REKLAMI GEÇ

ACIPAYAM AFETE MARUZ BÖLGE İLAN EDİLDİ Mİ?

15 Nisan 2019 Pazartesi

Acıpayam depreminin üzerinden 20 günden fazla zaman geçti. Araya sayısız artçı deprem, bir ulusal seçim sıkıştı. Depremin ilk günü itibariyle yurttaşların, adayların ve partilerin ilgi odağıydı doğal olarak. Gidip şefkat gösteren, yardım eli uzatan, yakınlığını esirgemeyenler adeta izdiham yaratıyordu. Dayanışma, acıyı paylaşma, dertlere ortak olma kaygısı herkesin ortak davranış ve duygu birlikteliğini yansıtıyordu.

Bu tür felaketler önlenebilir değildir. Doğanın kendi yasaları tarafından yönetilir. İnsanoğlu için yapılabilecek olan tek şey, korunma içgüdüsünü hareket geçirmektir. Bunu bilimle  olduğu kadar dürtüleriyle de yapar. O nedenle felakete uğrayana kendiliğinden sahiplenip o ana ortak olmak türü insancıllığımız, genlerimizde hayli gelişkindir. Doğaçlamadan… Hesapsızca…

Acıpayam depreminin ilk on günü boyunca, depremzedeleri bu duyarlıkları sergileyenler yalnız bırakmadı. Her şeylerini içtenlikle paylaştılar. Buna siyasi pati temsilcileri ve seçim adayları da dahil. O nedenle yazdıklarımızın o günler için eleştiriden çok değerbilirlik üzerinden anlaşılması daha doğru olur.

YENİ BİR MİLAT: 1 NİSAN

Ama hep öyle kalmadı. 1 Nisan sabahı yeni bir milat oldu. Sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda Acıpayam’daki gibi felakete uğrayanlar açısından da! Seçimi okuyanların kimisi, 12 Eylül darbesinden sonra 40 yıla varan kesintili istibdat döneminin kırılma yaşadığını ve sonun başlangıcı olduğunu söylerken, kimileri de Cumhuriyet’in devamlılığı konusunda ‘müesses nizamın yeniden tesisi’ için halkın iradesinin galebe çaldığını iddia etti. Öteki cenahın çaldığı ise bambaşka bir enstrümandı. ‘Beka’dan başlayıp, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenler için kaybedilmiş bir şey yoktu. Nasılsa iktidar erkini bir ahtapot gibi her yerde mutlak kılmıştı ve ekonomiden kültüre, politikadan idareye kendisi çalıp kendisi oynayacak genişçe bir manevra alanı vardı.

Geçelim ve bu durumun Acıpayam depremzedesi açısından nasıl bir manzara ufku sergilediğine bakalım. Aynı milat depremzede için de geçerliydi. Yaklaşık on gün önce belki de yaşadığı hayat geri gelmemek üzere kırılan fayla birlikte ayaklarının altından kayıp giderken, bunu ancak seçimin ertesi sabah duyumsadı. Kalabalık ziyaretçiler, hal hatır soranlar, dertlere ortak olanlar elini ayağını çekti. Bir anda yalnız kaldı. Buna gerçeğin çıplak tarafıyla yüzleşmek diyelim. Milat buydu, sanki bir nisan şakası!

BAŞKAN ŞEVKAN: “ASIL SORUNLAR YENİ BAŞLIYOR”

Bu yüzleşmeyi başka bir açıdan Acıpayam Belediye Başkanı Hulusi Şevkan dile getirdi. İlk gün giriş yazımızda sitemkar biçimde eleştirdiğimiz görüşememe üzerine yazdıklarımız kendisini üzmüş olmalı ki, akşam saatlerinde aradı ve uzunca bir telefon konuşması yaptık. Bu konuşmada Başkan, depremin birinci derecede etkilediği köylerin durumunu değerlendirirken “asıl sorunlar henüz yeni başlıyor” dedi. Ben yarım saati aşan konuşmada özellikle bu saptamayı not aldım. Ne demek istediğini açıkladı ancak eğer birkaç gün içinde fırsatımız olursa gidip düşündüklerini daha ayrıntılı biçimde konuşmak isteğimizi belirttik. Bu saptamayı şimdilik Başkan’ın, “depremin ilk haftaları insanların merhameti de, gözü-kulağı da olaya odaklandı. Bu, zamana yayılacak ciddi sorunların gündeme gelmesi ve algılanmasını önledi. Şimdi ortalık duruldu ve gerçeğin yakıcı yüzüyle karşılaşıyoruz” açıklaması biçiminde yorumluyoruz.

OĞUZ KÖYÜ: ÇATI ALTI ÇADIR EV

Başkan’ın değerlendirmesi üzerinde duracağız. Ama şimdi değil. Şimdi biz gezi yolculuğumuzun ilk saatlerine geri dönelim. Sabit Kızılhan ve İlhan Özcan’la birlikte Oğuz Köyünden başlayan ziyaretimize!

Yol boyun İlhan Bey hızla durumu özetliyor. “İlk deprem olduğunda saat 09:36’ydı. Hepimizde bir anda şok etkisi yarattı. Ne yapacağımızı, nereye kaçacağımız bilemedik. En çok etkilenenler, kadınlar oldu. Hala çoğu etkisinde. Seçim dönemi olması bir yandan iyi, bir yandan kötü oldu. Gelip giden eksik olmadı, afetzede yalnız kalmadı. Ama bir yandan da artçı depremler yoğun olarak sürerken halk teskin edilemedi. Korku büyüdü. En çok etkilenen ova köyleri oldu. Oğuz, Kırca, Ucarı, Apa, Karahöyük, Ovayurt (diğer adı Taraş) ve Yassıhöyük’te derece derece farklılaşan hasarlar meydana geldi. Şimdilik en büyük sorun hijyen ve temizlik. Toplu çadır yerleşmelerinde banyo ve tuvaletler yetersiz.”

Gezimiz boyunca bu temel bilgilenmenin yararını gördük.

CAMİSİ HARABE MİNARESİ DEVRİK

Oğuz Köyü girişinde bizi yıkılmış minaresiyle köy camisi karşılıyor. Önüne birkaç araç park etmiş. Cami bahçe kapısının iki kanadı açık. Cami duvarları çeşitli cephelerinden çatlamış, yer yer sıvası dökülmüş, kolonları bile yara almış. Arkadaki minare yıkılmış, şerefesi dağılmış halde, petek ve külahın metal çerçevesi sağlam ama renkli cam kaplaması parçalanmış. Gezi sonrası bizi uğurlarken muhtara sorduğumuzda, minarenin çok hasar aldığını, o nedenle kontrollü şekilde yıkıldığını söyledi.

Aracımızı cami önündeki açıklığa bırakıp yaya devam ediyoruz köy içinde. Neredeyse her iki evden biri hasarlı veya yıkılmış. Yıkılan evlerin temizliği sürüyor. Moloz ve toprak cinsinden inşaat artıklarını Büyükşehir’e bağlı kepçe ve kamyonlar temizleyip tahliye ediyorlar. Geriye genellikle ahşap malzeme kalıyor.

YEMEKLER AFAD KARAVANASI

Köy içinde ilerlerken istisnasız her evin bahçesinde bir çadır olduğunu görüyoruz. Çünkü evlerin önemli bir bölümü hasarlıyken, insanların korkularını yenmesi çok zor. Zaten buralarda en büyük çaresizlik korkuda düğümleniyor. “Ya yeniden sallanırsa!”

Evleri ve bahçe içinde çadırları fotoğraflayarak ilerleyip köy meydanına geliyoruz. Açıklık bir alandayız. Herhangi bir sarsıntının zarar vermesi uzak ihtimal olan noktaya, genişçe bir ortak kullanım çadırı kurulmuş. Vakit öğleye evrildiğinden AFAD ekiplerinin getirdiği karavana yemek dağıtılıyor. Yemeğe davet ediliyoruz ama şimdilik hayır! Etrafımızı muhtar ve köy sakinleri sarıyor. İlhan Özcan’ı tanımayan yok. Depremin ilk gününden beri elini ayağını kesmemiş, zaten olağan günlerde de kendisi buralarda fenomen. Keza Sabit’in de geri kalır yanı yok. Rehberler sıkı yani.

Çevremizi saranlarla depremi ve sorunları konuşacağız ama ne mümkün? Çoğu İstanbul yeniden oy sayımlarına odaklanmış. Arada, “bakın şunu da yazın” diyenler olsa bile duyulmuyor. Baktım olmuyor, kendi yöntemimi deniyorum. Muhtarı çekip, duyduklarım ve gördüklerim aklımda, belli başlı sorularla bilgi almaya çalışıyorum.

Muhtar Ramazan Höl’ün ilk açıklaması: “Valilik açıkladı, Afet bölgesi ilan edildi buraları.”

ACIPAYAM AFETE MARUZ BÖLGE İLAN EDİLDİ Mİ?

Burada kısa bir ara verip, Oğuz Köyü muhtarının umudunu kırma pahasına Afete Maruz Bölge ilanı konusu üzerinde duralım. Çünkü basında ilk gördüğüm günden beri kafamı kurcalıyor açıklama.

Bu haberi yerel ve ulusal tüm medya 5 Nisan günü paylaşmıştı. Denizli Valiliği’nin böyle bir açıklaması olmuştu. Ancak bu tür açıklamaların, yaşanan durumun halk üzerindeki psikolojik basıncını hafifletmek için mi söylendiği konusu muamma. Çünkü bildiğim kadarıyla Acıpayam depreminden sonra afete maruz kalan köylerin “afet bölgesi” ilan edilmesi için gereken Bakanlar Kurulu Kararı çıkmış değil.

Daha yakından anlamaya çalışalım.

İlgili ve geçerli Kanun’un numarası 7269. Yasanın ilk beş maddesi afetlerden etkilenen yerleşmelerin o yerin genel hayatına etkinliği, afete maruz bölgelerin tespiti ile bu bölgelerde yapılacak yerleşme ve yapılaşmaların uyması gereken koşulları belirlenmekte, esaslarını hükme bağlamakta. Uzmanlara göre ”afete maruz bölge” yasanın 2 inci maddesine konu edilip düzenlenmiş. Maddeye göre olmuş veya muhtemel afetlerde olayın etki alanının belirlenmesi ve bu bölgelerin afete maruz bölge olarak ilanı için Bakanlar Kurulu Kararı ile tescil edilmesi gerekmekte.

Bu özet açık olarak gösteriyor, Acıpayam depreminden ağır hasarlı olarak etkilenen yerleşim birimleri eğer Afet Bölgesi veya yasanın deyişiyle “afete maruz bölge” olarak ilan ediliyorsa, bir Bakanlar Kurulu Kararı alınmış, ardından Cumhurbaşkanı onayından geçmiş ve Resmi Gazetede yayınlanmış olması gerekiyor.

BÖYLE BİR KARAR VAR MI?

Denizli Valiliği 5 Nisan günü ulusal ve yerel basında aynı başlıkla yer bulan haberde “Acıpayam, ‘afet bölgesi’ ilan edildi” açıklaması yaptı. Ajanslar tarafından geçilen haberin ayrıntısında, “İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğü tarafından İçişleri Bakanlığına gönderilen rapora istinaden ilçe merkezi ile yapıları hasar gören mahallelerin genel hayata etkililik onayı verildi. Diğer adıyla afet bölgesi ilan edildi diyebiliriz. Bu zaten olması gereken bir şeydi. Bölgede evlerin yapılması ve gelen paraların depremzedelere aktarılabilmesi için verilen bir karar” açıklaması yer aldı.

Peki biz soralım; afet bölgesi ilan edildi mi, yoksa “edildi diyebiliriz”mi?

BAKANLAR KURULU KARARI MI BAKAN KARARI MI?

Valiliğin açıklaması bir Bakanlar Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanlığı onayına işaret etmiyor. Sadece “İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğü tarafından İçişleri Bakanlığına gönderilen rapora istinaden” alınmış (muhtemel) Bakanlık kararından söz ediliyor. Oysa Bakanlığın “genel hayata etkililik onayı” afete bölgesi ilanıyla aynı değil. Peki ilan edilmeli mi? Bizce edilmeli.

Son olarak 1996 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Deprem Haritasında görüldüğü üzere bu bölge birinci derece deprem bölgesi. Aynı haritanın 1998 yılında AFAD tarafından güncellenmiş kopyasında da durum değişmiyor. Afet gelip vurmuş ve hala tehdidini sürdürüyorken, neden Afet Bölgesi ilan edilmesin ki?

Ama Valilik tarafından yapılan açıklamanın halen geçerliği yok. Çünkü AFAD’ın internet sayfasında da Afete Maruz Bölge kararı için “Bakanlar Kurulunca, olmuş veya olması muhtemel afetlerden etkilenen veya etkilenebilecek durumda olan ve sınırları tespit edilerek haritalanan yapı veya ikamet için yasaklanmış alanları belirlemek üzere alınan karar” açıklaması yer alıyor.

Benim kanaatim, seçim döneminde afet bölgesini ziyaret eden İçişleri Bakanı İl Valiliğine talimat verdi, “biz afet bölgesi ilan ederiz” dedi, Valilik buna istinaden ilgili müdürlükçe yazılan yazıya olur verilmesine dayanarak açıklama yaptı. Zaten basın açıklaması tam da bunu söylemeye çalışıyor.

“AFETE MARUZ BÖLGE” KARARI YOK!

Demek ki ortada gerçekten Bakanlar Kurulunun Afete Maruz Bölge Kararı yok!

Oysa Afete Maruz Bölge Kararı ile bölgede evi yıkılan, gündelik yaşamı alt üst olan, ekonomisi çöken, imkanları kısıtlanan, çalışma ve yaşamını idame ettirme olanakları ortadan kalkan yerleşim bölgeleri insanlarına karşı devletin yükümlülüğü şimdikinden daha farklı ve karmaşık. Böyle bir ilanla birlikte konuyu düzenleyen 4123 sayılı “Tabi Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun” hükümleri uygulanmak zorunda. Çünkü bu yasa ile tabi afet nedeniyle meydana gelen hasar ve tahribata ilişkin hizmetlerin yürütülmesi ve afetin yol açtığı olumsuz etkilerin bir an önce giderilmesine amaçlanmıştır.

Umarız konuyu daha canlı tartışma imkanı olur ve bizim hukuk yorumumuz konusunda ilgili ve yetkililerden daha sarih, doyurucu, gerçeği içeren açıklamalara gelir. Kim bilir, belki de bizim yazımızın yayına girdiği tarih ve saatlerde Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı onayı ile böyle bir karar alınıverir ve Resmi Gazete de yayınlanır. Belli mi olur?

Oğuz Köyü Muhtarının anlatacakları bitmedi. Sorularımıza verdiği yanıtları özetleyelim.

EŞİTSİZ PARA DAĞITILIYOR

15 ev yıkılmış depremde. Yaklaşık 50 ev oturulmaz hale gelmiş ve yıkılacakmış. “Köydeki 100 haneden geriye belki 15 hane kalır” diyor. Evlerin damında sadece hayvanlar kalıyor deyip devam ediyor: “Her evin bahçesinde çadırlar var. Oralarda kalıyoruz. Yıkılan evlerin sakinleri Acıpayam’a taşınıyor, orada kiraya çıkıyor. Devlet kira yardımı yapacak, tapusu olanlara yardım var. Hafif maddi hasarlı evlerin sahiplerine ise destek verilecek” diye ekliyor.

Açıklamalarının (sonraki muhtarlarla istişaremizde de böyleydi) çoğu ilçe kaymakamlığı tarafından kendisine bilgilendirme olarak verilmiş. Yardımlar başladı mı, hayır, ilk dağıtılan para dışında somut bir şey yok. Ama başlayacak umuduyla bekleniyor.

Seçim öncesi mağdurlara 1000’er lira dağıtılmış. Bir başkası bu paranın eşit olmadığını, kimisinin 2 bin, üç bin lira aldığını, eşitsizlik yapıldığını şikayet olarak dile getiriyor. Aynı şikayeti başka köylerde de duyuyoruz, hatta 2000 lira aldığını açıklayanlara da rastlıyoruz.

HASARLI EVE KAMP ÇADIRI KURMAK

Ayrılıp sokak aralarında dolaşmaya başlıyorum. İnsan yok ortalıkta. Yayın editörümüz Metin Eltaş, “haber için biraz insanlı fotoğraf yok muydu” diye sorduğunda fark ettim, içinde insan olan fotoğraf neredeyse yok denecek kadar az çekmişim.

Sokaklarda bazı evlere giriyorum. Kimisi bahçeye, kimisi hayvan barınağının yanı başına kurmuş çadırını. Bir başkası, bir bölümü yıkılmış evin giriş bölümüne kamp çadırı kurmuş, orada yatıp kalkıyormuş. İncecik çadırın üzerini kalın örtülerle beslemiş.

Köy çıkışında Muhtar minareyi gösteriyor, “kontrollü yıktık, yenisini yapacağız ama caminin de yıkılması gerekiyor” diyor. Cami karşısında operatörü öğle yemeğine gitmiş bir iş makinası enkazın üstünde dinlenmeye çekilmişti. Köyden ayrılırken kafamıza bu son görüntüyü resmediyoruz.

Yarın: Kırca Köyü ve diğerleri

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı