REKLAMI GEÇ

TÜRKÜN ZAFER HAFTASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

29 Ağustos 2017 Salı

Ağustos ayı Türk milleti için gerçek bir gurur ayı. Malazgirt ile başlayan Anadolu’nun Türkleşmesi macerası Büyük Taarruz ile perçinlendi. Gerçekten de iki zafer birbirini tamamlamak adına çok manidardır. Biri Anadolu’nun kapılarını açarken, diğeri bizi bu topraklardan atmaya çalışanlara karşı bu coğrafyanın gerçek sahibi olduğumuzu bir kez daha hatırlatmıştır.

Her iki kumandanın şartları da aslında çok benzerdi. Daha kalabalık ve teçhizatlı düşman vardı karşılarında. Ama her ikisi de kendi güçlerini ve imkânlarını çok iyi biliyorlardı. Her şeyden önce müthiş derecede kurmay zekaları mevcuttu. Tarihin seyrini değiştiren iki savaş da Türk zaferi ile sonuçlandı. Her ikisine de çok şey borçluyuz.

Bugün sosyal medya ve iletişim araçları üzerinden bu zafer günlerini hatırlatan ve gururumuzu parlatan pek çok söylem ile karşılaşıyoruz. 30 Ağustos’u da zaten bayram olarak kutluyoruz. Ama bu iki tarihi zaferin imkanlarından yararlanan bir ulus olarak bugün hangi zaferlere talip olduğumuzu da düşünmeden edemiyorum. Kastım tabi ki bugün de topla tüfekle, okla kılıçla zafer peşinde koşmak değil. Bugünün mücadele araçları ne ise onu kullanmak.

Malazgirt’ten bugüne bu coğrafyanın hakimi olmak için güçlü bir ordu şart olmuştur. Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti için de durum hiç değişmedi. Keza bugün için de öyle. Ancak günümüzde güçlü ordu için gerekenler artık biraz farklılaşmış durumda. Güçlü ordu için güçlü ve güvenilir bir yönetim, güçlü ve güvenilir bir yönetim için bilimin ışık tuttuğu doğru bir akıl yürütme, adil bir hukuk sistemi, inançları ile barışık ve neye inandığını bilen nesillere sahip olmak gerekiyor. Cephede Allah Allah nidaları ile savaşmak manevi bir güç gerektiriyordu, bugün de aynı güce ihtiyaç duyuluyor. Ama süngü savaşları için değil. Toplumun sahip olduğu ahlaki değerlerin toplumsal bir güç haline gelebilmesi için. Çünkü artık savaşlar topla tüfekle değil, akıl ile yapılıyor. Ve bugün bu savaş her gün her saat yaşanıyor. Bu açıdan baktığımızda bir zaferden söz edebiliyor muyuz? Artık kimse bir toprağı sınırları içine almakla uğraşmıyor. Bunu yapmadan da o toprak parçasını yönetmek mümkün. Bakınız Ortadoğu… Petrolun gerçek sahibi kim, petrol nerede çıkıyor. Bu örnekleri uzatmak mümkün.

Geçmiş meydan savaşlarını anarak gururlanmak ulus olarak hakkımız. Ama bunu bir noktada gerçeğe dönüştürüp, bugün kazanacaklarımıza odaklanmak için bir fırsat olarak görmek gerekiyor. Kendi teknolojisini üreten, eğitim sistemini modernize etmiş, Anayasal hukuk sisteminin tüm gereklerini yerine getiren, birlik olabilmeyi başaran, değerlerini ve inançlarını bilen ve özümseyen bir ulus olmanın, günümüz zaferleri için yegane şartlar olduğunu düşünüyorum.

Eğer bunu sağlayabilirsek hem geçmişimiz ile gururlanıp hem bugünümüz ile mutlu olur, geleceğe de daha umutla bakabiliriz. Aksi takdirde elimizde sadece üzerinden asırlar geçen kuru zafer söylemleri kalacaktır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı