REKLAMI GEÇ

TÜRKLERDE ÇOCUK EVLİLİĞİ ve PEDOFİLİ

25 Aralık 2022 Pazar

Tarikat şeyhinin 6 yaşındaki kızı ile ilgili basında çıkan rezilliklerin ardından, tarikat ve cemaat ehli pek çok kimse “Uydurma Haber”, “Din üzerinden algı yapılıyor” gibi söylemler ile insanları değil, kendilerini kandırmayı sürdürüyorlar. Oysa kendileri de biliyorlar ki, bu tür olaylar “yine basına göre” bu tür dini gurupların hanelerinde bütün hızıyla sürüyor. Çivril tarikat yurdunu unutmadık. Ama kimse bunu kendilerine bile haykırabilecek cesareti bulamıyor. Allah herkesi hidayete erdirsin.
Bazı aklı evveller ise, taciz olaylarının geçmişini Arap seviciliğine bağlayacakları yerde, Türklerin İslam öncesi devrelerine atıfta bulunmaya başladılar. Oysa “Türk Töresi”, tarih sahnesine çıktığından beli ekseriyeti “Tek Tanrı” inancına bağlı olan Türklerin yaşam standartlarını yükselttiğini bilinir. Saf ve temiz din anlayışı Türklerin, bazı kesimler tarafından “Barbar” olarak nitelendirdiği dönemlerde bile, kendilerini korkarak ziyaret eden ecnebileri bile utandırmıştır.
Her şeyden önce; Çocukların erken yaşta evlendirilmesi, eş yapılması ve çocuklara yönelik cinsel istismarlar soysuz toplumların adetleridir. Bu sebeple ve tarihi gerçekler ışığında İslamiyet öncesi Türk toplumunda yaşı küçük çocuklarla evlenmek ve çocuk istismarı kesinlikle yoktur.
Türkler, Arap ve orta doğu halklarıyla tanışmakla birlikte çocuk evlilikleri, pedofili gibi kavramlarla tanışmıştır. Türk kültüründe çocuğa “bala” denir ki, “bala” sıfatı bir kutsiyet taşır. Hatta kız çocuklarında bu sıfat pekiştirilerek “Aybalam” şeklinde kullanılır.
Örneğin, ölen kahramanların mezarlarının başına dikilen taşlara “bal bal” adı verilir ki, bu bal bal kelimesi ile bala kelimesi aynı kökten gelir. Filhakika zaten Türk geleneğinde “aile” kavramı büyük önem taşır. Kadın erkeğin “eş“i ve tamamlayıcısıdır. Bu yüzden Türklerde aile kurma, düğün(toy), ölüm(yuğ) ve ad koyma gelenekleri çok önemlidir.
Türklerin binlerce yıl iç içe yaşadığı Çin kültüründe de görülen çocuk evlilikleri ve pedofili alışkanlığına rağmen, Türkler tarihin hiçbir evresinde bu sapkın davranışa yeltenmemiş, alet olmamışlardır. Yine Türkler’deki söz kesme, nişan-nişanlanma adeti de sırf bu pedofili sapkınlığın önüne geçebilmek içindir. Evlenecek kız ve erkek için önce söz kesilir, kız ve erkeğin birbirlerini yeteri kadar tanıması amaçlanırdı. Bakınız bu söz kesme olayında şöyle bir detay var ki; bu da Türk Milletinin asaletinin, kız çocuklarına, kadınlara verdiği değerin emsalsiz bir göstergesidir. Şöyle ki, Türkler söz kesme merasimini at üzerinde yapmaktaydılar. İki tarafın aileleri at üzerinde görüşme yerine geliyordu. Kız, bir rızalık sembolü göstererek, isteğini belirtebiliyordu. (bu sembol genellikle mendil olurdu.) Bu durum aile içerisinde babanın sonsuz bir velayet hakkı olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Yani kızın da evlilikte rızası ve söz hakkı bulunmaktaydı. kız istemediği biri ile evlendirilemez, mal gibi alınıp satılamazdı…
Türklerde evlilik kararlarında kızın söz hakkı ve razı olması gerekmektedir. Bu durum İslamiyet sonrasında da Oğuzlar ve Karluklar‘da da devam etmiştir.. Evlendirilecek kız ve erkek çocuklar yeterli olgunluğa ulaşacakları zamana kadar nişanlı kalır, yeterli olgunluğa ulaştıklarında ise törenin gerektiği şekilde evlenirlerdi.
Türklerde toplum içerisinde kadın ve erkeğin görüşmeleri doğaldı ve sosyal hayat içerisinde çağdaşı olan kavimler gibi bunu sınırlandırıcı kayıtlar, kurallar bulunmuyordu. Kadın ve erkeğin evlilik öncesi özgürce görüşebilmelerine rağmen Türklerde veled-i zina yoktu. Hem terim olarak karşılaşılmadığı gibi, hem de ırza geçilme vakalarında sergilenen katı tutum bunda etkiliydi. Çünkü Türklerde zina en büyük suçlardan biriydi. Lakin suçluyu cezalandırma hakkı fertlerin değil, devletindi.
Tecavüz suçlarında ölüm cezalarının uygulanışında Karluk Türkleri suçluyu yakmayı, Göktürkler atlara bağlayarak vücudu ayırmayı sistemleştirmişlerdi. Uygurlarda ise ölüm cezası bulunmuyordu. Üç yüz değnek ile maddi bir ceza veriliyordu.
Türkler, İslamiyet’i şereflendirdikten sonra bu tutumlarını daha da pekiştirmişler, çocuklarını özgüven içinde Dinin temel eğitimleri ile bezemişlerdir. Bu yüzden saf İslam Türkler devrinde en görkemli yıllarını yaşamış, dünyaya ışık saçmıştır. Bugünkü sapık ruhban sınıfının olmayışı ve kontrol altında olması da çok önemlidir. Atatürk’ün Tekke ve Zaviyeleri yasaklamasının ardında yatan gerçek “Dini kullanan cahil ruhban sınıfının bugün ortaya çıkan ettikleridir. Bunu bugün daha iyi anlıyoruz. Ne büyük bir lider ki, yıllar öncesinden bugünleri görmüştür”
İşte böyle asil bir millet, kadına, kız çocuğuna böylesine değer veren bir millet ne oldu da, bugün pedofiliyi, tecavüzcü ile mağduru evlendirmeyi tartışır oldu?
Allah akıl fikir versin.
Saygılarımla..
Esen Kalın..

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı