REKLAMI GEÇ

MENZİLDE SON HAFTA

26 Ekim 2015 Pazartesi

Önce inandırdılar, “barış süreci” falan diye.

2011 genel seçimlerinde böyle iktidar oldular. Samimiyetsizlikleri bir yıla varmadan iflas etti.

***

“Üç ağacın başında kopan fırtına” Gezi Direnişine dönüştü.

Barış sürecini bir kez daha ısıtmak faydalı olabilirdi, Akil insanlar projesi devreye girdi.  Gezi travması böyle atlatıldı.

***

17-25 Aralık yeni ve ağır bir travmaya dönüştü.

Sendelediler, şaşkınlıkları bir hafta sürdü. Bu kez de “paralel” kurtarıcı olarak hortladı. Son yerel seçimleri kurtaran paralel edebiyatı oldu. O gazla Cumhurbaşkanlığı’nı da elde ettiler. Bir yıl kadar onu sömürdüler.

***

“Paralel”, devasa yolsuzlukların üstünü örtmeye yetmedi.

Ses kayıtları, tapeler, yolsuz bakanlar, yatak odaları, para sayma makineleri, ayakkabı kutuları… Ayaklar ve baş çuvala sığmadı, bir yanı hep açıkta kaldı. Onca yayın yasağı kar etmedi, bilgi sızıntısı önlenemedi. Çareyi savcıları, hakimleri işten el çektirip sürmekte buldular.

Yine yetmedi…

***

7 Haziran’ın sonuçları aylar önceden şekillenmişti.

Korku dağları sarmaya başladı. Atacak barut kalmamıştı artık. İnandırıcı olmak mümkün müydü? Oysa biraz, kısacık, şu kadarcık daha zamana ihtiyaçları vardı. Yeni bir dal aradılar tutunacak, son bir çırpınışla teröre başvurdular. Diyarbakır ilk deneme oldu. Ama geri tepti.

7 Haziran sabahı manzara-i umumiye buydu.

***

Sonra ne oldu?

Büyü bozuldu. 8 Haziran’a bir kabusla uyandılar. Her şey bitmiş, geride tutunacak küçük bir dal parçası bile kalmamıştı. Uydurulacak, uyutacak, yutturulacak bir gerekçe bulunmalıydı hemen.

Yoksa yandı gülüm keten helva.

***

Önce oyalama taktiği,

Sonra askerin nabzını yoklama (Süleyman Şah Türbesi olayı böyle bir mizansen için çok uygundu),

PKK ile ateşkesi sonlandırma(ma) arayışı, Suriye bataklığındaki başarısızlığı ve MİT tırları ile ortaya saçılmış uluslararası suç mahalline giren skandalı unutturma girişimi;

Hiçbiri 8 Haziran sabahı kabusu unutturamıyordu.

***

O son yolculuk için bavullar çoktan hazırlanmıştı.

Ama marifet bu değildi. Çözüm hiç değil. Bıçak kemiğe dayanmıştı. Ya iktidar haşmetiyle yürünecek, Ya da dövüşe dövüşe ‘ölünecekti.’ Neydi bütün mesele:

“Kanlı mı olacak, kansız mı?”

***

9 Haziran’da erken seçim için düğmeye basıldı.

o dönem sahneye konan stratejinin satır başlarını hatırlayalım:

CHP ile koalisyon görüşmelerinde ayak sürüme taktiği,

MHP’ye hayır dedirtecek içi boş görüşme davetleri,

HDP’yi yok sayarak ‘düşman’ ilan etmeler,

CHP Genel Başkanı’na görev vermeyerek tüm

teamülleri hiçe saymalar… falanlar… filanlar…

Bu arada IŞİD’le adı konmamış yakınlığa karşılık,

Toplu sivil katliamların önünü açmalar,

PKK’yı silahlı zemine çekip,

Şehit polis ve askerden siyasi rant devşirmeler…

(Terör deyince; bu ülkede devletin elindeki terör silahları hiç biter mi? Van’da, “Beyaz Toroslar” diyen başbakan sanıyor musunuz ki öylesine laf etti? Aksine bunun bilinçli biçimde, ‘devletin terör imkanları bitmez, her zaman bir yöntem buluruz’ tehdidi olduğunu düşünüyorum. Yarın öbür gün bir yerlerde, kazara, dil sürçmesiyle ‘Susurluk’tan söz ediverirse sakın şaşırmayın. Nitekim geçenlerde katıldığı TV programında “Ankara katliamından sonra oylarımız yükseliyor” demesi de sadece bir densizlik değildi.)

İşte böyle bir kurmaca cehennemden çıkacak iktidarla yolsuz, hukuksuz ve suçlu üreten bir siyasal mekanizmanın devlet eliyle koruma altına alınması uğraşı…

***

Çok kalmadı, bu günü geç, beş net gün.

Sonrası?

Hep birlikte göreceğiz!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı