REKLAMI GEÇ

DİNLER VE GİYİM-1

17 Haziran 2020 Çarşamba

İnsanoğlu, yaratılış evresinden itibaren örtünme konusunda büyük hassasiyet göstermiştir. Öyle ki, hicap duygularının örtünmeye yönelttiği insan; peygamberlerin gelmesi ile birlikte bu konuda daha seçici olmuştur. Yüzyıllar boyunca her konuda kendini geliştiren insanoğlu, giyim konusunda da gelişmeler göstermiştir.

Çöl sıcaklarının yaşandığı bölgelerde aşırı sıcaklardan korunmak için “keten aba, şalvar ve sarık ile birlikte çarık tipi ayakkabılar” kullanılmış, batı gibi soğuk ve serin bölgelerde yaşayanlar ise bugünkü “pantolona benzer giysiler, şapka ve çizme” kullanmışlardır. Orta Asya’nın steplerinde yaşayanlar ise 4 mevsimin bütün güzelliklerine benzer değişken giysiler üretmişlerdir. Önemli olan dış etkenlerden korunmak ve yararlanmak, günlük yaşantılarında kendilerine kolaylık sağlayan giysilerin olmasına özen göstermişlerdir.

Kimileri deriden, posttan elbiseler, kimileri de giysi konusunda çok ileri giden ve ipek üreten Çinlilerden dünyaya yayılan ince desenli kumaşları kullanmışlardır. Ama hepsinin özü asırların getirdiği kolaylık ve örtünme dürtüsünün sonucu olarak giyim kuşam içinde olmuşlardır. Günümüzde ise moda adı altında hem israfın kapıları aralanmış, hem de insanlar lükse alıştırılarak giyim konusunda gelenek ve göreneklerin dışına çıkan, kültürlerin bezemesinden uzak olan giyim tarzını benimsemişlerdir.

Nasıl ki, Suudi Arabistan ve diğer Afrika ülkeleri gibi çöl sıcaklarının yaşandığı bölgelerde serin tutması amacıyla yılların getirdiği tecrübelerle elde edilen giysiler halen kullanılmaktadır. Keza soğuk ülkelerin konumu da öyle. Soğuk ülkelerin insanları da, yılların getirdiği tecrübeler neticesinde deri ve kaba kumaşlar gibi malzemelerden yapılan giysiler günümüze kadar gelmiştir. Hal böyle olunca kavimlerin veya milletlerin kendilerine özgü kılık kıyafeti ortaya çıkmıştır.

Peygamberler kendilerine özgü bir giyim tarzı getirmemişlerdir. İçinde yaşadıkları toplum nasıl giyinirse, onlara uymuş, toplumun tarzına karşı gelmemiştir. Hz. İsa Kudüs halkının giyimi gibi, Hz. Musa Mısır halkının giyimi gibi, Hz. Peygamber (sav) Mekke halkının giyimi gibi giyinmiştir. Cahiliye Araplarının kültürlerindeki gibi giyinmiştir. Ancak daha sonraları sistematik bir şekilde Müslüman kadınların cariye ve köle kadınlardan ayrılması (sahabilerin şikayetleri ve serzenişleri sonucunda) için başlarını örtmelerini Kur’an ışığında emretmiştir.  Ama erkekler konusunda şöyle giyinin gibi emri olmamış, günlük yaşantıdaki elbiseleri cahiliye devri Arapların giysileri gibi devam etmiştir. Tek fark giyim tarzında beyaz ve yeşil rengin hakim olmasıdır.

Bazı hadislerde giyim konusunda Peygamberin yasaklarının bulunduğu söylenir. Mesela “Abdullah b. Amr diyor ki: “Rasulullah (s.a.v.) benim üzerimde boyanmış iki elbise gördü ve şöyle buyurdu: “Doğrusu bunlar kâfirlerin giysilerindendir. Onları giyme.[Müslim, Libas: 29-31, Ebu Davud, Libas: 8, Nesai, Zinet: 43.]) ve Rasulullah (s.a.v.), kâfirlere ait kıyafetlerin giyilmesini yasaklamıştır. [ Buhari, Libas: 25, Müslim, Libas: 11, 21, Ahmed: 1/16,43, Camiu’l-Usul: 8343.]) gibi. Bu hadislerde belirtilen giyim tarzı, geleneksel giysiler değil, İslam dışı dinlerin insanları tarafından giyilen maksatlı giysilerdir. Yani, Hristiyan din adamının, Yahudi bir din adamının giysileri gibi olması muhtemeldir. Nihayetinde Hz. Peygamber (sav)in sonrasında İslam devletlerinde sarayların kurulması, diğer milletler ile münasebetlerin getirdiği kültür alışverişleri sonucu giyim kuşam tarzı halkın refah düzeyinin artması ile yeniden şekillenmiştir.  Bunun örneği de; Devlet Başkanı olan Hz. Ömer (r.a.) Utbe b. Ferkad’a gönderdiği mektupta: “Müşriklere ait giysileri giymekten seni menediyorum.” diye yazmıştır. Bu da süslü ve gösterişli elbiseleri artık Müslümanların giymeye başladığının işaretidir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı