REKLAMI GEÇ

BEYAZ ADAM, DEMİR VE ÇİMENTO

26 Aralık 2017 Salı

Yaklaşık 45 gündür yazılarıma ara vermiştim. Öncelikle bu ayrılık için sizlerden özür dilerim. Bu dönemde bana “CHP Merkezefendi İlçe Başkanlığı” sorumluluğunu veren tüm partililerimize teşekkür ederim. Bu onurlu görevin bilinciyle, yönetim kurulumuzla beraber çok çalışacağız.

Daha önceki yazılarımda ilk iki çeyrekteki büyüme rakamlarından bahsetmiştim. Üçüncü çeyrek büyüme rakamı geçtiğimiz günlerde açıklandı. Yüzde 11.1 büyümenin “olağandışı” olduğunu söyleyebiliriz. Kamuoyunda çok fazla anlatılmayan, yazılmayan büyüme hesaplama yöntemine bir bakalım.

Büyüme rakamı bir önceki yılın aynı dönemine denk gelen büyüme rakamı esas alınarak hazırlanır. Türkiye ekonomisi 2016 yılının eş değer üçüncü çeyrek döneminde daralmıştı. 15 Temmuz darbe girişiminin ve izleyen siyasal çalkantı döneminin yarattığı olumsuzlukların etkisiyle ekonomide çok kötü bir oran ile karşılamıştık. Eksi yüzde 0,8 büyüme ile ekonomimiz tamamen çökmüştü.

Böyle buhranlı bir dönemin ardından, ekonominin 2017 yılının üçüncü çeyreğinde şaha kalkması doğal sonuçtur. Buna “baz etkisi” deniyor. Bu konu hiç gündeme getirilmiyor ve baz etkisinin rolü saklanıyor. İşte bu sebepten dolayı yüzde 11,1 için olağandışı ve yanıltıcı diyorum. Artık bu rakamın çok fazla abartılmasına da gerek yok.

Ekonomistler, bu bahsettiğim baz etkisi düzeltilirse büyümenin yüzde 5 ile yüzde 6 aralığında olacağını söylüyor. Bu da çok önemli ve değerli bir büyüme oranıdır. Aralık ayındaki bu büyüme hikayesi, hükümetimize ilaç gibi geldi ve çok mutlu oldular.

Özetle Türkiye ekonomisi büyüyor yani milli gelir artıyor.

Büyüyor ama kime yarıyor?

Aslında henüz kimseye yaramıyor. Bakınız Kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 13 oldu. Bu rakam 2003 yılından itibaren hesaplanan en yüksek orandır. Enflasyon ile satın alma gücümüz hızla eriyor. Ayrıca Türk lirasının değer kaybında ölçü kaçtı. Dolardaki yıllık artış yüzde 10 oldu. Yani cebimizden, büyümenin daha da fazlası çıkıyor. Hele ki üretici olmayan sabit gelirli emeklilerimiz ve işçi emekçilerimiz bu milli gelir artışından yararlanamıyor. 2017 yılının başında aldıkları zam oranı, 2017 yılı enflasyon oranlarının altında kaldı. Alım gücü kaybına uğradılar ve bunu yılın son aylarında daha çok hisseder oldular.

Dünya’nın her yerinde olduğu gibi bizde de gelir dağılımında gerçek bir adalet yok. Nüfusun büyük bölümü ülke gelirinin çok daha azına ulaşabiliyorken, belli bir bölümü milli gelirden daha çok pay alıyor. Ne yazık ki, büyümenin nimetlerinden ülkede yaşayanlar eşit ölçüde yararlanamıyor. Peki, bunun için ne yapılabilir?

Vergi reformu ve adil maaş sistemi başta olmak üzere “büyük ekonomi devrimi”ni yapmalıyız. Bu güncel devrimi, sonraki yazılarda uzun uzun anlatacağım.

Bu rekor büyümede hangi sektörler var?

Liderliği yine kimseye kaptırmayan iki sektör ön plana çıkıyor: Hizmet ve inşaat. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmet sektörü yüzde 20,7 ile çok hızlı büyüdü. İnşaat ise yüzde 18,7 büyüme ile yine sanayi üretiminin önüne geçti. Üçüncü sırada ise yüzde 14,8 ile sanayi üretimi var.

Hizmetler ve inşaat sektörüne sırtını yaslamış bir büyüme yerine, katma değerli, inovasyona dayalı üretimle büyümeliyiz. Ancak o zaman sürdürülebilir büyümeyi yakalarız. Bunun da ancak makine-teçhizat yatırımları, sanayi üretimi ve ihracat ile mümkün olacağını asla unutmamalıyız.

Sanayi üretimindeki büyümeyi zirveye yani yüzde 25 seviyesine çıkarmalıyız. Ülke ekonomisi, beton yığınları arasında büyürken, inşaat sektöründeki olası durgunluk ve aşırı arz fazlası çok ciddi sorunlar yaratabilir.

Peki, bu büyümeden nasibini alamayan sektör hangisi?

Buğdayın atılan çöpünü yani samanı bile Bulgaristan ve Macaristan’dan ithal eder duruma geldiğimiz tarım sektörü. Çok düşük bir üretim artışı var. Sadece yüzde 2,8 büyüdü. Aslında büyümedi. Singapur’dan et ithal edecek duruma gelen bu verimli toprakların ekonomisi için nasıl büyüdü diyebiliriz?

Yapılan her ithalat, çiftçi kardeşimizi topraktan uzaklaştırdığı için üretim azalıyor. Üretim azalınca gıda fiyatları daha çok artıyor.

Sonunda da ”çift haneli enflasyon rakamlarından neden kurtulamıyoruz? ” diye soruyoruz.

Tarım sektörümüz, üretimi gerçekleştirmeye yarayan gübre, ilaç ve mazot maliyetlerinden çok dertli.

Yıllardır yat sahiplerine yapılan mazot kıyağının çiftçilere yapılmamasının sebebini bilen var mı?

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yüzde 11.1 büyümeyi değerlendirdiği konuşmasında; ”Evet tarımın büyümeye katkısı sınırlı oldu, dolayısıyla Türkiye sanayileşerek büyüyor, bu da çok önemli” dedi.

Bu sözler bana şu meşhur Kızılderili atasözünü hatırlattı: ”Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Artık buna şunu da ekleyebiliriz; “Beyaz adam, demir ve çimentonun yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Yeni yılda sağlık, mutluluk ve başarı sizlerle olsun.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

mehmet şahal   -  Bağlantı 27 Aralık 2017, 13:08

Ülkemizin bu durdurulamayan büyümesinde ne hikmettir ki,işsizlik azalmaz,tarım üretmez,buda Türk ulusunun durdurulamaz harikalarından biri.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı