REKLAMI GEÇ

Bir ‘ÖSYM Başkanı’ hikayesi‘ALMA MAZLUMUN AHINI’

21 Nisan 2019 Pazar

Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf düştü haber sitelerine. ÖSYM eski başkanı Ali Demir, FETÖ kapsamında gözaltına alınırken çekilen bir fotoğraftı. Daha sonra adli kontrol şartıyla (elektronik kelepçeyle ev hapsi) serbest bırakıldı kendisi. Ben suçlu olup olmadığının derdinde değilim. Onun kararını mahkemeler verecek.

Sizi o yıllara götürmek istiyorum sadece. ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda kopya iddialarını sokaktaki çocukların bile konuştuğu ama herkesin 3 maymunu oynadığı döneme!

Belliydi ki bir merkezden bu sorular alınıp o zaman cemaat dediğimiz şimdi ise FETÖ denilen yapıya aktarılıyordu. Bu herkesin bildiği bir ‘sırdı.’ O günlerde soruları çalınıyor, bir oyun oynanıyor dediğimizde, ‘Koca devlet bilmiyor da siz mi biliyorsunuz?’ cümleleriyle karşılaşıyorduk. Düşünün ki polis akademisi sınavı, sorular çalındığı için iptal edilmişti. (O sınavda artık iyice ayyuka çıkmıştı iş. Bu yapının dershanesine giden birçok kişi sınav sorularının sınavdan 2 gün önce yapılan deneme sınavında kendilerine verildiğini söyleyince mecbur kalındı) Bundan ders aldı mı devletimiz? Tabi ki hayır! Sorular çalınmaya devam etti. Sadece polis akademisi sınavlarında değil. ÖSS, KPSS ve artık o dönem nereye hangi adamlarını yerleştireceklerse o sınavların soruları çalındı ve bu kişilere verildi.

Çalınan sadece sınav soruları değildi aslında.
Hepimizin hayatları çalınıyordu!

Geceler boyu ders çalışan Ayşe’nin de hakkına giriliyordu, Mehmet’in de. Anneler, çocukları güzel yerlere gelsin diyerek sınav salonlarının önünde dualar ederken, birileri hem soruları çalıyor, hem de alnı secdeye değen kardeşlerimiz muamelesi görerek makam üstüne makam, mevki üstüne mevki alıyordu!

Devlet, akıl tutulmasının zirvesindeydi. Zirvesindeydi diyorum, çünkü daha sonra ortaya çıkan bilgilere göre bu yapı yıllardır bu soruları bir şekilde ele geçirip askeriyeye, adliyeye ve daha çok bir yere sızıyordu. Bu dönem ise zirveyi zorluyorlardı. Kendileri dışında kimseyi etkili yerlere getirmemeye başlamışlardı. İçişleri Bakanlığı yapan Efkan Ala’nın dediği de bu dediğimizi teyit ediyor aslında: “81 İl emniyet müdüründen 74’ü bunlardandı.”

İsyan etmemek elde değil!
Şimdi fotoğrafa dönüyorum. Saçı sakala karışmış, harap ve bitap düşmüş, elleri kelepçeli, ÖSYM Başkanı Ali Demir polislerin arasında. Yüzünden düşen bin parça.

Sorular çalınırken, parsel parsel devlet parsellenirken, bu yapı alnı secdeye değenler diyerek kutsanırken sesini çıkarmayanları gördüm ben o fotoğrafta.

Biz güçlüyüz, bize kimse dokunamaz diyenleri, kibirleri içinde boğulanları gördüm ben o fotoğrafta.

Bugüne mesajlar gördüm ben o fotoğrafta. Hukuksuzluk yaparak, insanların alın terini çalarak bir yerlere gelenlerin, gün gelir başını öğe eğmek zorunda kaldıklarını gördüm ben o fotoğrafta.

Ve Hz. Ömer’i gördüm ben o fotoğrafta. Şam Valisi’nin, Yahudi bir vatandaşın arsasına hukuksuz bir şekilde cami yaptığı öğrenince ‘Camiyi yık, adaleti yıkma’ diyen Hz. Ömer’i.

Adaletten şaşanların, kibirleri içinde boğulanların, kendileri dışında kimseye hayat hakkı tanımayanlara ders olsun o fotoğraf. Olsun ki devletimiz sonsuza dek var olsun!

Yazımı Aşık Noksani’nin konuyu özetleyen şiiriyle bitiriyorum:

“Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemlerin rızkın veren var
Yaptığın hatadan habersiz sanma
Kara karıncayı gece gören var

Hakkın toprağına mülküm var deme
Dam ile harmanda hakkım var deme
Güçlü kuvvetliyim arkam var deme
Sırtüstü insanı yere vuran var”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı