REKLAMI GEÇ

PAHALILIĞI ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM

26 Ocak 2021 Salı

Pandemi sürecini alabildiğine yaşadığımız, covid-19 ve mutasyonlu virüslerin kol gezdiği şu günlerde bir yandan aşıya ulaşmaya çabalarken, bir yandan da ekonomik kriz ve geçim zorluğu ile mücadele etmeye çabalıyoruz.

Televizyon kanallarından haberleri izlerken, üreticinin, tüketicinin perişan olmasından dem vuruluyor. Çiftçimiz, kredi borçlarını ödeyemediği için tarlasından traktörüne kadar bütün mal varlığının ipotek altında, icra kanalı ile satılacak olmasından endişeleniyor, Tüketici ise, maaşlara yapılan cüzi zam ile hiçbir derdine çare olunmadığını, açlığa mahkum edildiğini belirtiyor. Televizyon kanallarının sokak röportajlarında evine iki maaş giren ve yan geliri olan kişiler dışında, kimsenin mutlu olmadığı görülüyor.

Çiftçilerimiz, gübre, elektrik, su ve mazot gibi girdilerin artması ile maliyetlerin de arttığını, ancak ürününün para etmediğini ve kazancının her yıl eridiğini belirtiyor. Bakıyorsunuz, girdilerin artması ile ürünler hiç olmazsa üç, beş kuruş artması gerekirken, bunun olmadığını çiftçilerimizin bir yıl öncesinin fiyatları ile ürününü satmak zorunda kaldığını görüyoruz. Ve destekleme primlerinin de artmadığını, bu primlerin zamanında yatmadığı için kendilerine bir faydasının olmadığını belirtenler de var.

Tüketici ise, özellikle şehirlerde yaşayanlar domatesi 4 TL’ye, Patatesi 3 TL’ye, bir bağ maydanozu 5 TL’ye, sarımsağı tanesini 5 TL soğan ve patatesi ile 5-6 liradan alan ve ay sonunu getiremeyen tüketici ise bu fiyatlardan yakınıyorsa, burada asıl suçlu kim acaba?

Öyle ya, çiftçi ürününü tatminkar fiyattan satamayıp beziyorsa, tüketici cebindeki parasını ürünleri almaya yetiremiyorsa; ikisi arasındaki bir yerde bulunan kimseler/ aracılar bu işin içinde ve işi spekülasyon durumuna getirmiş olmuyorlar mı?

Ürünü tarladan ucuza al, taşıma, depolama vb. olayları büyüterek yüzde 600’e varan fahiş zam koyarak; doların yükselmesini bahane ederek şehir merkezlerinde satışa sunmak ne kadar ahlaki ve doğrudur?

İnsanların gözlerinin içine baka baka “ablacım ne yaparsın, hayat pahalı” diyerek, “ister al, istersen alma” kabilinden yüreklere korku verircesine satışa sunmak ne kadar doğrudur? Hiçbir hayat pahalılığından bahsetmeyerek tatlı karlar kazanan bu sınıfın içerisinde kimler yer almaktadır.

Tarladan domatesi 75 kuruşa, kavun karpuzu 90 kuruşa alan kişiler, ne kadar masraf etmişlerdir ki, 1 liralık bir malı 6-7 liraya satmaktadırlar. Üstelik üreticiden malları tonlarca alan ve bedelini de ödeyen bu insanlar depolarda bekletilen bu mallara neden durdukları yede zam yaparlar?

Piyasadan mal çekip, ardından piyasaya pahalı mal vererek satanlar hakkında bugüne kadar bir işlem yapılmış mıdır? Hal dediğimiz mekanlarda, fiyatları belirleyen kabzımallar neye göre bu malları bir hafta zamlandırmaktadır? Patatesleri, baklagilleri tarladan satın alıp, işledikten sonra hangi akla ve mantığa güvenerek bunların fiyatlarını yükseltmektedir, anlamıyorum.

Ticaret Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde” fiyatlarda fahiş yükseltme yapan firmalara ceza kesti” haberini okudum. Baktım ceza kesilenlerin arasında bir tane hal şirketi yok. Yani ürünü tarladan alan ve depolayarak piyasaya süren hiçbir aracı kurum yok. O zaman, siz kime ne cezası kesiyorsunuz? Bakanlık, önce tarladan toptan ürün alan ve bunu toptan piyasaya süren kişilere/şirketlere yönelse olmaz mı? Üreticilerin zor durumundan faydalanarak, fiyat kırarak ürününü yok pahasına alan, sora depoladıktan sonra Büyük AVM’ler başta olmak üzere piyasaya süren şirket veya kişilerin takip altında olması gerekmez mi?

Öyle ya; kendi yandaş şirketlerine sıfır gümrükle hayvan ve buğday, pirinç ithalatı verenlerden bu beklenebilir mi? Elbette beklenemez. Ama hiç olmazsa göstermelik bile olsa denetimler yapmak da yetkilileri gülünç duruma düşürmektedir.

Bence, çiftçi kazanamıyor, tüketici zorlanıyorsa; “gıda maddelerinin aracı insanların da bir bozukluk, bir ahlaksızlık var” demektir. Zira bütün mesele onların tezgahlarında dönmektedir. Dikkat ettiğim diğer bir husus da, artık AVM’lerde eskisi gibi “cazip ürünler, indirimler” de pahalılıktan nasibini almaya başladı. Çünkü tekel konumuna gelen büyük marketler, 1 kuruş, en fazla 5 kuruş indirimle halkın alım gücünü sınamaktadır. Bu hiç de iyi bir şey değildir.

Bakanlık ve bu işin diğer sorumluları ilk önce tarladan, fabrikalardan başlayarak, aracı kurumlar, pazarlamacılar dahil olmak üzere tüketiciye kadar uzanan zincirde kimler varsa sıkı denetim altına almalıdır. Ceza kesilecekse böyle bir denetimle olmalıdır. Devletin de buna gücü yeter. Kimse Devlet ile boy ölçüşemez. Ama denetimsiz bırakır; sadece “bakanlık denetim yapıyor” diye göstermelik işler yaparsanız, gemi azıya alan tepenize çıkar. Unutmayın, kriz dönemlerinde kim büyüyor ve yaşantısını değiştiriyorsa; suçlu odur.
Esen kalın

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı