REKLAMI GEÇ

BÜYÜK ÇERKEZ-ADIGE SÜRGÜNÜ

22 Mayıs 2019 Çarşamba

Avrupa ile Uzak Asya arasında doğal bir köprü görevi gören Kafkasya, sahip olduğu bu stratejik önem nedeniyle daima büyük güçler tarafından kontrol edilmek isteniyordu. Rusya’nın güçlenerek ticaret yolları üzerinde söz sahibi olmak istemeye başlaması, Kafkasya için bir felaket anlamına geliyordu. Yaklaşık 300 yıl süren ve her iki taraf için de büyük kayıplar anlamına gelen bu savaş, 21 Mayıs 1864 tarihinde Rusların kazanması ve Çerkez direnişinin kırılmasıyla son buldu.

Rusya’nın savaşı kazandığını ilan etmesinden sonra, insanlık tarihinin büyük kitlesel göçlerinden biri yaşandı. Rusya’nın bölgede yaşayan insanlara “çekip gitme, ya da esir muamelesi görme” dayatması karşısında, Çerkezlerin çok fazla tercihleri kalmamıştı.

Bu arada Çarlık Rusya’sı Çerkez sorununun iki türlü çözümü olduğunu düşünüyordu. Çerkezlerin dostluğunu kazanarak zamanla barışçıl yollarla sorunu çözmek veya Çerkezleri topraklarından sürerek sorunu kökten yok etmek.

Çarlık Rusya ikinci fikri benimsedi. Askeri birlikler 1864 Şubat ayı sonlarında karların erimesiyle birlikte harekete geçti. Tarihin en büyük sürgünlerinden biri olan bu acı hikaye böyle başladı…

Osmanlı İmparatorluğu’na sürgün edilen Çerkezlerin sayısı kesin olarak bilinmemektedir. Verilen rakamlar, 450.000 ile 1.500.000 arasında değişmektedir. Kesin olan bir şey, seyahat koşullarının son derece kötü olması nedeniyle, binlerce insanın yollarda hayatını kaybetmesidir. Kafkasya’nın Karadeniz kıyılarından gemilere balık istifi bindirilen insanlar, açlık ve susuzluk yüzünden yollarda ölmeye başlamış, herhangi bir hastalık belirtisi gösterenler ise gemi personeli tarafından bir an bile duraksamadan denize atılmıştır

Sürgüne uğratılan Çerkez halklarının Osmanlı topraklarına gönderilişi, çeşitli güzergahlar üzerinden gerçekleşti. Kabardeylerin çoğunlukta olduğu bir kısım, Azerbaycan üzerinden kara yoluyla geldiler. Kalanların büyük bir kısmı ise deniz yoluyla gönderildi. Karadeniz üzerinden yollananlar ilk olarak İstanbul’a vardılar ve Osmanlı topraklarına dağıtıldılar. Bu sebeple, Çerkez halkları deniz aşırı sürgüne uğratılanlara “yıstanbılaq’ue” (İstanbul yolcusu) ismini verdiler.

Kuzey Anadolu limanlarına çıkarılan Çerkezler şimdiki Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı, Kocaeli gibi, o zamanlar boş durumda olan yerlere yerleştirildiler. Çerkezlere küçük ölçekli ve dağınık yerler tahsis edilmiş, belli yerlerde öbeklenmelerine, özellikle toplulaşmalarına fırsat tanınmamıştır. Çünkü “Çerkezlerin kötü ve saldırgan kişiler oldukları” biçiminde etkili bir Rus dezenformasyonu vardı. Osmanlı yönetimi de Çerkezlerin toplu bir etnik güç olmasını istemiyordu. Toplu yerleşim, sadece İç Doğu’daki Uzunyayla yöresinde (Kabartay, Hatukay vb.) küçük ölçekte gerçekleşebilmiştir.

Sonuç olarak Kuzey Anadolu’ya yüz binlerce Çerkez yerleştirilmiştir.

Çarlık Rusya’sının sömürü ve strateji için ideal gördüğü ana vatanlarında kendilerine açılan barbarca savaşa yaklaşık 300 yıl direnen bir halktır Çerkezler…

Sürgüne zorlanan, meyve bahçeleri bile yakılan, sürgün esnasında esir alınmasın diye kısraklarını öldürecek kadar bağımsızlık sevdalısı, boyun eğmeyen o halkın yas günüdür 21 Mayıs.

Çerkezler yitirdiklerine duydukları saygı ve hissettikleri acıyla, uzun yıllar Karadeniz’den çıkan balığı bile yemedi.

Sürgün esnasında 40 kişilik teknelere bindirilen Çerkezler, dillerini bilmediği askerlere isimlerini veremedikleri için kardeşlerinden, eşlerinden, ailelerinden, akrabalarından ayrı düşmüşlerdir. Bununla ilgili bir hikaye anlatılır.

Kardeşlerinden ayrı düşen bir Çerkez kızı, tekneye binmek istemez. Bütün çırpınışlarına rağmen 40. kişi olarak tekneye bindirilir ve gözyaşları içinde geride kalanlara, yaşananlara şahit olan dolunayı göstererek şunları söyler: “Kardeşlerim, aya bakın çünkü ben nerede olursam olayım, ayın dolunay olduğu vakitlerde aya bakıyor olacağım.”

Şimdi biz bütün Çerkezler gözyaşları içinde aya bakıyoruz. Her yıl 21 Mayıs’ta denize karanfiller bırakıyoruz. Acımızı yıllardır taze tutmakla birlikte, biliyoruz ki bizi topraklarımızdan, ailelerimizden emperyalist politikalar ayırmıştır. Yıllarca savaşın barbarlığına karşı direnmiş bir halk olarak bütün ezilen halkların, emeğin, bağımsızlığın yanında haksızlıkların, sömürünün karşısında duruyoruz. Yitenleri geri getiremeyeceğiz, acımızı dindiremeyeceğiz ama biliyoruz ki gönülden bağlı olduğumuz bu yeni topraklarımızda da kurtuluşumuz barbarlığa direnmekle, boyun eğmemekle gelecektir.

Bir Çerkez olarak, 155 yıl önce yaşanan SOKIRIM ve SÜRGÜNÜ lanetliyorum.

Karadeniz, en çok bize karadır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı