REKLAMI GEÇ

BU NE TURİZMİ?

21 Nisan 2017 Cuma

Aşağıdaki satırları Mart ayının başlarında yazmıştık.

“Başka bir konu Turizm Haftası etkinlikleri! Hafta yaklaşıyor… bu törenler nerede yapılacak? Önceleri, işletmesi Büyükşehir’de olduğu için Laodikya seçiliyordu. Şimdi neresi seçilecek? Törenler Pamukkale ya da Laodikya yerine kent merkezinde yapılacak olursa olağanüstü komik duruma düşüleceğini şimdiden kaydedelim. Umarız sağduyulu bir kararla Pamukkale’de yapılır. Yoksa yazmak için bize bir neden daha verilmiş olur o kadar. Turizm kazancı yerini kentin kaybına bırakır.”

Şimdi okuyunca pek naif satırlar olduğu görülüyor. Ne kadar safmışız!

***
Denizli Valisi Ahmet Altıparmak, Valilik internet sitesinden basına yayılan Turizm Haftası kutlama mesajında “Denizli’nin… turizm sezonunun 12 aya yayılıp bir ‘Turizm Kenti’ haline getirilmesi için Valiliğimiz önderliğinde turizmi çeşitlendirme çalışmaları hızla devam etmektedir” diyor.

Arkasından ekliyor, “Denizli, en çok turist çeken iller sıralamasında ülkemizde 5. sırada yer alıyor.”

Hafta Kutlamaları için şehir merkezinde seçtikleri meydanda, düşmanı ‘Denizli’ye dökme’ törenlerine bakıp nasıl bir turizm hayal edildiğini görmüş olduk.

Önceleri hiç olmazsa “turisti gidinceye kadar seviniz” türünden mizahi çocukluklar yapılıyordu, arar hale geldik.

Bu ‘düşmanı telef etme’ anlayışının bir de 12 aya yayıldığını düşünmek bile istemiyorum!

***
Açıklamaya biraz daha yakından bakalım.

Her Valilik basın müdürünün ezberlediği imgeler, “medeniyet izi”, “kültürel değer”, “coğrafi konum” ve bölgede adı bilinen antik kentlerdir. Turizmin en kolay pazarlanabilir unsurları.

E iyi güzel de, bunları hangi kafayla pazarlıyorsunuz?

Gelmesini istediğiniz turisti nasıl ‘öldüreceğinizi’ canlandıra ballandıra gösteriye dönüştürüp “Farklı kültür ve yaşam biçimlerini aynı paydada” böyle toplayacaksanız vay halimize!

***
Hani Türkiye’nin 5. büyük turizm kentiydik? Ne oldu da yeniden “turizm kenti haline getirmeye” çalışıyoruz?

Sadede gelelim.

Turizm, tıpkı başka disipliner alanlar gibi temel ölçütleri olan bir uygulama pratiği. Önce o temel prensipleri öğrenmeden, birikmiş turizm mirasını yok sayarak varacağınız yer, bir arpa boyunu aşmayacaktır.

Örnekleyelim:

Kitabı eline almayan insan okumayı bilmez.

Futbolun basit kurallarından bihaber olan sahada top oynayamaz.

Yaşadığı kenti tanımayan, o kentin sorunlarını çözemez!

***
Bu kentin turizme ilişkin sorunları nedir?

Önce anlayıştır. Bakış açısıdır. Sürekliliği olan turizm için neye, nasıl bakmak gerektiğini bilmektir.

Defalarca yazdık, yine özetleyelim:

Burası Anadolu’nun taşrası ama muazzam bir mirasın topraklarından adeta fışkırdığı taşra.

Bu antik varsıllık size temel bir ölçüt verir.

Denizli, 1980’lerden önce ulusal düzeyde başlayan DKG turizmi (deniz kum güneş turizmi) anlayışıyla yerel gelecek planlaması yapılacak bölge değil.

“Kültür Turizmi”nden başka seçenek yok. Denizi, kumu, güneşi gidip en güzel coğrafyalarda görüyor, yaşıyor turist.

Ona Pamukkale’de günbatımını izletip sonra da otel ‘hizmeti’ vermekle yetinerek bir noktadan diğerine sıçrayamazsınız.

Gelen konuk ikame edeceğiniz alanlarda önceliğin ‘hizmet’ olmadığını daha uzaktan görmüyor mu sizce?

