REKLAMI GEÇ

2 bin yıllık bir yazı

26 Mayıs 2009 Salı

Dünkü köşemde 80’li yıllarda çocuk olmak ne demek? Başlıklı bir iletiyi sizlerle paylaştım. Çok güzel eleştiriler aldım. Okuyan bir çok kişi kendini çocukluk yıllarına götürdüğünü söyledi. Sevgili dostum, köşe yazardaşım Selami Aydın ise tek olumsuz eleştiri yapandı. Aydın “O yazılanlar 80’ler değil, çoğu 90’lar hatta” dedi ve ekledi “Köşe yazmanın kolayını bulmuşun aferin sana” Aydın’a inat bugün yine bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sene 1990. Lisedeyim. Son sınıftayım. Bir gün adını hatırlayamadığım bir arkadaşımın anket defterinde bir yazı “2000 Yıllık Bir Tapınak Yazısı” bu yazı beni inanılmaz etkilemiş. Hatta bir yerlere not etmiştim. Özellikle yazının içeriği ve anlattıkları benim hayatımda dönüm noktası olmuştu. Bugün sabah saatlerinde lise arkadaşlarımdan Kadir Yetgin beni arayarak o yazıyı sordu. “Hayırdır” dedim. “O yazı inanılmazdı. Onu hatırladım. Sende var mı?” dedi. Yoktu tabiî ki. Arama motorundan aradım ve yazıyı edindim. Kendisine de gönderdim. Gerçekten bu yazının 2 bin yıllık olup olmadığını bilmiyorum. Araştırmadım da. Ama okuyunca yine çok etkilendim. Ve az öncede söylediğim gibi Selami Aydın’a inat sizlerle paylaşayım istedim. Bakalım siz bu yazıyla ilgili okuyunca neler düşüneceksiniz?      


 


“2000 Yıllık Bir Tapınak Yazısı


Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.


Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki tek dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki: insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri sonsuz uzunluktaki bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir. Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye lâyık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma. Kaybetmeyi ahlâksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol. Hatırlar mısın doğduğun zamanları? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Ve Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya, yine de güzeldir”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı