


‘MERD’İN SİRKATİ

DENİZE DÖKME! DENİZE GİR SERİNLE!

“POLİTİK YENİLENME VAADİ”

AVUSTURYA’NIN ZEYBEKCİ ‘DARBESİ’

İki genç basın emekçisinin ardından
UCUZ ÖLÜM RAPSODİSİ!Yeni ölümlerle süslenmiş bir seçim dönemi daha geride kalıyorken, geçen hafta sonu seçime bu kez basından iki kurban verdi Denizli. İki genç insan, iki basın emekçisi. Haberlere konu olduğu kadarıyla bir siyasi partinin milletvekili adayının peşinde, onu izlemek için feda edilmiş bir hayat oldu onlarınki.

MENZİLDE SON HAFTA
Önce inandırdılar, “barış süreci” falan diye. 2011 genel seçimlerinde böyle iktidar oldular. Samimiyetsizlikleri bir yıla varmadan iflas etti. *** “Üç ağacın başında kopan fırtına” Gezi Direnişine dönüştü. Barış sürecini bir kez daha ısıtmak faydalı olabilirdi, Akil insanlar projesi devreye girdi. Gezi travması böyle atlatıldı. *** 17-25 Aralık

MUHTARLARIN EFENDİSİ
Sarayına tüm muhtarları toplamış yine. Haftalık toplantılarını hükümet ya da yürütmenin üyeleri yerine onlarla yapıyor. Yanlış duymadıysam 12.muhtarlar toplantısı yapılmış. Sanki Cumhurbaşkanı değil, ‘Muhtarların Efendisi!’ ***Cumhurbaşkanları eskiden de haftalık toplantılar yapardı. Mesela her Perşembe, radyo TV’lerin ilk haberi Cumhurbaşkanı’nın “Başbakan’la haftalık mutat toplantısı” olurdu. Genellikle o hafta

VALİ BEY; GERİSİ SİZE KALMIŞ!
Denizli Endüstri Meslek Lisesi (EML) taş yapıları için yaşanan yıkım tartışmalarına son noktayı mahkeme koydu. Yaklaşık bir buçuk yıl devam eden ve bu arada müdahillerin itirazı üzerine iki bilirkişi değiştiren İdare Mahkemesi, nihayet kararını verdi. “Taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmesi” kararı verilen Denizli Endüstri Meslek Lisesi

İşbu minval üzre 1 Kasım’a kadar devr-i daim edin!
ÖLEN ÖLÜR… Ölen ölür, kalan sağlar sizindir. Ölülerin üzerinde nasıl tepiniyorsanız, Kalanları istediğiniz gibi değerlendirin. Fazla mı geldi, Yeni bir toplu kıyım planlayın, Eksiltin, sayıları dengeye gelsin. İşbu minval üzre 1 Kasım’a kadar devr-i daim edin. *** O gün geldiğinde en şık takım elbisenizi, altına ruganları, boynunuza

Kim Bu?
HEM BELEDİYE BAŞKANI!HEM KATİL ZANLISI! Ankara’da yaşanan barış ve insanlık katliamında yaşamını yitirenlerin kanı henüz yerde ve kurumamışken, İnsanların cenazeleri yerine yurduna ulaşmamışken, Acılar küllenmeye fırsat bulamamış, yürekler soğumamışken, Tüm ülke, tüm dünya ayağa kalkmış insan kanıyla beslenen soysuz canavarlara lanet yağdırıyorken, Türkiye Cumhurbaşkanı sarayına kapanmış, ülkesine,

ÖLÜMÜN ÜZERİNDE TEPİNMEK!
Ülke tarihinin bu kez Ankara’yı üs seçen en karanlık katliamından sağ dönenlerden biri olarak, o günden beri yazmaya çalışıyorum. Kentte yapılan protesto, anma ve mitingleri izlemeye çalışıyorum. Ankara’da yüksek siyasetin katliama nasıl baktığı ve müdahil olduğunu anlamaya çalışıyorum. Denizli’de siyaset muhataplarının bu olayla ilgili yaklaşımlarını gözlemeye çalışıyorum. Ve

KATLİAMI ÖNGÖRMEK
Başta ahlaki ve kültürel olmak üzere topyekun iflasın kıyılarında gezindiğiniz şu günlerde, ‘Valhalla’da bekleyenlerin gazabı giderek büyüyor. Bu gidişle onları tanrı dahi kontrol edemeyecek ve siz yeryüzüne ihanetin çocukları, sizler son yolculuğunuz için hazırlıklarınıza şimdiden başlayın. Dilerim mezarlarınıza giden o yolculuğunuz çabuk biter. Çünkü ölüm vadisine evlatlarımızı

ERDOĞAN’IN CÜZDANI
Putin’in Suriye’de yaklaşık bir yıldır beklenen doğrudan müdahalesi, Türkiye’yi, daha çok da Erdoğan’ı hazırlıksız yakalamışa benziyor. Rusya dönüşü henüz iyi niyet demecini kağıda dökmeden Suriye’de arzu ettiği ‘güvenli bölge’de Rus uçaklarının hava saldırısı ile karşılaştı. Sonrasında ‘kırgınlık havasında’ gelen demeçler bir birini takip etti. “Bunu kabullenmek Türkiye’ye yakışmaz.”

KAÇIYORLAR!
Meğer aylar önce Bilal Erdoğan yurt dışına yerleşmiş. Cumhuriyet’in ısrarlı takip haberi ile neredeyse kesinleşti. İtalya’ya yerleşen Bilal’in meramı ‘doktora’ yapmakmış. TÜRGEV eliyle sağaltılan onca kamu kaynağı boşa gitmiyormuş. Hiç olmazsa Bilal’in ‘akademik kariyer’ masraflarını karşılıyormuş. Ama ne kariyer! Maaile İtalya’yı yurt edinmişler. Karısı, çocuğu, kendisi, koruması,

“PAMUKKALE iDARECİLERİN SİGORTASI OLMAKTAN KURTARILMALIDIR”
Bu haftanın görüşmesine geçmeden önce, yazımıza Antalya mahreçli bir haberle başlayalım. Haber, bu yıl turizm sektörü için hiç de yabancı olmayan bir bilgiyi güncelliyor. İlginç olan, bunu turizm konusunda ülkenin en büyük meslek birliği olan Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin dile getirmesi. “Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Akdeniz

GİDERAYAK…
Uzatmalı 2015 yaz tatili sona erdi. ‘Bayram’ bitti, okullar açıldı, sezon başladı. Bu kez seçim sezonu, başka sezonların açılmasına fırsat tanımadı. Geçen bahar itibariyle start alan seçim takvimi, 7 Haziran sonuçları ile birlikte Erdoğan’ın yargılanma korkusunun esiri olan bir döneme dönüştü. Bugün itibariyle işte o korkunun yarattığı

“ÇILGINLIĞIN PENÇESİNDE”
“Bambaşka bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatan herkese ve her şeye saldırmaktan başka çareleri yok. Bekçisi oldukları şu berbat bataklığa kendileri de fazla inanmıyor besbelli. Yoksa, başka bir dünyanın hissedilebileceği, insan olmanın bambaşka imkânlarının farkına varılabileceği günlerden böyle şiddetli korkarlar mıydı?” (IngeborgBachmann) Tehlikeli sularda yüzmeye devam ediyoruz.

ZEYBEKCİ DURMUYOR!
Zeybekci durmuyor. Biz de durmayıp yazalım. Sırtını muhkem bir yere dayadığını hissettiğinde insanoğlu ne yapar bilirsiniz. İlk işi kendisi dışındakileri, ‘aşağıdakileri’ ve öncekileri kendi meşrebince hizaya çekmek olur. Bunun Türkçe de başka bir deyimle açıklandığını da düşünebilirsiniz. Kış aylarında önceki dönem Merkez Bankası Başkanı Durmuş Ali Yılmaz’ın

GÖK KUBBENİN ALTI
Oturduğu yerden esip gürlemiş yine: “Gök kubbeyi başlarına yıkarız.” Bu benim repliğimdi oysa. “Gök kubbenin altı” deyimini sanırım ilk olarak Ahmet Hamdi Tanpınar’dan duydum. Sözün şiirselliği, tınısındaki müzik ve söylenişindeki edebi makam beni fethetmişti. Hangi yapıtında okudum, neye ilişkin yazılmıştı unuttum. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” veya “Beş Şehir”