Hep uç noktalarda gezinen ücret uygulamalarına ne demeli? En başta antik kent gişeleri ve büfeleri dahil buna. Ya astronomik rakamlarla soyma anlayışı, ya da yerlerde sürünen fiyatlarla ‘turist kapma- kafalama’ anlayışı.

Ortasını tutturamayan gündelik düzenlemeler politika ya da planlama değildir. Olsa olsa günü kurtarmaktır. Kurtarabilirseniz!

***
Termal sağlık tesisi konusu yıllardır en ağır eleştirilerle kaleme aldığımız bir konu. Ne kadar değerli sonuçlar üreteceğini önceden herkes görüyor. Ancak herkes aynı pencereden bakıyor mu kuşkuluyum.

Üniversite bir sağlık ünitesi olarak bakıyor,

Bürokrat yapılacak işler listesinde bir adım öne geçme aracı olarak görüyor,

İşletmeci kendi yararına müşteriyi ikame etmeye yönelik faydacı bir beklenti içinde. Çünkü yerli-yabancı ayırmadan turistin uzun süreli kalmasını onlar daha fazla istemek zorunda.

Hiç biri yanlış değil.

Ama…

***
Kültür turizmi bu değil işte.

Antik kent adlarını sıralayıp önüne arkasına ‘medeniyet’, ‘kültür’ falan gibi beylik sözcükler yerleştirmekle iş bitmiyor. Arkasını getirmek gerekiyor.

Soralım:

Bu şehirde neden hala bir müze yok?

Herkes umudunu kesmiş olmalı ki, dile getiren, ağzına alan yok.

Büyük gösterilerle, törenler yapılıp ilan edilen “bir değil iki müze” bağışı ne oldu?

“Avrupa’nın en büyük müzesi” olacaktı hani?

Müze vaadinin ısrarla takipçisi olacağını ilan eden kimdi hatırlayın, Bakan Zeybekci!

***
Yerli turizme yönelik yatırımlar daha verimli.

Teleferik, sorunlarına rağmen son yıllardaki iyi yatırımlardan sayılmalı.

Kayak merkezi kış aylarında eskisinden daha hareketli ve ilgi merkezine dönüşüyor.

Kent yerel yönetimi çarpık olsa da korumacı önlemleri giderek arttırıyor.

Altyapı çalışmaları bütün handikabına karşın ilerliyor.

Ama uluslararası turizm için orta ve uzun vadeli çalışmalar içinde sadece Pamukkale yolunu sayabiliyoruz, bir de son yıl temeli atılan termal sağlık merkezini görüyoruz.

Şu kriz dönemlerinde uygulanabilecek daha palyatif düzenlemeler yapılamaz mı?

Eğer böyle giderse, övünülecek eli yüzü düzgün girişimler de marjinal hale gelme tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu görmek için turizm uzmanı olmaya gerek yok!

***
Kamusal işletme olup olmamasından geçtim artık, turizmin merkezinde yer alan antik kentlerin halini merak eden var mı acaba?

İzlenen ücret politikalarından işletme yöntemlerine kadar!

Bakanlığın ‘ben yaptım oldu’ anlayışının bir yerinden sorgulanması gerekmez mi?

***
Turizmin kent için hayati önemi ortada.

Hem istihdam, hem katma değer açısından.

Şu haliyle bile şehrin en önemli üçüncü gelir kaynağı sektörü durumunda.

Potansiyeli ise olanın kat kat üstünde. Bunun bir gün farkına varılacak mı?

Bu kentin en önemli tarımsal girdilerinden biri Pamukkale’nin öte yanında. Cindere Vadisinden başlayıp Çal’a, Çivril’e uzanıyor. Şaraplık üzümde Türkiye’nin %30 rekoltesi o topraklarda üretiliyor. Turizmin dünyanın neresinde olursanız olun, olmazsa olmaz tüketim mamulü. Görmek için kafasını dönüp bakacak biri olacak mı?

***
Benim umudum var.

Ama öldürmeden, yok etmeden!

Turizmin barış, birlikte yaşama, paylaşma, ortak değerlerde buluşma gibi evrensel kültüründen ödün vermeden!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Mehmet   -  Bağlantı 22 Nisan 2017, 17:09

Müze yapacağım diyenler ihaleleri alınca,işbitti ekonomik kriz var deyip çark ediyorlar.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı