REKLAMI GEÇ

ARTIK DİMDİK DURABİLECEĞİZ

2 Temmuz 2013 Salı

Son gelinen noktada karar vermiştim ve “artık yazmayacağım” demiştim. Korktum mu, yoksa bazı şeyler mi beni bezdirmişti bilemiyorum. Ne var ki, ben yazmayayım o yazmasın, isteyen istediği gibi fink atıp at koşturup dursun mu diye düşünüp, yazmaya devama karar verdim. Düşüncelerimi isteyen beğenir veya beğenmez, isteyen yazılarım yüzünden bana kızıp gürleyebilir de, hiç fark etmez. Bizler nasıl olsa bu memleket ve bu millet için kendimizi adamış insanlarız. Kargadan korkan mısır ekmez, tarlamız boş kalmamalıdır. Meydanı boş bırakmamalı deyip yeniden yazımın başına geçtim. İstemeyerek de olsa hatalarım muhakkak olacaktır. Onun için şimdiden herkesten özür dilerim.
Bizler uğraşıp didinerek doğru bildiğimizi ilgililere duyurmaya çalışırken, en üst düzeydeki insanların bizi zurnanın son deliği zannedip gülüp geçtiklerine inanıyorum. Aslında bu yüzden de artık yazmayacağım demiştim. Belki o ilgililerin de istediği bu ya. Çoğunlukla vurgulamaya çalıştığım konular, Denizli için ve Denizlimizin iyiliği için olabileceğini zannettiğim konulardır.

 

Bu güne kadar hiçbir konuda ilgililerden herhangi bir Allahın kulu çıkıp da “sen ne diyorsun” diyen olmadı bile. Bırakın böyle bir eleştiri hakkında soru yöneltmeyi, eski bir belediye başkanı olarak bazı konularda konuşmak için Belediye Başkanından tek bir defa bile randevu alamamışken, yazıp çizmekten başka çare kalmıyor ki.
Taksim Gezi direnişi başladığı günlerde, bir yurt dışı seyahati programı yapıp hazırlıklarımı da tamamlamıştım. Belki inanılmaz, ama her türlü hazırlığı tamamlanmışken, seyahati iptal etmeyi bile düşünmüştüm. Hiç beklenmedik ve alışık olmadığımız siyaset dışı bir sivil direniş, ülkeyi sarsıp dururken, böyle bir seyahati içime sindiremiyordum. Ama olmadı ve gittik. Gittik de, inanın içimiz içimize sığmadı. Çat pat anlayabildiğimiz kadar İngilizcemizle yurt dışı televizyon haberlerini izlerken içim sızladı. Yaban ellerde ülkenin getirildiği durum, insanı derinden sarsıyor.

 
Evet, üç beş ağaç için çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu masum direniş karşısında koca İstanbul’un başkanı, valisi ve emniyet müdürü televizyona çıkıp, ortalığı yatıştırmak yerine, hala haklı olduklarını iddia ederek, karşıt direnişçiler gibi boy gösteriyorlardı. Onların bu tavrı yetmedi, Başbakan da yangına benzin dökercesine,”yıkacağız da, yapacağız da” diye direnç göstermesi, arkasından hiç de hoş olmayan polisiye önlemler, güzel memleketimi zor günlerin içine atıverdi. Yazık oldu, yazıklar oldu memleketimize. Herkes biliyordu ki siyasi iktidarı destekleyenlerin oyları %50 dolaylarındaydı. Doğru da, siyasi iktidar sadece bu %50’nin iktidarı mı oluyordu? Geriye kalan %50 iktidarsız mı kalıyordu bu ülkede. O %50 hükümetsiz mi bırakılmıştı? Demokrasilerde bir iktidar seçimle iş başına gelinceye kadar ne kadar çok oy alırsa alsın, tüm ülkenin iktidarı olmazlar mı? Biz bu güne kadar siyaseti öyle biliyorduk. Yanılmışız galiba ve bu yüzden artık politika ve siyasetle tüm ilgimi kesiyorum. Bizde siyaset yapmak bir kutuplaşma, bir yandaşlaşma, bir ötekileşme demek haline geldiğine gör, 60 yıllık Türk siyaset deneyiminden sınıfta kaldık sayılır. İşte bu yüzden de siyasî cephedeki her şeyden istifa ediyorum.

 
Hemen bu noktada şu hususu vurgulamadan geçemem. Ülkem için, Denizli için doğru zannettiğim her konuda yine yazmaya devam edeceğim. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Olursa kızıp kırılan, varsın olsun. Doğruyu ahrette söyleyeceklerden değilim. Nasıl ki Bez’mi Alem Dolmabahçe Camii müezzininin, “ben din adamıyım, yalan söyleyemem” deyip, saatler süren polis sorgulamasında nasıl direndiyse bizler de direnmesini biliriz. Doğruluktan şaşmayı Allah bize nasip etmesin.

 

Son olaylar sebebiyle gençlerimize hayran oldum. Demek oluyor ki yetişen gençlerimiz, Atatürk ve onun ilkelerine kulak şapırdatıp geçmemişler. Umudumuz gençlerde. İktidarı ile birlikte muhalefetin hiçbirisine ümit bağlayacak halimizin kalmadı. Bu olaylar sayesinde iyice anlaşılmıştır ki, bundan böyle bu gençler bu günküler gibi (yuvaya döndüm) deyip ikbal peşinde koşmayacaklar ve biz böyle bir gençlik sayesinde dimdik ayakta durabileceğiz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Ali   -  Bağlantı 7 Temmuz 2013, 11:47

Ülkenin zor durumda olduğu aşikardır.siyasi kavram alt üst oldu.insanlar kime neye inanacaklarını şaşırmış durumda.olayı güzel özetlediniz Ziya hocam.ellerinize sağlık.

sabahattin davran   -  Bağlantı 2 Temmuz 2013, 10:10

lütfen yazmaya devam ediniz. selamlar, saygılar.

horoz   -  Bağlantı 2 Temmuz 2013, 09:09

evet zaten bu düşüncelerinizle sadece ayakta durabilirsiniz, iktidarın % 50 si koşarken siz ayakta duracağız diyorsunuz durun da iktidar koşsun. iktidarın söylemi işte burada önemini arttırıyor ”durmak yok yola devam.” dimdik ayakta durabilmek çok önemli; ama, çok çalışarak, bir şeyler üreterek, sıkı bir muhalefet yaparak da ayakta durabilmek her kişinin yapacağı şeyler değil. özellikle ana muhalefet burada ders almalı da iktidarı bundan sonra terletebilmeli. işte o zaman dimdik ayakta durmanın önemi daha bir ortaya çıkar. yoksa binalar da dimdik ayakta duruyor. ömürlük değil ki…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı