REKLAMI GEÇ

RAMAZAN VE BAYRAM ŞEKERİ

2 Mayıs 2022 Pazartesi

İki yıl gibi uzun süre süren Covid-19 salgını ve pandemi sürecinde adeta birbirlerine yakınlaşmaktan, tokalaşmaktan korkan insanlar, bu uzun sürenin sonunda Mübarek Ramazan Ayı ile birlikte “birlik ve beraberlik” anlayışının toplum üzerindeki etkisini ve sosyal yaşamın ağırlığını derin bir şekilde hissettiler.

Türk-İslam kültürü ile yoğurulan Ramazan ayı etkinlikleri; geçmişi aratırcasına son 20 yılda katılan yeni etkinlikler ile sürdürüldü. Adeta geçmişi unutturan etkinlikler her ne kadar yeni kuşakları sevindirse de, eskilerin daha doğrusu yaşlıların sevinçlerini kursaklarında bıraktı.

Eski ramazanlarda bir aile, ne kadar dağınık olursa olsun; iftar sofralarında mutlaka birlikte olurdu. Sahur davulcuları şimdilerde “teneke çalar gibi” davullarını eskiden ahenk içinde çalarak, söyledikleri manilerle insanları kapı ve pencerelerden kendilerine hayran bırakan tebessüm dolu bakışlar altında selamlardı.

Eskiden “komşusu açken, tok yatan bizden değildir” hadisine istinaden, mahalle içindeki bütün komşularının durumunu göz ucu ile kolaçan eden insanlar, bakkal borçlarını ödeyerek, kendi sofralarındakinden komşularına da ikram ederek huzur bulurdu. Bugün ise, “Sol elin verdiğini, sağ el bilmeyecek (Hadis)” düsturunu unutturan (siyasilerin kurdukları) iftar çadırı ile alenen ihtiyaç sahipleri teşhir edilircesine resimler ve haberler paylaşılarak yapılır oldu. Üstelik, yönetici durumundaki insanlar mahalle aralarında kurulan bu iftar sofralarında halkın arasında değil de, kendileri için kurulan ayrı bir yerde oturmaları ile işin cabası oldu. Anlayacağınız, bir oy uğruna insanların dini duyguları bu iftar sofralarında yerle bir edildi.

Halbuki; bu iftar çadırlarında veya sofralarda verilen yemekler; muhtaç durumdaki insanlara sadece Ramazan ayında değil de; yıl boyunca dağıtılsa ve bu hiçbir zaman dağıtan ile alan aileler arasında gizli kalsa. Bunun sevabı ne güzel olur değil mi?

İşte; bugün bayramını kutladığımız mübarek Ramazan ayını geride bırakırken, bunları düşünmeden edemedim. Çünkü bu yanlışlar kültürümüzün çok uzağında olan yeni icatlar. Yeni uygulamalar ve insanları muhtaç duruma düşürmek anlamı ortaya çıkarıyor.

11 ay kış uykusunda olan, mübarek Ramazan ile birlikte ortaya çıkan ve milletin sırtında kambur gibi olan cemaat ve tarikatları ise bunlardan saymıyorum. Çünkü onlar, ramazan gibi mübarek zamanlarda ellerini ovuşturarak toplayacakları paraları düşünüyorlar. Fitre ve zekatların yüzde 20’sini göstermelik dağıtıp, kalanını kendileri aralarında paylaşıyorlar. Siz hiç fakir veya muhtaç durumda olan bir cemaat üyesi, tarikat ehli gördünüz mü?

Göremezsiniz..

Kısaca; Yoksul ve muhtaç insanlara yardım kolisi, Kızılay Kavurması vererek bir ay için beslediniz. Peki, bir ay karınlarını doyuran bu insanlar, minik bebekler bayram günü ne yapacaklar? Onlara bir elbise, bir ayakkabı aldınız mı? Sevindirdiniz mi? Ceplerinde bayram şekeri alacak paraları var mı sordunuz mu?

Şimdi içiniz rahat mı? Ben şahsen rahat değilim. Allah bunun hesabını bize soracaktır elbet. Ahirette bunun cevabını verebileceğimi sanmıyorum. Ya bizlere yönetici olanlar nasıl hesap verirler bilemiyorum.

İnsan ömrü kısacık. Bu zaman zarfında kaç ramazan, kaç bayram, kaç kurban görüyoruz bilemiyorum. Ve bu ulvi günlerde kendimizi kandırmanın ötesinde bir şey yaptığımızı da sanmıyorum. Bu vesile ile Bayram Şekeri tadında bir bayram diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Esen kalınız…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı