REKLAMI GEÇ

“KENT MERKEZİNİ MİMARLIKLA YENİDEN KURGULAMAK”

20 Ekim 2017 Cuma

Geçtiğimiz Salı günü (17 Ekim) Vitra’nın katkıları ile düzenlenen ‘’Kentlerin hayalleri’’ programının Denizli ayağı gerçekleştirildi. Cafer Sadık Abalıoğlu vakfı ev sahipliğinde yapılan etkinlikte 400’e yakın katılımcı olması kent açısından gurur verici bir tablo oluşturdu.

Türkiye’nin seçkin mimarlarından Nevzat Sayın, Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamalarının belki de ilk örneklerini hayat geçiren isim olan Şehir Plancısı Faruk Göksu ve Denizli’de katılımcı olarak bendeniz konuşmacı olarak yer aldık. Moderatörlüğünü ise tanınmış bir isim olan Yekta Kopan yaptı.

Denizli için seçilen Tema “Kent Merkezini Mimarlıkla yeniden kurgulamak”dı. Bu bağlamda Denizli’nin en eski yerleşme akslarından biri olan Çınar Meydanı ve Bayramyeri arasındaki güzergahın başından sonuna yeniden ele alınması, sosyal ve kültürel anlamda fonksiyon zenginliğine kadar pek çok yeniliğin nasıl ve ne şekilde hayata geçebileceği üzerine konuşmalar yapma fırsatı bulduk. Katılımcılardan gelen sorular da gösterdi ki pek çok Denizlilinin de bu alana dair düşünceleri var.

Bütün konuşmalar, sorular ve cevapları bir özet yaparak aktarmak gerekirse ve buna bu kentte yaşayan bir mimar olarak yorum yapmam gerekirse eğer şunları ifade etmekte yarar olacaktır.

Bugün Çınar Meydanı ve Bayramyeri arasında ki güzergâh uygulanan “yayalaştırma’’ sebebi ile parçalanmış bir cadde görüntüsündedir. Gerçek anlamda bir yayalaştırma yapılması gerekliliği açıktır. Zira şu anda ki yol, otobüs, resmi araçlar ve iki tekerlekli araçlar sebebi ile yayalaştırılmış yol görüntüsünden uzaktır. Ayrıca bu yolun her iki tarafında ki ticari yapılanma da yer yer kafeteryalar, yeme içme mekanları, restoranlar, küçük sergi salonları, sanat atölyeleri vb ile şekillenebilir. Bunu gerçekleşebilmesi için başta genç nüfusun yani Üniversitenin kent merkezi ile bağının kurulması gerekmektedir. Özetle bu aksın kültür aksı olarak başlaması bir çıkış fikri olabilir.

Vilayet Konağı çevresinde uzun yıllardır tartışılan müze konusunun artık kısa bir süre de hayata geçeceğine inanıyoruz. Bu kazanım ile öncelikle bizim kent kültürünü içselleştirmemiz açısından önemli bir adım olacaktır. Kent ve Arkeoloji müzesi meselesine bu açıdan bakılmalı. Zira bizler “Turist gelsin” diye yapacağımız hiçbir şeyden kendi kent kültürümüzün gelişimi adına sonuç alamayız.

Vilayet Konağı bölgesi ile Bayramyeri ve Kaleiçi arasındaki bağlantının Sebze ve Peynir Hali olarak anılan “haller” arasından yapılacak bir geçişle sonlanmasının değerli olabileceği konusunda da bir takım değerlendirmeler de bulunduk.

Ancak asıl olan ve belki de o güne dair konuşulan en değerli konu Denizli’nin hafızasının yok olmaya başladığı, görmeye alıştığımız, bellek anlamında bir şeyler biriktirdiğimiz pek çok yapı veya kent parçasının “daha iyisini yapmak” adına yıkılmasının sonuçlarının bize neye mal olacağı yönündeydi. Çünkü gerçekten “çirkin, çürük, işlevsiz vb” olarak tanımladığımız pek çok yapının aslında sadece kent belleğinde yer edinmişliği üzerinde bir değer taşıyabileceği gerçeğini fazlaca göz ardı etmeye başladığımız fark ettim. Buna en net olarak Özel İdare İşhanı’nı gösterebilirim. Yıkılmasının yararlı olacağına inanmıştım, ta ki sevgili Nevzat Sayın “yıkmadan neden değerlendirilmesin ki..” diyene kadar.

Evet, artık kente dair meselelere böyle bakmamız gerekiyor. Çünkü kent kültürü dediğimiz şey çoklukla kent hafızası üzerinde şekillenecek ve gelişecek bir kavram. Ama biz yıktıkça hafıza bırakmıyoruz. “Kentler canlı organizmalardır’’ dedi Faruk Göksu. Beğenmediğimiz parçasını söküp atarak bir canlıyı ayakta tutamayız…

Kent ve kent kültürü ile ilgili fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı