HOŞ GELDİN ONBİR AYIN SULTANI RAMAZAN

Cihanı nuru ve insanlığı hidayete erdirecek kuralları ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’ e bu Mübarek Ay’da indirilen Kur’an ile şereflenen, İçinde “bin aydan daha hayırlı bir geceyi” barındıran On Bin ayın Sultanı Ramazan-ı Şerif’i idrak etmenin sevinci içindeyiz. Akil baliğ ve Müslüman olan herkesin Ramazan ayı boyunca Oruç tutmaları farz kılınmış, bu ayda İslam Ordularına savaşmama emri verilmiştir.

İslam Dininde mübarek kabul edilen ve kan dökülmesi yasaklanan üç ayların sonuncusu olan Ramazan Ayı, aynı zamanda insanların kendilerini hesabı çektikleri aydır. Duaların arşa yükseldiği. Yalvarışların göz yaşları içerisinde yüreklerden yükselen Âllah” nidalarının arşa vardığı aydır Ramazan…
İslam Dünyası, bilhassa Türk Dünyası, İslam’la şereflendikten sonra bu ayın getirdiği dini güzellikleri kendi örf ve adetleri ile öylesine bezemiş, öylesine yoğurmuştur ki; camilerindeki mahyalar bu aya gösterilen hürmetin bir nişanesi olarak gözlerimizi kamaştırmaktadır.

Bu ayın özellikleri arasında; Yetim ve öksüzleri korumak, yoksulları doyurmak, malının zekatını, vücudun zekatı olan Fitre’yi ve sadakayı vermek, “komşu da pişerse, bize de düşer” anlayışındaki “Göz hakkı” anlayışının ortaya konulduğu bir kültür mirası vardır. Öyle ki, savaşçı bir millet olan Türklerin öksüzleri ve yoksulları çok fazladır. Devlet bunları her zaman korur ve gözetir. Bu anlayışladır ki, Ramazan aylarında “borçların ödenmesi”, “sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek şekilde” yardımların yapılması hep İslam anlayışı ile Türk kültürünün yoğurulmasından ortaya çıkmıştır.

Bu mübarek ayda, Oruç ve namaz başta olmak üzere; duaların arşa çıkmasına vesile olan ibadetlerin yanında, sosyal hayatın da harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bunun en bariz örneği; yakın çevreden başlayarak halkayı genişletmek suretiyle yardımlaşmak, yoksulları korumak, kollamak ve toplumun sacayağı olan insanlarla küskünlüklerin giderilmesini sağlamaktır.
Ramazan ayı, Sahurda kalkıp, iftara kadar aç gezmek manasında değil, kalbin Allah sevgisi ve huzuru içerisinde kimseye zararı dokunmadan yaşamanın anlamını bilmektir. Zaten oruç tutmanın anlamı da burada gizlidir. Zira aç kalmanın anlamı “nefsi” terbiye etmektir. Kalbin kirini arındırmaktır.

Son yıllarda toplu iftar yemeği vermek, gösteriş içerisinde olmak veya selfilerle yediklerini sosyal medyada paylaşmak moda olmuştu. Yani, güzel ve dua için başlanılan, Allah rızası gözetilerek yapılan Ramazan ibadetlerine böylece gölge düşürmüş oluyorduk. Özellikle siyasilerin yaptıkları gösteriş dolu iftar çadırlarının olmaması memnuniyet vericidir. “Bütün insanlar burada yemek yiyor. Yoksullar doyuyor” demek, yapılan yanlışı sürdürmenin bir parçasıdır. Zira iftar çadırlarında gösterişten başka hiçbir şey olmuyordu.

Yıllarca “Çadırları kaldırın. Bunun yerine gerçekten yoksul olan, yiyecek ekmeği muhtaç aileleri tespit ederek, onların evlerine yemekleri veya başka yardımlarını gönderiniz. Böylece sevabın yanında, yoksullar da deşifre etmemiş olursunuz” diye yazıyordum. Ama siyasiler bu tür yazıları dikkate almıyor, kurdukları siyasal İslam’ın düzeni olan iftar çadırlarını kaldırmıyorlardı. Öyle ki, bu çadırlara yardım veren kurum ve kuruluşların başındaki insanlar bile, buruk bir üzüntü içinde oluyorlardı.

Ve… Koronavirüs tedbirlerinin yoğunlaştığı şu günlerde idrak etmeye başladığımız Ramazan ayı “Nerede o eski Ramazanlar” düşüncesi içerisinde iken, bize “yoksulları, yetimleri, bakıma muhtaç büyüklerimizi, engelli vatandaşlarımızı” hatırlatmalıdır.

Şimdi mesele, lüks otomobillerde caka satmak, gösteriş yapmak zamanı değil, yardıma koşmak vaktidir. Oruçlarımızı tutarak, namazlarımızı kılarken; bir yandan da toplumun inşasında yardımı olacak ahlaki bir anlayış içerisinde yardımcı olmaktır.

Odur ki; bizi kurtaracak olan vazifedir. Mübarek Ayın oruç ve namazları ile “gücünüz varsa” yapacak olduğunuz yardımlar sizi Allah huzurunda mutlu edecektir.
Ramazan ayınız mübarek olsun. Bereketli olsun. Rahmeti ve Merhameti ile sizi arşa yükseltsin…
Esen kalınız…