REKLAMI GEÇ

AYAKKABI KUTULARI

2 Mart 2014 Pazar

Benim babam ayakkabıcıydı. Hem isteyene ayakkabı diker satar ve hem de İzmir ve İstanbul imalatçılarından bizzat seçip getirdiği ayakkabıları müşterilerine satarak ticaretini yapardı.

Ayakkabı imalatında kullanılan kösele, taban astarı ve deriler, dükkânın deposunda saklanır gerektiği zaman bu depodan, özellikle ayakkabıların tabanında kullanılan kösele, falçata denilen keskin bıçakla zorlukla kesilip su kovasında bekletilip yumuşatılarak kullanılabilir. Ayakkabı diktirecek müşterinin ayak ölçüsü alınarak, modelinin nasıl çizilip yüz derisine uygulanarak hazırlanabildiğini hala akıl erdiremem. Her neyse, kösele gibi diğer deri malzemelerinin de kendilerine has ağır bir kokuları olur ve eğer uzun süre bu malzemelerle birlikte olursanız, bu ağır koku üstünüze siner ve sizi de kokutur.

ic
İzmir ve İstanbul’dan gelen hazır ayakkabılar, kutular içinde gelir ve müşterisini beklemek üzere büyüklük sırasına göre raflara dizilirdi. Atölyede sipariş üzerine imal edilen veya raflardan satılan bu ayakkabılar, genellikle eski bir gazeteye veya adî ambalaj kâğıdına sarılıp bağlanarak müşterisine teslim edilirdi. Bazı müşteriler ayakkabılarının, dışarıdan gelen ayakkabı kutusu içinde verilmesini isterlerdi de, ayakkabıyı kutusu ile vermek, ayakkabıcının pek işine gelmezdi. O kutular şimdiki kasa gibi sağlam yapıda değil, adî karton ile yapılmış olsalar bile, ayakkabı satıcısı için kıymetli sayılırdı.

Bir defasında satmayı düşündüğüm otomobilime, tabak esnafı (deri imalatçısı) bir dostum satın almak istemişti. Otomobili denemesi için kendisine verdikten iki gün sonra geri getirildiğinde, o kötü koku otomobilin içine öyle sinmiş ki, bir daha kullanamayacağımı anladım ve otomobili dostuma istediği fiyatla verip kurtulmaktan başka çarem kalmamıştı.

Evimin bahçesinde bir tane özel mi özel bir incir ağacım var. Bu ağacı, çocukluk evimizin bahçesinden getirip, anne ve babamın hatırası olarak yetiştirmiştim. İnciri o kadar değişik ve beğenilen bir cins ki, Profesör Turhan Acatay bu incirin ağacından bir çuval dolusu budak alıp, İzmir’deki çiftliğinde yetiştirmek için götürmüştü.

Gerçekten sevilen ve bilenler tarafından her yıl mevsiminde beklenen bu incirleri eşe dosta dağıtmayı adet haline getirdik. Böyle bir ikram döneminde topladığımız incirleri, kötü kokusunu düşünemeden ayakkabı kutusuna doldurup, bir dostumuza göndermiştik. Sonrasında teşekkür beklerken, incirlerin ayakkabı kutusundan bulaşan o kötü koku yüzünden yenemeyecek hale geldiğini öğrenince çok üzülmüştük.

O yüzden herkes iyi bilmelidir ki, kıymetli yiyecek ve kullanılacak eşyalarınızı ayakkabı kutuları içinde saklamayın. Yoksa ne yapsanız yapın, o kötü kokuları yok edemezsiniz…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Tahir Nafiz ÖZKUL   -  Bağlantı 2 Mart 2014, 22:48

Teşekkürler arife tarif gerekmezmiş ,mesaj yerine bulacaktır.Temennim okuyanın bol olsun

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı