REKLAMI GEÇ

MAĞLUBİYETİN ANAYASASI

15 Nisan 2014 Salı

Son otuz yılın en tartışmalı yerel seçimlerinden birini yaşıyoruz. Yaşıyoruz diyorum, çünkü hala fırtına dinmedi ve bu gidişle üzerinden devam eden tartışmaların dineceği yok. Oy sayımlarına itirazların arkası kesilmedi. İptal başvuruları tümüyle sonuçlanmış değil. Şaibeli seçim bölgelerinin üzerindeki bulutlar kolay kolay temizleneceğe benzemiyor. Hepsi bir yana, sonuçları iptal edilen seçim bölgeleri için Haziran ayına gün sayılıyor.

***

Türkiye ideolojik biçimlenmesinin farklı kesimleri seçim değerlendirmesini kendine göre yapmaya çalışıyor. Ancak bir boyutu hala tüm kesimlerin algısı ya da tartışma kapsamı dışında olmaya devam ediyor. Üstelik çok bilinçli bir biçimde!

Kürt sorununun çözümüne odaklı bölgelerdeki seçim tartışmalarında tuhaf bir AKP-BDP işbirliğinin açık emarelerine rastlanıyor. Son olarak Ağrı seçimlerini kazanmış olmasına karşın YSK nezdinde iptalini isteyen ve ettiren parti HDP. Belediye başkanlığını kazandığı ilin seçim sonuçlarını AKP istedi diye feda ediyor.
Bu durumu teyit eden gelişmeler 17 Aralık sonrası netleşmiş olmasına karşın, seçim atmosferinin yolsuzluk tartışmalarınca kaldırılan toz-dumanın içinde fark edilememişti.Ne PKK, ne BDP ve dolayısıyla HDP 17 Aralık süreci sonrası ortaya çıkan yolsuzluklar üzerine, kamuoyunda devam eden tartışmalara toplumsal adalet, siyasi diktatörlük, iktisadi yoksulluk düzeyinde etkili bir katılım göstermedi. Beyan edilenlerin toplamı, “aman Kürt sorununun çözümüne halel gelmesin” meyanından öteye geçmedi.

BDP ve ilgili örgütlerin bu yaklaşımı, Nevruz kutlamaları için Abdullah Öcalan tarafından gönderilen mesajla örtüşüyor. Ne demişti Öcalan? “Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir. Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miadını doldurmuştur. Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır.”Bunu anlamı herhalde, ‘bundan sonrası için de barış sürecinin devamı için devletin siyasal iktidar eliyle sürdürdüğü antidemokratik, yer yer faşizme uzanan yönetme biçimine fazla ses çıkarmamak’ olarak düşünülebilir.

***

Oysa siyasetin Türkiye pratiği son yıllarda giderek bir sistem deformasyonu, hukuk deformasyonu ve toplumsal erozyona bağımlı oldu. Paradoksal biçimde bu deformasyon(lar), siyasal karar alma mekanizmaları ve siyaset aktörlerini sahip oldukları mertebelere sabitledi. Hukuk alanında yaşanan karmaşa bu durumun adeta aynası niteliğinde. Son olarak AYM’nin iptal kararları ile tescillenen bu deformasyon sürecinden çoğu zaman olduğu gibi siyasal iktidar mı faydalanacak, yoksa toplumsal fayda için bir kapı aralanacak mı, bunu zaman gösterecek. Ama bir gerçeğin yeniden altını çizelim, hiçbir göz yumma veya gözardı etme politikasına tahammül kalmadı. Toplumun demokratik güçleri, (kürt hareketi de dahil) artık halkın çıkarlarını ya açıkça savunacak ve mücadeleyi bu zemine oturtacak, ya da “diyalog süreci” Haziran 2013’ten beri yoğunlaşan haliyle kurban almaya devam edecek. Bu da başka bir “yol ayrımı” olarak neden görülmesin?

***

Muhalefet partileri açısından, son 10 küsur yılda yaşananların bir yasası hazırlanmalı. Giderek bu bir anayasaya, Mağlubiyetin Anayasası’na dönüşmeli. Son seçimler gösterdi ki, artık BDP dahil hiçbir siyasal etkinlik, Türkiye Otokrasisinin karşısında bir güç, bir çözüm unsuru değil. O nedenle Mağlubiyetin Anayasası dediğimiz alegorik ifade kanımca çok yerinde bir tespitin ipuçlarını içeriyor. Bu tür bir benzetme, belki de geleceğe dönük politikaların, özellikle yakın dönemde yaşanacak sıcak politikaların nasıl yönetilmemesi gerektiğine dair ilgili kesimlere fikir verebilir.

Her yaz başı yinelenen tekerlemeyi politika alanına transfer edebiliriz: “Bu yaz çok sıcak geçecek!” Özellikle muhalefet eden demokratik örgütler için daha da sıcak olacak.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı