REKLAMI GEÇ

EĞİTİM SİSTEMİ YİNE Mİ DEĞİŞİYOR?

21 Ekim 2020 Çarşamba

Eğitim ülkemizde gündeminin her zaman en başında yer almıştır. Özellikle pandemi döneminde daha da artmıştır. Bunlar gayet doğal ve olması gerekir. Son aylardaki sıkıntıdan özellikle çocuklarımızın hem sağlık, hem de eğitsel anlamda en az olumsuzlukla nasıl kurtulabileceğimizin arayışı içinde olmamız gerekir.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın eğitim ile ilgili son açıklaması eğitim gündemimize farklı bir boyut getirdi.

Akla ilk gelen soru; “EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞİYOR MU?”

AKP iktidarı döneminde 18 yıllık süreçte toplam 7 kişi Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapmıştır. Bu bakanların hepsi göreve başladıklarında ilk demeçleri, bir önceki dönemde alınan kararların değişmesi gerektiği, eğitimin yeniden yapılandırılması gerektiği mealinde açıklamalar yaptılar. Doğrusu biz de bunlara alıştık. Çünkü bir sonraki bakan nasıl olsa bunları da değiştirir anlayışı toplumda hakim oldu.

Ancak; bu seferki açıklama farklı. Deyim yerindeyse en üst perdeden yapılan bir açıklama oldu. Konu Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirilince ister istemez “ne oluyor?” sorusu akla geliyor.

Geçmişte 7 bakan neler yaptı da beğenilmedi, neden yeni değişiklik isteniyor?

Bu soruyu sormak durumundayız. Çünkü bütün değişiklikler aynı iktidarın bakanları tarafından yapıldı. İsterseniz hangi bakan neler değiştirdi kısaca hatırlayalım.

Erkan Mumcu; kısa süren bakanlığı döneminde önemli bir değişiklik görmedik.

Hüseyin Çelik;
2005’te liselerde eğitim süresi 4 yıla çıkarıldı, yabancı dilde eğitim veren hazırlık sınıfları birkaç okul hariç tarih oldu.

Yine 2005’te Liselere Giriş Sınavı (LGS) kaldırılarak Ortaöğretim kurumları Sınavı (OKS) getirildi. Bu sınavda, öğrenciler 3 yıllık ortaokul eğitiminin sonunda tek bir sınava giriyordu.

2007’de, Bakan yine Hüseyin Çelik’ti. Liselere giriş sistemi yine değişti. Tek sınav kaldırıldı, öğrencilerin 6, 7, 8. sınıflarda olmak üzere üç yıl üst üste girdiği Seviye Belirleme Sınavı (SBS) getirildi. Yeni sistemle sınavı üç yıla yayarak dershaneye olan ihtiyacın azalacağı iddia edilmişti.

Nimet Çubukçu;
2010’da liselere girişte, üç yıl sınav yapıldığı SBS kaldırıldı, adı yine SBS olarak kaldı ancak tekrar tek sınava dönüldü. Sistem kaldırılırken dershaneye bağımlılığın artması gerekçe gösterildi.

Genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesine başlandı. Dönüşüm 2014’te tamamlandı.

Yine 2010’da üniversiteye girişte uygulanan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) değiştirildi. 1999’dan önce uygulanan sisteme benzer, iki aşamalı sınav getirildi. Adaylar, önce ilk aşama olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) giriyor; barajı aşanlar, Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS) katılıyordu.

Ömer Dinçer;
Ekim 2011’de FATİH Projesi hayata geçirildi. Projeyle MEB’in hedefi sınıfları akıllı tahtalarla donatıp ders kitaplarını bilgisayar ortamına taşımaktı. Tüm okulların 620 bin dersliğine, dizüstü bilgisayar, projeksiyon cihazı ve internet altyapısı sağlanacaktı.

Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen yeni sistemle 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim yerine, 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim getirildi. İmam hatiplerin orta kısımları yeniden açıldı. 66 aylık çocuklar zorunlu olarak ilkokula başladı. Müfredat da yenilendi.

Nabi Avcı;
Eylül 2013’te SBS kalktı yerine Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş sistemi (TEOG) geldi. Yeni sistemde, öğrenciler 6 temel dersten, her dönem birer tane olmak üzere, 12 ayrı merkezi sınava girdi. Uygulamayla, öğrencinin eğitim döneminde girmek zorunda olduğu yazılılardan biri merkezi olarak yapıldı. 3 yanlış 1 doğruyu götürmüyordu. Sınava giremeyenlere muafiyet sınavı hakkı tanındı.

Dershanelerin özel okula dönüştürülmesini düzenleyen kanunla, Öğretim Kurumları Kanunu’ndan “dershane” tanımı çıkarıldı. Kanuna göre dershaneler Temmuz 2019’a kadar özel okullara dönüşecekti.

TEOG yerleştirme sonuçları açıklandığında, tercih yapmayan öğrencilerin otomatik olarak yerleştirildikleri okullar çok tartışıldı. Öyle ki pek çok öğrenci evlerinden 100-180 kilometre uzaktaki okullara yerleştirildi.

Türban ortaöğretimde serbest bırakıldı.

İsmet Yılmaz;
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında hazırlanan ilk KHK ile FETÖ ile bağlantısı nedeniyle 934 okul, 15 üniversite, 109 öğrenci yurdu kapatıldı.

Askeri okullar kapatıldı; Milli Savunma Üniversitesi kuruldu.

Özel öğretim kurslarının verecekleri ders sayısı 1’e düşürüldü.

Yasası 2014’te çıkan “Proje okullar” ile ilgili okulların belirlenmesi, yönetici görevlendirilmesi, öğretmen atamasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlendi. Bu okullardaki 8 yıldan fazla süreyle yönetici veya öğretmen olanlar başka okullara tayin edildi.

İlkokul, ortaokul ve liselere serbest kıyafet uygulaması geldi.

LYS yerleştirme puanı hesaplama yöntemi değiştirildi. Okulların başarısının da etkili olduğu Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) yerine kişisel başarının önemli olduğu Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) geldi.

Önceki yıllarda 6, 7 ve 8. sınıfta yapılan SBS’ye son verilerek, sadece 8. sınıflar için SBS yapıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı bir programda “TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum” dedi. 4 gün sonra Bakan İsmet Yılmaz, TEOG’un yapılmayacağını açıkladı.

Liselerde adrese dayalı sistem getirildi. “Eğitim Bölgesi ve Mahalli Yerleştirme Sistemi ile öğrenciler adreslerine en yakın 5 okuldan birini seçecek, öğrencilerin yüzde 90’ı evlerine yakın bir okula yerleşecekti. Türkiye genelinde belirlenecek yaklaşık 600 nitelikli okul için ise merkezi sınav düzenlenecekti. Sınav isteğe bağlı olacaktı. Ancak yerleştirme sistemi karışık olduğu için çok tartışıldı. Çünkü kimi öğrencilerin oturdukları yerde, istediği okul türünden ya yoktu, ya da kontenjanı yeterli değildi.

Prof. Dr. Ziya Selçuk;
Ekim 2018’de 2023 Eğitim Vizyonu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından açıklandı. Zorunlu ders saatleri ve çeşitlerinin azaltılması, sözleşmeli öğretmenlerin görev sürelerinin kısalması, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması, 5 yaş erken çocukluk eğitiminin zorunlu olması, pedagojik formasyon eğitiminin MEB tarafından verilmesi, elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenlere teşvik verilmesi gibi hedefler açıklandı.

Ekim 2018’de Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu kuruldu.

2019’da kapatılacağı duyurulan özel öğretim kursları ve temel liselere ek süre tanındı.

Öyle anlaşılıyor ki; 18 yılda eğitimin her gelen bakana göre şekillenmesi ile bir yere varılamayacağı görüldü. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı tarafından “EĞİTİM REFORMU” dillendirildi.

Deniliyor ki;
“Her okul seviyesinde öğretime ağırlık verilirken eğitim kısmı ihmal edilmiştir. Özellikle medyanın etkisiyle geleneksel eğitim öğretimin gücü azalırken yerine daha iyisi konulamamıştır. Evlatlarımızın zihinleri batının popüler kültür ve sapkın hezeyanlarla doldurulmuştur.

Önümüzdeki dönemde önceliğimiz aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır.

Bu değişim sıradan müfredat tadilatından ziyade topyekun eğitim-öğretim reformu gerektirir. Tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen, kültürüne, tarihine sahip çıkan insanlar yetiştirmektir. Diğer hususlar için endişe etmeye gerek yoktur. Onlara sahip olabilmeleri için yeterli eğitim-öğretim hayatı vardır.

Ortaokul dönemini çocuklarımızın zihni ve fiziki kabiliyetlerini keşfetmeye onları geleceğe doğru alanlarda hazırlamaya yönelik anlayışla şekillendirmeliyiz.”

Evet, eğitimde bir reform gerekli.

Ama nasıl?

Eğer düşünülen mevcut siyasal iktidarın ön göreceği bir reform ise, bundan sonuç alınamaz. Çünkü daha sonra yönetime başka bir siyasal iktidar geldiğinde işi yeni baştan değiştirmeye kalkar. Ne yazık ki; bu güne kadar ülkemizde yaşanan bu oldu.

Kalıcı reform istiyorsak çözüm şu;

Atatürk’ün gösterdiği çağdaş bir ülke olma yolunda adı “MİLLİ” olan bir eğitim sistemi kurmak istiyorsak, böyle bir çalışmayı siyasetçiler yapmasın.

Kim yapsın?
Eğitim sektörünün bütün bileşenleri olan, öğretmen, idareci, anne babalar, akademisyenler, mimar ve mühendisler, sosyologlar, ekonomistler, tarihçiler bu işe katılmalı.

Peki, öğrenci olsun mu?

Bence olsun.

Çağdaş bir eğitim sistemi; üretime yönelik, çağın ve ülkenin gerçeklerini, toplumun değer yargılarını dikkate alan, gerçekten “MİLLİ” olan, her bakan değişikliğinde üzerinde oynama yapılamayacak kalıcı bir sistemdir.

Çok şey mi istedim?
Kendi adıma bir şey istemedim.
İstersem!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı