REKLAMI GEÇ

BABALARIN DÜNYASI

24 Ekim 2020 Cumartesi

Hani bir kadına şiddet uygulandığında, ya da bir çocuk dövüldüğünde; bunların ötesinde azıcık bir uyumsuzluk görüldüğünde “tu kaka” edilen erkekler var ya, onların egemen olduğu şu dünya da her şey tersine çevrilse, erkeklerin “baba” olmalarındaki hikmeti hiçbir zaman anlayamayız.
Erkekler kendi gözlerinden kadınlar ve çocukları değerlendirdiğinde, mutlak surette korumacılık anlayışının içgüdüsel bir olgu olarak ortaya çıktığını görmekteyiz. Bunun yanında pek çok erkek “Ben çok çektim. Çocuklarım çekmesin” diye onların üzerine titrer. Vurmaz, vurdurmaz. Sürekli koruyucu olmanın verdiği iç güdü ile yaptıkları hep yanlış anlaşılır.
Yeni kuşaklar ile eski kuşaklar arasındaki çakışma, hep bu koruyuculuk anlayışından çıkmıştır. Kadınlar, çocuklar olduktan sonra “bir yastakta kocayın” ve “İyi günde kötü günde birliktelik” anlayışını unutarak, çocuklarını destekleyip, kendisine kol kanat geren eşini hep kenara atmıştır. Bu da “pabucu dama” atıldı anlayışının nişanesi olarak babaların ikinci plana düşmesine sebep olmaktadır.
Çalışan kadınların çoğunluğu eşine hiçbir zaman destek olmaz. Kazancını kendine ayırır, üstelik eşine para konusunda sürekli “dır dır” eder. Yükü çeken yine babadır. Buna rağmen biz< babaların desteğini ve bize olan düşkünlüğünü, O mezara girince anlarız ve “meğer babam arkamda büyük bir dağmış” diye hayıflanırız.
Geçtiğimiz günlerde, evlilik hayatı hakkında sosyal medyada paylaşılan bir yazı gördüm. Çok hoşuma gitti. Köşeme taşımak istedim.
Diyorki bu yazıda;
“On yedi yıl evli kalan bir kadın şunları söylüyor:
Erkek, Allah’ın yarattığı en güzel canlıdır.
Eşine, kızına, kız kardeşine, annesine, babasına, torununa sahip olduğu herşeyini feda eder.
Gençliğini ve sağlığını, eşi ve çocukları için feda eder, çünkü sürekli çalışır.
Biraz gezmeye çıksa sorumsuz, evde kalsa, tembel olur.
Hata eden çocuğuna kızınca vahşi baba, kızmasa boşverici baba olur.
Karısının çalışmasına izin vermezse geri kafalı, izin verse karı parası yiyen asalak olur.
Annesinin sözünü dinlerse ana kuzusu, karısının sözünü dinlerse kılıbık olur.
Tüm bunlara rağmen baba şunları yapar:
Çocuklarının her hususta kendisinden daha iyi olmasını ister.
Çocukları küçükken ayağını, büyüyünce yüreğini çiğnediklerinde tahammül eder.
Sahip olduğunun en iyisini, hatta belki hepsini verir.Çocukları gökteki yıldızı istese, o gücü yetse güneşi getirmeye çalışır.
Eğer anne dokuz ay çocukları karnında taşıdı ise, baba da aklında, zihninde, ömrü boyunca taşır.
Aile için, baba iyi olduğu sürece, tüm dünya yaşanılabilir bir yer olur.
Yetim bir çocuğa sorun isterseniz. “Baba” diyecek kimseyi bulamamak ne zor bir şeydir, anlatsın size.
Allah’ım, babalarımız bizi merhametle yetiştirdikleri gibi, sende onlara merhametinle muamele et, onları bağışla. Amin.”
Nasıl? Gerçekten doğru değil mi?
Yeni nesil, 21. Asrı teknolojik çağ olarak kabul ederek, “eskiler artık çok değişti” diyerek, kuşak farkını umursamazlık, önemsememezlik olarak algıladıklarından hepimiz geleceğe umutla bakamıyoruz. Şiddetin dozunu azaltmak, biraz da bu gözle erkek dünyasına bakmakta bulunur sanırım.
Saygılarımla…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı