OBEZ yani ŞİŞMAN grubuna girmişsiniz demektir.

Ancak BKİ değeri kadar vücuttaki yağ ve kas oranları da çok önemlidir. Örneğin bir sporcu BKİ değerini hesaplarken belki obez sınıfına girmiş gibi gözükebilir, ancak burada ufak ama önemli bir ayrıntı vardır. Çünkü sporcuların genelde kas oranları yüksek ve yağ oranları da ideal aralıkta olmaktadır. Bunun nedeni ise spor ile beraber yağ yakımı ve kas kazanımı gerçekleşir. Dolayısıyla bu bireyler tartıda yüksek kilolarda gözükseler bile sağlıklı ve fit bir duruşları vardır.

Yani vücut ağırlığımız kadar yağ ve kas oranlarımız da bizim için çok önemlidir. Biz diyetisyenler olarak profesyonel vücut analiz cihazlarımızla yağ ve kas dağılımlarını ölçeriz ve raporlandırırız. Eğer siz de vücut yağ ve kas oranlarınızı merak ediyorsanız vücut analizi yaptırmak için sizleri ofisime beklerim.

Sonuç olarak diyet sürecini geçici bir uygulama olarak görmemeliyiz, aksine temel amacımız sağlıklı bir yaşam biçimini benimsemek olmalıdır. Böylece hem obeziteden hem de obeziteye bağlı gelişen birçok hastalıktan da korunmuş oluruz.

Herkese sağlıklı günler diler, bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı