REKLAMI GEÇ

TBMM BÖYLE Mİ OLMALI?

30 Aralık 2020 Çarşamba

TBMM’de genel kurul çalışmalarının canlı yayınlanması ülkemiz insanının olaylar karşısında genel tutum ve davranışlarının nasıl olduğu konusunda bize bir fikir veriyor. Buradaki görüşmeler sırasında parlamenterlerin tutum ve davranışları siyasi parti gözetmeksizin ortak bir özellik taşıyor.

Bu ortak özellik nedir derseniz?
Agresiflik.

Toplum olarak hepimiz böyle miyiz yoksa?
Bence evet.

Bu durumda parlamenterler toplumun bir parçası olarak gösterdikleri davranışlar normal diyebiliriz. Hele ülkenin her bölgesinden, her ilinden gelen insanlardan oluşan bir parlamento düşündüğümüzde sokaktaki agresif davranışların parlamento genel kuruluna yansıması doğal diye düşünebiliriz.

Aralık ayı içerisinde 2021 yılı genel bütçe görüşmeleri yapıldı. Bu görüşmeler sırasındaki görüntüler yukarıda yaptığımız tespitlerden farksızdı.

Parti ve il ayrımı olmaksızın konuşmacıların hemen hepsi konuşmalarını kavga modunda yapıyor. Zannedesiniz ki birazdan karşılıklı tekme tokat birbirine saldıracak. Hoş bazen de onu da görüyoruz.

Bu tonda konuşma yapmayan, biraz daha sakin bir şekilde düşüncelerini aktaran çok az olsa da birkaç parlamenter de görüyoruz. Bunları istisna sayarsak, bayan parlamenterler dahil herkesin agresif tutumu gerçekten ilginç. Bu tespite salı günleri yapılan grup toplantılarında genel başkanların konuşmaları da dahil.

Düşünüyorum da; acaba etkili konuşma sanatında böyle bir yaklaşım var mı? Karşımdaki konuşmacı bana doğru bağıra çağıra bir şeyler anlatmaya çalışırsa etkilenir miyim?

Hayır.

Normal ses tonu ile konusuna hakim olduğunu hissettirerek bana bir şeyler anlatan kişiden etkilenir miyim?

Konuşmaya katılmasam bile, “söylediklerini dikkate alsak mı acaba” diye düşünürüm.

O halde, toplumun aynası diyebileceğimiz parlamentomuzda bu rahatsız edici konuşma tarzı niye?

Herhangi bir konu hakkındaki düşüncelerimizi açıklarken tabi ki farklı tonlarda sesimiz çıkacak, tabi ki konuşmamıza duygularımız yansıyacak ancak; karşı tarafı azarlar, hatta hakaret edercesine ister bay, ister bayan olsun bağırıp çağırmak bana pek normal bir davranış gibi gelmiyor.

Bu davranış alışkanlığımız toplumun her kesiminde olduğunu biliyoruz, ancak söz konusu yer parlamento, söz konusu kişiler parlamenterler.

Biraz farklı davranışlar beklemeyelim mi?
Peki; neden bu davranışlar?
Tabi ki EĞİTİM.

Ne yazık ki; ister sokakta, ister parlamentoda bizim insanımız “ben ne dersem doğrudur” anlayışından hareketle hep kendini haklı görme anlayışına sahip. Hele herhangi bir siyasi görüşe mensup ise tamamen “bizim parti” mantığı ile olaylara tek taraflı bakıyor. Bu anlayış da bizi çıkmaza götürür. Bunun nedeni de; toplumsal anlamda bir eğitim eksikliği, bir empati anlayışı eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu durumda yapılması gereken; toplum ve ülke düzeni için özne EĞİTİM olmak zorunda. Bilimsel bir eğitim anlayışı ile yetişen insanlar, bilmediği konularda fikir yürütmez, en azından dinler. En önemlisi insanlar bir konu hakkında bir yargıya varmadan önce empati yapar.

İnanıyorum ki; böyle bir anlayış toplum olarak kutuplaşma yerine yakınlaşmayı ve bir birimizi daha iyi anlamayı sağlar.

ÇÖZÜM;
Özne; BİLİMSEL EĞİTİM,
Bilimsel EĞİTİM için özne; iyi yetişmiş ÖĞRETMEN.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı