REKLAMI GEÇ

DİNLER VE GİYİM (2)

24 Haziran 2020 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta giyim konusundaki gelişmeleri ele almıştık. Bu yazımda da kaldığımız yerden devam ederek; her konuda olduğu gibi giyim konusunda da dini kisve altında insanları yönetmek isteyen güruhun, bizi nasıl bir evreye getirdiğini anlatmaya çalışayım.

Her şeyden önce Kur’an başta olmak üzere, hadislerde dahil hiçbir islamı kaynakta (tarikat ve cemaatlerin kendilerine taraftar olanları yönlendirimeleri hariç) günlük yaşam tarzının giyimi konusunda bir dayatma yoktur. Dünyanın 4 mevsiminde yaşayan insanlar, bulundukları bölgelerin giyim tarzını müslüman olduktan sonra da devam ettirmişlerdir. Ta ki, islam dışı dinlerin ve toplumların kendilerini belli eden giysileri olmamak kaydıyla..

Hal böyle iken, tarikatların ortaya çıkması ile birlikte insanlar tekke ve zaviyelere yöneldiklerinde, şeyhler, şıhlar ve tarikat ehli insanlar; müritlerinin giyim kuşamlarına bile karışarak, dini kisvesi olan bir hale getirdiler. Dini kullanan, din üzerinden insanları yönetme sevdasında olanlar ise; kendilerine özgü giysiler icat ederek, kendilerine bağlı toplulukları tek düze bir giyim tarzına sokmaya çalışmışlardır. Tıpkı komünizm ile yönetilen Rusya ve Çin, Kuzey Kore gibi.

Bazıları, Hristiyan ve Yahudi Rahibelerin giydiği (siyah elbise, sadece gözleri açıkta bırakan örtü) car elbisesini tarikatlarının/ cemaatlerinin kadınlarına giydirdiler. Hz. Peygamber (sav) giyiyor diye; sünnet adı altında Cübbe giymeyi, sarık takmayı mecbur kıldılar. Ve gencecik çocukların olgunlaşmamış yüzlerinde tek tük sakallarını bırakmaya zorladılar. Her bölgenin ergenlik yaşı farklı olmasına rağmen, henüz akil baliğ olmayan minicik kız çocuklarına türban taktırdılar. Böylece ailelerin yaşantılarına bile karışarak onların bütün hayatlarını çaldılar. Ve hala bu durum çeşitli cemaatlerin uygulamaları ile sürmektedir.
Kısacası, İslamiyet giyim tarzı konusunda belirli ölçüler getirmemiştir. Büyük İslam alimleri sonradan bazı kıstaslar eklemişlerdir. Pantolan giymek, şapka takmak, sakal kesmek günah veya haram değildir. Bu başkalarına benzemekte değildir. Yaşamın ve kültürel etkileşimin bir parçasıdır. Nihayetinde “Ameller, niyetlere göredir”. Yeter ki İslami ölçüleri aşmayalım. Vicdani ölçü ile hicab duygularının ötesinde giyim tarzını benimsemeyelim. Moda adı altında büyük İslam alimlerinin belirttikleri sistematik giyimin dışına çıkmayalım. Bundan harici laf-ı güzaftır.

Daha öncede yazdığım gibi, Kur’an-ı okuyan bir insanın bu tür dalkavukların tuzaklarına düşmeyeceğini biliyorum. Çünkü Kur’an bizim rehberimizdir. Allah o’nda bütün herşeyi açık bir şekilde, bütün insanların anlayabileceği şekilde anlatmıştır.

Allah katında en büyük günahlardan bir tanesi, aklını kullanmamaktır. Sana bahşedilen aklı kullanmayarak, tarikat ve cemaatlere kiraya vermek günahtır. Bu dindarlık değil, ahmaklıktır. Eğer insanlar, “şefaat” konusunda tarikat ve cemaatlere yöneliyorsa, Hz. Peygamber (sav)in kızı Fatıma’ya “Kızım, babam peygamber diye güvenme” şeklindeki nasihatini unutmamalıdır. Akıllarına takılan şüpheleri yok etmenin en güzel yolu Kur’an-ı okumaktır. Ondaki hükümler insanları doğruyu öğrenmeleri için yeter de artar bile.

Doğru üzere olalım, Kur’an ile olalım inşallah.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

murat   -  Bağlantı 24 Haziran 2020, 12:20

Sırf bugün ne saçmalasam diye uğraşmışsın. Madem Kuran ile olalım diyorsun Nur suresi 31. ayeti okuman yeter.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı