REKLAMI GEÇ

SİLİKON VADİSİ’NDE BİR OKUL

11 Mart 2020 Çarşamba

Teknolojinin hızla geliştiği, bilginin sürekli değiştiği ve bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu günümüzde tüm dünyada okulların rolü sorgulanır oldu. Günümüzde okullar nasıl dönüşmeli tartışmasının yanında öğrenciden beklenenler, öğretmenin işlevi ve öğrenmenin yöntemi de tartışılması gereken konu başlıkları olarak karşımıza çıkıyor. Yaşadığımız çağ, geçmiş öğrenmelerle eğitime yön vermenin zorluğunu ortaya koyuyor. Artık makine başında çalışacak işçiler yetiştirmek yerine geleceğin makinelerini hayal eden ve tasarlayan bireyler yetiştirmek gerekiyor.

Teknoloji dünyasının keşfedildiği bölgedeki okulu gezen bir grup eğitimcinin gözlemi dikkat çekici. İlgimi çeken bu gözlemi sizlerle paylaşmak isterim.

Amerika’daki büyük teknoloji şirketlerine ev sahipliği yapan Silikon Vadisi bölgesinde 250 öğrencili ilkokul bahçe içindeki tek katlı bir binadan oluşan okuldaki işleyiş şöyle.

Okul 1984 yılında kurulmuş ve öğrenci velilerinin inisiyatifinde işliyor. Dolayısıyla topluluk duygusu ve ruhu çok güçlü. Microsoft’da yönetici olan bir veli şu an geçici olarak okulu yönetiyor. Veliler ağırlıklı olarak yüksek teknoloji şirketlerinde çalışıyor. Bu okulu tercih etme sebepleri, teknolojinin ileri yaşlarda da çok kolay öğrenebilecek bir şey olduğuna, sosyal ve duygusal gelişimin ise belli bir yaştan sonra daha zor olduğuna inanmaları. Çocuklar 8. sınıftan itibaren teknolojiyle tanışmaya başlıyor. Bu okuldaki eğitim sistemine göre teknolojiyle tanışmanın bir çağı var, tıpkı insanlık tarihi gibi. Çocuğun bu yaşı beklemesi gerektiğini düşünüyorlar.

Öğrenme motivasyonunu çok önemsiyorlar ve bu motivasyonun öğretmenin istemesiyle, ailenin istemesiyle ya da yüksek not aramakla ilgisi olmadığını biliyorlar. Tüm çabaları öğrenme merakı ve heyecanının iç motivasyondan kaynaklanmasını sağlamak. Bu okuldaki eğitim anlayışına ait bir yaklaşım olarak tahta (akıllı değil kara tahta!) ve ders kitabı anlayışı okulun en çok göze çarpan detayları.

Her çocuk kendi ders kitabını yazıyor

Çocuklar ders kitabı kullanmıyor, bunun yerine her çocuğun kendi defteri bulunuyor. Çocuklar tahtadaki bilgileri defterlerine kopyalamıyorlar. Öğrendiklerini, keşfettiklerini defterlerine kendileri üreterek geçiriyorlar. Her çocuğun defterinde farklı bir şey görüyorsunuz. Konu aynı olsa da, ifade şekilleri farklı. Orada her çocuk kendi kitabını yazıyor. Bu defterlerde çocuğun neyi öğrendiğini, nasıl öğrendiğini görüyorsunuz, sürecini ve bilgiyi nasıl inşa ettiğini takip ediyorsunuz. Yılın sonu geldiğinde çocuk o yılın kitabını kendi yazmış oluyor. Birinci sınıftan 12’inci sınıfa kadar bu defterleri tutuyor çocuklar. Bütün öğrenme bu defterler üzerine kurulu. İlkokul defterleri daha az sayfalı, ortalarda karalamalar var ama 7’inci sınıf ve sonrasına gelince defterler bildiğiniz sanat eserine dönüşüyor. Çocukların çizdiği resimlerle, eklediği bilgilerle, çıkarımlarıyla bu defterler okulun en güzel detayı.

Matematiği bile hikayelerle öğretiyorlar
Eğitimde hikayelerden yola çıkıyorlar. Müfredat hikayeler üzerine kurulu, çünkü hikayeleri en temel öğrenme motivasyonu olarak görüyorlar. Bütün dersler, matematik ve fen bile doğa ve insanlık tarihi üzerinden ilerliyor. Tüm hikayeler çocuğun yaşının getirdiği psikolojik evreye hitap ediyor. Çocuğun farklı değerleri fark etmeye başladığı ikinci sınıftan itibaren masalları ve farklı mitolojileri kullanıyorlar. Altıncı sınıftan itibaren hikayeler, gerçek insanların hikayelerine dönüşmeye başlıyor. Örneğin ergenliğin başladığı ortaokul döneminde ortaçağa giriş yapılıyor. Ortaokulun da tıpkı ortaçağ gibi bir arayış dönemi olduğunu düşünüyorlar. Tüm sistemi bunun üzerine inşa etmişler. Bunu da derin derin tartışarak yapıyorlar.

Ödev ve sınav bu tarz okulların o kadar gündeminde değil. Okulda böyle bir hayat yok. Ödevle çocuğa sorumluluk vermek peşinde değiller. Çocuğun öğrenme isteğinin artması, hayatının sorumluluğunu alması her şeyden önemli. Uzun yıllar boyunca not sistemi kullanmayan okulda, velilerin talebi üzerine lisede not sistemine geçilmiş. Ancak lisede notlar sadece üniversite için gerektiği için var ve üzerinde çok fazla durulmuyor. Çocuklara yönelik değerlendirme raporları hala en önemli kriter.

Çocukların bizim gibi kitaptan değil, duyuları aracılığıyla öğrendiklerini düşündükleri için duyuların gelişimini çok önemsiyorlar. Örgü ve dikiş dikmek bu yüzden müfredatın önemli bir parçası.

Sekizinci sınıftan önce bilgisayar yok
Çocuklar bilgisayarla 8’inci sınıfta tanışıyorlar. Çocuğa teknolojiyi, “Şu butona basarsan böyle olur” şeklinde öğretmiyorlar. Bilgisayarların gerçekten ne olduğunu, insanlık tarihi bağlamında anlamalarını sağlıyorlar. Çocuklar bilgisayarlarla tanışınca ilk olarak sadece üretim amacıyla kullanıyorlar. E-mail yazmak, Word ve Excel kullanmak gibi. 9’uncu sınıfta ise kaynakları ve internette arama yapmayı çalışıyorlar. Ancak yine de eğitim programları internette arama yaparak ulaşılan kaynaklara değil, her zaman birincil kaynaklara yani bireysel gözleme dayanıyor. Örneğin ülke tarihini öğrenirken öğrenciler mutlaka o bölgeye gidiyor, orada yaşananları o bölgedeki kaynaklardan öğreniyorlar. Özet olarak asla bilgisayarlar aracılığıyla öğretmiyorlar. Çünkü öğrenmenin duygusal yönü dolayısıyla öğretmen etkileşimini çok önemsiyorlar.

Okulla ilgili öne çıkan bazı detayları şöyle sıralayabiliriz:

-Okulda doğal malzeme kullanımı çok belirgin.

-Öğrenciler bahçeye sıklıkla çıkıyorlar.

-Okul paralı ama kar amacı gütmüyor.

-Okulda öğretmen olmanın şartı eğitim fakültesi mezunu olmak. Aday öğretmeni, okulun öğretmenleri izliyor ve alıma onlar karar veriyorlar.

-Rutinler önemli. Çocuğu serbest bırakmaktan anladıkları tamamen özgür bırakmak değil, doğru rutinlerle öz disiplin kazandırmak.

-Birinci sınıf 7 yaşında başlıyor.

-Sınıflar yaklaşık 20-26 kişilik.

-Aynı öğretmen bir sınıfı birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar okutuyor.

-Dersler 2 saatlik bloklar şeklinde yapılıyor. Ama çocuklar bu iki saati oturarak geçirmiyorlar. Yaklaşık her yirmi dakikada bir yeni aktivite yapılıyor. Çocuklar şarkı söylüyor, resim çiziyor, proje yapıyorlar.

Bolca hareket var.

Ne dersiniz, böyle bir okul olabilir mi?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı