REKLAMI GEÇ

UÇAN HAVLU

6 Kasım 2017 Pazartesi

Geleneksel hale getirilmesi planlanan “Türkiye İhracat Haftası”, geçen hafta 1-3 Kasım tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Ev sahipliğini Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve bizden biri, meclisin başkan vekili Süleyman Kocasert yaptı.

Bu önemli etkinlik basında ve ekonomi kamuoyunda ne yazık ki çok fazla yer bulmadı. Başbakan Binali Yıldırım’ın başka bir toplantıda, Kredi Garanti Fonu (KGF) mekanizmasının sürekli hale getirildiğini açıklaması ve Cumhurbaşkanımızın ilk yerli otomobili üretecek şu meşhur “babayiğitleri” açıklaması, biz ihracatçıların haftasını gölgede bıraktı.

İhracat Haftası’nın ilk gününde Ekim ayı ihracat rakamları açıklandı. TİM verilerine göre Ekim ayında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,6 artarak 13 milyar 528 milyon dolar oldu. Bu rakamın, bütün zamanların Ekim ayı itibariyle en yüksek rakamı olduğu bizzat Binali Yıldırım tarafından açıklandı. Hep bir ağızdan ihracat yine rekor kırdı dedik, mutlu olduk.

Bu yılın Ocak-Ekim döneminde toplam ihracatımız yaklaşık 129 milyar dolar oldu. Önümüzdeki iki ayı da hesaba katarsak, 2017 yılsonu hedefi 154 milyar dolar civarında olacak.

2014 yılı toplam ihracat rakamımız olan 157.6 milyar doları aşmamız halinde ise tüm zamanların ihracat rekorunu kıracağız. Bir başka deyişle, bir kez daha bizi mutlu edecek rekor, ancak 3 yıl öncesinin rakamına ulaşınca gerçekleşecek. Ama belki de 2017 yılı toplam ihracatımız, 2012 yılı toplam ihracatı olan 152 milyar doların altında kalacak.

Peki üzülür müyüz? Sanmam. Çünkü yine bir rekor buluruz bize moral olacak!
Halbuki şunu sormalıyız: “Son 6 yıldır ihracatta, 150 milyar dolar çerçevesinden neden çıkamıyoruz?” 3 veya 5 yıl öncesinin rakamlarına ulaşmak mı bizim muhabbetimiz, rekorumuz?

Hükümet ve TİM, 2010 yılında, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat hedefi öngörmüştü. Sonra baktılar rakam çok uçuk, 350 milyar dolar olarak revize edildi. 2017 yılını 154 milyar dolar civarında kapatacağız demiştik yani ihracatımızı önümüzdeki 6 yılda ikiye katlasak bile 350 milyar dolara ulaşamıyoruz.

Hesap var, kitap var, Cumhurbaşkanımızın babayiğitleri misali bizdeki “Babadağ yiğitleri” çıksa “uçan havlu” üretse, yine de bu hedef tutmaz… İmkansız!

Kendi kendimizi kandırmayalım. 2015 (143 milyar dolar) ve 2016 (142 milyar dolar) yıllarının düşük ihracat rakamları ile bu yılın ihracat rakamını karşılaştırarak, ihracatta artış olduğunu anlatmaya çalışmayalım.

Uçuk hedefler koymaktan, patinaj çeken ihracat rakamlarıyla rekor kırıp mutlu olmaktan, gerçekleştirmemiz gereken stratejileri göremiyoruz veya görmek istemiyoruz. Halbuki ekonomimiz büyüyor. Ekonomi büyürken ihracat artmıyor.
Peki ne yapalım? Uzatmadan söyleyeceğim, benim sadece 3 fikrim var:

1- Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yapılan ihracat, toplam ihracatın yarısından fazla olmaya devam ediyor. En çok ihracat yaptığımız ilk 10 ülkenin 6’sı AB ülkesidir. Öncelikle Türkiye’de yapılan AB ve Gümrük Birliği konusundaki tartışmalara son vermeliyiz. Kavgasız, sorunsuz Avrupa Birliği ilişkisinin yollarını yeniden keşfetmeliyiz. Çünkü bu pazar toparlanıyor. Avrupa Merkez Bankası genişlemeci para politikası ile Avrupa’yı paraya boğuyor. İşte Avrupalı da bu parayı harcayarak artık ekonomisine hareket getiriyor. Biz de geç kalmadan faydalanmalıyız.

2- Doğru yabancı yatırımcıları getirmeliyiz. Onlarla beraber otomobil fabrikaları, teknoloji tesisleri kurmak gibi üretime yönelik hamleler yapmalıyız. Ama biz son yıllarda yabancı yatırımcı diye Arapları buyur ediyoruz. Onlar ya bina diker, daire alır ya da hazıra konar, Telekom’u, Dijitürk’ü, satın alır. Öyle üretimden, sanayiden, fabrikadan anlamazlar. Kafaları basmaz.

3- Katma değeri yüksek ürün üretmeliyiz. Bunu da inovasyon ve Ar-Ge ile geliştirmeliyiz. Bunu yapacak olan da üniversiteler. Adını sanını duymadığımız onlarca yeni üniversite açıyoruz. Sonucu da diplomalı genç işsizler oluyor. Halbuki bu paraları yeni üniversitelere harcayacağımıza, eski ve köklü üniversitelerimize versek; haydi hemen zengin ama kafası çalışan iş adamları ile bir araya gelin, üretilmeyeni üretin, yapılmayanı yapın desek, daha güzel olmaz mı?

Görüyoruz ki ihracatımız, yurt dışına iş gezileri düzenlemekle, fuarlara katılmakla, kısıtlı teşviklerle artmıyor. Artar ama işte 10 yılda 10 milyar dolar artar.

Madem hedef 350 milyar dolar, biz de “uçan havlu” üretme sözünü verelim!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Yakup Pekel   -  Bağlantı 12 Kasım 2017, 17:38

Güzel analiz. Eleştiriler yerinde. Çözüm yöntemleri önerilmiş. Sizi kutluyor, başarılar diliyorum.

Orhan Karaca   -  Bağlantı 8 Kasım 2017, 20:48

Bir değil; bir kaç kez daha Onuncu yıl marşları yazmalıyız daha…

Serdar Ekiz   -  Bağlantı 6 Kasım 2017, 10:00

Tebrik ediyorum, sayılarla konuşmayı becermek yetenek ve altyapı ister. Bu analizlerin objektif bir biçimde meslek kuruluşları ve iş insanlarının üye dernekleri tarafından da yapılması en büyük arzumuz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı