HER ŞEYİ OLDUĞU GİBİ ANLAMAK

Değerli okuyucular, Denizli Haber sitesinin kurulduğu yıllarda da çeşitli yazılar yazarak Denizli halkını her konuda elimden geldiğince bilgilendirmeye çalıştım. Yıllar sonra aynı sitede tekrar yazmaya başladığımda ise, özellikle tarikat ve cemaatlerin son yıllarda dinimiz üzerinden yaptıkları tahribatları dile getirmeye çalışıyorum.

Eskiden siyaset başta olmak üzere çeşitli toplum olaylarına ağırlık veriyordum. Son 20 yıldır yeraltında beslenen, büyüyen kan emici yarasalar gibi ortaya çıkarak insanlarımızı maddi ve manevi olarak sömüren cemaatlerin yaptıklarına ve gerçek İslam’ı anlatmaya çalışıyorum. FETÖ’nün neler yaptığını hep birlikte gördük. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Sizin taktirinize kalmış bir olaydır. Ancak, bu tür yazılarımı okuyarak, bana hakaret eden, küfür eden insanların Müslümanlığından şüphe duymaya başladım. Zira Müslüman ahlaklı olur, başkası hakkında gıybet etmez, küfür etmez. Müslüman araştırır, bilgiye ulaşmak için elinden geleni yapar. Sonra değerlerine saldırı varsa, gereğini bilgisi ile yapar. Hz. Peygamber (sav); “Birisi dininize saldırıyorsa kuvvetinizle, elinizle buğz ediniz. Gücün yetmiyorsa kalben buğz ediniz” buyuruyor. Benim yaptığım da budur.

Bana hep soruyorlar “Bu cesareti nereden alıyorsun? Kimsin de fetva veriyorsun? Bilgin nedir ki din konusunda yazıyorsun?” diye. Ben 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. İslam dünyasının Mezhepler Tarihi konusunda sözü geçen alimlerinden Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı’nın talebesiyim. O benim dekanımdı. Hadis konusunda ise Nevzat Aşık hocam başta gelir. Mezuniyet tezim de mezhepler tarihi üzerinedir. Ve okulu bitirdikten sonra müftülük, vaizlik, öğretmenlik mesleklerinden herhangi birini yapmadım. Çünkü zaten Gazeteci olarak çalışıyordum. Severek yaptığım bu mesleği 45 yıldır devam ettiriyorum.

Ben Türkçüyüm. Türk kültürünü, gelenek ve ananelerimi devam ettirmeye çalışan, Türk-İslam sentezi içerisinde yaşamak istiyorum. Bunları yaparken de; dinimin temizliğini ve gereklerini, Türklüğümün de ananesini sürdürmek istiyorum. “Türklük kader, İslamiyet seçimdir” der Türk büyüğümüz. Bu anlayışın devam ettirilmesini ve kimseye benzemeden Dünya üzerinde İslamiyet’i en güzel ve sunni şekilde yaşayan acizane Türk milliyetçisi olma yolundayım. Bundan dolayı, Allah’ın kitabı, Hz. Peygamber (sav) in mucizesi olan Kur’an neyi emrediyorsa onu yalansız, çıkarsız, tam teslimiyet içerisinde yaşamak istiyorum.

Elimden geldiğince de yaşamaya çalışıyorum. Kur’an-ı Arapça ve Türkçe olarak birkaç kez okuyup hatmetmiş, Kütüb-i Sitte’yi (Hadis külliyatını) okul yıllarımdan beri baş kaynak olarak hep okumuşumdur. Yani ben; fetva veren, dini nasihatlarda bulunan Müftü, Vaiz, imamlar kadar dinimin olgularına vakıfım. Gençliğimde birkaç tarikat ve cemaatin toplantılarına katılarak, onların fikirlerini biliyorum. Yapılanmalarına da vakıfım.

Son 5 yıldır Osmanlıca belgeler ışığında yazdığım tarihi ve dini kitaplarımla da insanları bilgilendiriyorum. Bugüne kadar çıkan 27 kitabım yaptığım çalışmaların zeminini ve bu tür yazılarımın belgelere dayandığının da işaretidir.

Kimsenin yaşantısına, giyimine kuşamına, yaptıklarına karışmam. İster bikini giy, ister şalvar. İster cübbe giy, sarık sar, istersen başı açık gez. Bana ne? O senin tercihindir. Saygı duyarım. Ben bunlardan medeniyet de olamayacağını bilenlerdenim. Ne Arap kültürünü, ne de Avrupa kültürünü benimsemem.

Benim, zaten Dünya’ya hükmeden neslimin muhteşem bir kültürü var. O kültür ki, O’nu kıskanan diğer kültürlerin bize herhangi bir katkısı olmadığını biliyorum. Ama kim olursa olsun dinime saldıramaz. Dinimde olmayan bir olayı dinime sokamaz. Bana dikte ettiremez. İslamiyet; Kur’an neyi söylüyorsa, hadis neyi gerektiriyorsa O’dur. Bunun ötesi, berisi olmaz.

Cemaatler, yıllardır dinimi, dolayısıyla Müslümanları maddi ve manevi sömürüyor. Dinde olmayanları “dinde varmış” gibi Sünnet vs. adı altında dikte ettiriyor. Saf gönüllü Müslüman kardeşlerim de, buna inanarak ahiretini tehlikeye sokuyor.

Allah, ayetinde “Ben size şah damarınız kadar yakınım” diyor. Ama cemaatler bunu bildikleri halde Hristiyanlıktaki Ruhban sınıfını dinimize sokarak bizi kandırıyorlar, maddi olarak sömürüyorlar. Cemaatlerin başındaki şeyhlere bir bakınız; hiç birisi Lise mezunu olmaktan öteye geçmez. Çoğunluğu Arapça bile bilmez. Bunları dile getirmek, halis Müslümanların görevidir. Benim cihadım da, dinimi kullananlara karşıdır.

Değerli Dostlar; sizden rica ediyorum. Kimseyi kırmamaya özen gösterdiğim yazılarımı dürüstçe okuyarak yorumlayınız. Resme ve başlığına bakarak karar vermeyin, saptırmayın. Okuyarak manasına, derinlemesine inerek bakınız. Sonra araştırınız. Daha sonra yorum yapınız.

Derdim, Müslümanları kırmak değil, uyandırmaktır. Bu tür yazılarımı kimlerin kötü algıladıklarını ve çarpıtarak yorum yaptıklarını biliyorum. Gerçek Müslümanlarsa eğer, zaten huzur-u mahşerde hesaplaşacağız. Müsterih olunuz.

Sevgi ve saygılarımla. Esen kalın