REKLAMI GEÇ

3 bin doları getir, ‘peygamber soyundandır’ belgesini götür!

23 Aralık 2020 Çarşamba

Gün geçmiyor ki, cemaatler ile ilgili skandal bir haber veya söz gündemimizde olmasın. Siyasal İslamın iktidarında iyice azıtan ve pervasız bir şekilde yüce dinimizi kullanmaya devam eden tarikat ve cemaatler; artık peygamberimizin soyunu bile alır, satar oldular.

“Seyyitlik” Hz. Peygamber (sav)in soyunun devamı, soyundan gelen anlamında kullanılmaktadır. Tarihte Osmanlı’da dahil bütün İslam devletleri, Hz. Peygamberimizin ehl-i beytine ve O’nun soyuna hürmeten, Seyyid olan kimselere “askere almama, zaviye ve arazi bağışlama” gibi bazı imtiyazlar tanımış, hatta bazı vakıflar kurarak, onların rahat etmeleri için ne gerekiyorsa yapmışlardır. Türk beyleri özellikle “din adamı ve Ahi kisvesinde” Türklerin arasına sızan bu sahtekarlara büyük hürmetler göstermiş, yalan bile olsa; onların dürüst insanlar olduklarına kanaat getirerek topraklarına yerleşmelerine imkan vermiştir.

Bu ayrımcalığı bilen bu sahtekarların torunları, bugün de dedeleri gibi davranmaya, hatta dedelerinden bir adım öteye geçerek, “seyidlik” makamını alır, satar olmuşlardır.

“3 bin doları getir, ”peygamber soyundandır” belgesini götür!” başlığı ile konuyu gündeme taşıyan Araştırmacı-Gazeteci Saygı Öztürk, köşesinde bazı din görevlilerinin 3 bin ile 5 bin dolara ‘Peygamberin soyundan geldiği’ iddiasıyla ‘Seyit’lik (Hz. Muhammed (sav)in soyundan olan) belgesi düzenlediğini yazdı.

Öztürk’ün “3 bin dolara ‘Peygamberimizin soyundandır’ şeceresi” başlıklı bugünkü köşe yazısında gündeme getirdiği iddiaya göre, söz konusu belgeyi Mısır’dan almak isteyenler ise 50 bin dolar ödüyor ve bu doğrultuda da ‘daha kapsamlı’ belge alabiliyor.

Öztürk’ün bir de belge yayınladığı yazısındaki ilgili bölüm şöyle: “Şanlıurfa’da bazı din görevlileri 3 bin-5 bin dolara Peygamberimizin soyundan geldiğine ilişkin sahte ‘Seyit’lik belgesi şeceresi düzenliyor. Mısır’dan bu belgeyi alanların faturası ise daha kabarık. 50 bin dolara daha kapsamlı Peygamber soyundan geldiğine ilişkin şecere hazırlanıyor. Seyyidler ve Şerifler Kültür Araştırma Derneği Başkanı Hüseyin Zerraki, “Sahte, 10 binden fazla seyit var. Gerçek seyidlerin kaydı İstanbul Müftülüğü arşivindedir” diyor ve sahte şeyhlere, seyidlere “Dikkat” diyor.”

Bu denli vahim bir olayın, sessiz sedasız bir şekilde sürdürülmesi, seceresi belli olmayan pek çok cemaat liderinin Mısır’dan bu belgeyi aldığı biliniyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulan İhvan hareketinin idare merkezi Mısır, siyasal islamın çıkış noktası olarak, her türlü olayı meşru olarak görmektedir.

Yine, ülkemizde dini kullanarak tatlı ve ballı paralar elde eden tarikatların, meşru sayılmak ve başlarındaki şeyhlerine soy kazandırmak için Şanlıurfa’daki bazı din adamlarının “seyitlik belgesini” para karşılığı yazmaları ile “güya” Hz. Peygamber’in soyuna dahil oluyorlar.

Günümüzde Hz. Ali-Fatıma soyundan gelen seyyitlerin 12 İmam inancı ile hareket etmeleri gerekirken, sunni bir anlayış içinde olmaları, selefi inancı ile hareket etmeleri ile manidar bulunuyor. Çünkü Hanefi inancını göre, Türk asıllı seyyitlerin, Ahmet Yesevi ekolünden Arslan Baba soyunu takip ederek gelmeleri gerekiyor. Ancak bu seyyitlerin günümüzde takipçisi bulunmamaktadır.

Kendini Seyyit ilan eden pek çok kişinin ise, seyitlik ile yakından uzaktan alakası bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, kendisine seyyit denilen bazı cemaat liderlerinin hem Türk kökenli hem de Seyyit olmaları mümkün görünmüyor.

Durum ne olursa olsan; Türk Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, İslam konusunda hassas olanların, bu türlü sahtekarlıkları araştırmamaları ve kamuoyunu bilgilendirmemeleri manidardır. Ve bu zümreler, hem milletimizin dini duygularını, hem de maddi imkanlarını sömürmesi devam ediyor.

Artık uyanmanın, hiç olmazsa cemaatlerin ne yaptıklarını araştırmanın zamanı geldi. Zira biz böylesine “Allah yolu” diye körü körüne inanmaya devam ettiğimiz sürece hem kendimize, hem de dinimize zarar veriyoruz.

Allah Kur’an-ı Kerim’de “Ben size şah damarınız kadar yakınım” demesi bile, insanların Allah ile arasına aracı koymasına engel olmuyor. Allah bize Şah damarımız kadar yakınsa, başka birisine gerek var mı?

Yorum siz değerli okuyucularımın.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

arif bak   -  Bağlantı 26 Aralık 2020, 21:28

Cemaatler hk zerre kadar bilginiz olsa bunları yazmazsınız. Siz cemaatçileri kafanızda kurduğunuz saçma bir tasvirle yorumluyorsunuz. Vicdan ve insaf yoksunu değilseniz herhangi bir cemaate gizlice gidin ve 10 dk dinleyin. Sonra ne isterseniz yazın.

Ender   -  Bağlantı 24 Aralık 2020, 14:23

Ateizm de bir tarikat ve yoldur, en iyisi bu tarikattır.

Yaşar Koldemir   -  Bağlantı 24 Aralık 2020, 14:19

İslam dininde ruhban sınıfı yoktur. Allahla kul arasında aracıya gerek yoktur. Rehberimiz kuran kerimdir. Şeyhe, şıha, ihtiyaç yoktur. Ne isteyeceksen yüce yaratandan isteyeceksin. Şeyhin eteğini öpmek, ipine tutunmak, bizim dinimizde yeri olmayan

Kazım   -  Bağlantı 23 Aralık 2020, 23:44

Tarikat, yol demektir. Yollar türlü türlü, çeşit çeşittir. Bize düşen Allah’ın rızasına çıkan bir yolda yolculuk yapmaktır. Bazı yollar iyi ama bazıları kötü diyerekten, tüm yollar kötüdür/faydasızdır demek; büyük bir cehalet ve akıl tutulmasıdır…

Haso   -  Bağlantı 23 Aralık 2020, 19:54

Kendi kurduğu kurumun yetkilileri ATATÜRK ‘e dil uzatmaya utanmıyorken; cemaatlerin, tarikatlerin din ticareti yapmasından daha doğal ne olabilir? Cemaatçilerin, tarikatlerin çok olması din bilgimizden, din sevgimizden değil, cahilliğimizdendir.NOKTA

M.ali   -  Bağlantı 23 Aralık 2020, 18:51

Doğru şeyhe hocaya gerek yoksa alevi dedelerinide gerek yok. Tarikatsa onlarda tarikat. Hacı bayramı veli şeyhse hacı bektaşı veli de şeyh ve tarikat. Hepsini kapatalım. Varmısınız. Hadi

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı