SİGARA İÇMEK HARAMMIŞ!..

Ülkede onca sorun, onca büyük mesele varken, “Ahlaksızlık, yolsuzluk, Kul hakkı yeme” gibi Allah katında yeri olmayan ve yüce kitabımız Kur’an da kesin hükümlerle bildirilen konular dururken, Diyanet İşleri Başkanı yine bir başka konuya fetva verdi; “Sigara haramdır”..!

İmam-ı Azam başta olmak üzere, büyük İslam Alimleri sigara için “mekruh” ifadesini kullanırken, onların kitaplarını ve görüşlerini okuyarak, kendilerini geliştirmeden “alleme” olan şimdiki din adamaları kendilerini değil de; cahil sandıkları halkı kandırmaya çalışıyorlar.

Eskiden erkek ve kadınların büyük bir bölümü “Enfiye” çekerdi. Sigara ve tütün mamülleri kullanımı az olsa da, büyük İslam alimleri bu konuda “mekruh” demekle yetinmişlerdir. Çünkü Kur’an ve hadis kitaplarında sigara ile ilgili kesin hüküm yoktur. Şimdilerin Allemeleri ise kitaplarını okudukları geçmiş dönemin büyük alimleri ve takip ettikleri mezhep, cemaat imamlarını yalanlarcasına “haram” diyorlar. İşte çelişki buradadır.

İmam-ı Azam kendisine teklif edilen “kadılık” teklifini bile, Emevi halifesine “Sen İslamiyeti yaşamıyorsun, kullanıyorsun” diyerek kabul etmemiş, bunun üzerine öldürülmüştür. Şimdikiler ise, Hanefi mezhebinde olmalarına rağmen, bırakın imamlarının fikirlerini savunmalarını; onun dik duruşunu gösteremedikleri gibi, yalakalıkta hep ön safhalara çıkmışlardır. İşte bu yüzden, Diyanet tarafından verilen fetvalara artık halkımız “kuşku” ile bakmaktadır.

Böyle yazarak, sigarayı kutsuyorum sanmayın. Aksine sigara insan sağlığına zararlı bir madde olduğundan ve bağımlılık yaptığından kesinlikle bırakılması gereken bir maddedir. Sağlığımızın yanında, çevremizdeki insanlara da büyük zarar verdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İnsanlık adına bırakılması gerekir.

Ancak..!
Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam sigara meselesi değildir. Ahlaktır, yoksulluktur, haram yemektir, yetim hakkı, kul hakkı yemektir. Cemaatlerin yaptıklarıdır. Bu hususlarda sesini çıkarmayan bir kurumun, basit konularda ve halkın gündeminde olmayan meselelerle uğraşması kabul edilemez.

Toplum genelini ilgilendiren ve yozlaşmanın temelini oluşturan sosya-ekonomik konularda fetva veremeyenler, basit konularla halkı uyutmaya çalışmaktadır. Bu da kabul edilemez.

Türkiye bakanlıklarının neredeyse 4-5 tanesinin bütçesini bile aşan büyük bir bütçeye sahip bir kurumun basit olaylarla değil; toplumu can damarından etkileyen konularda elini taşın altına sokması gerekir. Bunu yapamıyor, birilerinin değirmenine su taşıyorsan, “vebali var” diyerek susacaksınız. Susmadığınız ve basit, yanlış fetvalar verirseniz; kimse sizi ciddiye almaz.

Diğer bir konu da; imam ve müezzinlerin kurum içi eğitimlerinin yapılmayışıdır. Beş vakit ezan okuyan din adamlarının ses tonu, ezanı huşu içinde değil de, gırtlaklarını yırtarcasına okumaları, gelişi güzel bir tarzda, insanları rahatsız edecek şekilde okumaları kabul edilemez.

Pek çok kişinin okunan ezanlardan rahatsız olduklarını, ancak “ayıplanır, ezana karşı geliyor” diye suçlanmalardan tepki koyamadıklarını biliyorum. Oysa gerçek böyle olmamalı.

Ezan okumak alalede bir şey değildir. O’nun bir makamı, bir üslubu vardır. İnsanların ruhuna nakşedecek ve namaza davet edecektir. İnsanlar tarafından rencide edici görülmeyecektir. Hele, hoporler gibi ses limitlerini zorlayan bir teknolojiyi kullanıyorsanız, bırakın bağırmayı; huşu içinde yürekten okuyacaksınız. Ki; insanlar camilere koşsunlar.

Amerikalı bir kadın, rüyasında ezanın okumasını duymuş, Fas’a yaptığı bir ziyareti sırasında okunan ezanı duyunca irkilmiş ve “bu nedir” sorusu ile aydınlatıldıktan sonra, bulunduğu alanda hüngür hüngür ağlayarak, ayakları onu camiye götürmüş ve burada Müslüman olmuştur.

Eskiden köylerimizde muhtardan sonra gelen kişi olan imam, bugün kaçıncı sıradadır biliyor musunuz? Hz. Peygamber (sav)’in “Emir-ul Mü’min” sıfatını taşıyan, İmam denilince ilk aklımıza gelen din adamlarının şu anda toplum nezdindeki durumunu biliyor musunuz?

Bir İlahıyat Mezunu olarak, mensubu bulunduğum Diyanetin bu durumundan rahatsızım. Artık Diyanet asli görevine dönmeli, Atatürk’ün kurduğu değerlerine dönmelidir. Bu elzemdir. Yoksa dinimize en büyük darbeyi vuran kurum olarak düşünülecektir.
Saygılar sunuyorum.