REKLAMI GEÇ

DÜZELİR İNŞALLAH

9 Eylül 2013 Pazartesi

Son günlerde olaylar akıllara durgunluk verecek derecede o kadar hızlı gelişiyor ki, olayların hızına yetişip fikir yürütmekte insan zorlanıyor. Hele ve özellikle dış politikadaki gelişmelere akıl erdirmek mümkün olmuyor. Hangi konuya değinmeye çalışsak, altından bir çapanoğlu çıkıverir diye endişe ediyor ve susmayı tercih ediyoruz. Ama onu konuşma, bunu yazma nereye kadar bilemiyoruz ki. Sen konuşma, o konuşmasın, kim konuşacak o halde?

2020 Olimpiyat oyunlarını Tokyo’ya kaptırdık gitti. Oysa kısa süre önceki olimpiyatlar ayni şehirde yapılmış olmasına rağmen İstanbul, daha doğrusu Türkiye neden kaybetti bazıları hala anlayamıyor. Hele gencecik ilgili bakanımız çıkmış, Türk toplumunun bir kesimini kastederek (kına yakıyorlar) diye çirkin bir dille saldırıp yenilgiye bahane arıyor ve yaramıza tuz basıyor. Sayın bakan Arjantin Hilton Oteli önünde gösteri yapan Arjantinli gençlerin protestolarını ve ellerindeki dövizleri hiç okudu mu bilemiyorum. Okuyabildiğim o dövizlerin birisinde (WITH SYRIA AGAINST IMPERIALIZM) yazıyor. Diğer bir dövize ( ALİ İSMAİL KORKMAZ PRESENTE) diye yazmışlar. Protesto amaçlı daha birkaç döviz de yer alıyordu gösteride de, acaba bunları okuyup anlamak için yüksek lisans sahibi olmaya gerek var mı? Yine acaba oylamaya katılan delegeler bu dövizleri gördüler mi bilmem. Görüp de hiç etkilenmemişlerdir dersek, kendimizi kandırmış olmaz mıyız? Hal böyle olunca, sayın bakanın oylama sonunda Türkiye’ye dönüp, (kına yakıyorlar) şeklinde hakaret etmeye hakkı var mıdır bilemiyorum.

Daha dün Mersin’de gerçekleştirilen Akdeniz Olimpiyatlarının açılış töreninde stada alınmayan Mersinli insanların, ne tür oyunlarla ve niçin engellendikleri belli değil mi? Konunun uluslar arası ajanslarca bilinip anlaşılmadığını zannetmek safdillik olmaz mı?

Bir yıl kadar önce, 09 Temmuz 2012 tarihli yazımda aynen, (Suriye konusunda izlenen politikanın yanlışlığı ve anlaşılmaz gelişimi hepimizi şaşkına çevirmiştir. Biliyorum ki şu anda bazı çevreler “sen zaten şaşkınsın…” gibi karşılık vermeye çalışıyorlardır. Olabilir, hepimiz hariciyeci veya politikacı olmayabiliriz. Ancak eğer tarih iyi incelenirse, yalnız Suriye değil, Arap Baharı yaşamış veya kıyısından köşesinden geçmiş tüm Arap Ülkeleri ile birlikte yakın tarih içerisinde yaşananlar bir bilinebilse, hiç birisi ile yakın ilgi içerisinde olmak bizim işimiz olmamalıdır. Mısır için konuştuk ettik, sonuçta “sen kimsin diyen oldu mu?” Hala bize bir şey soran var mı? Tunus öyle, Libya deseniz bir başka âlem. Uğruna 9 vatandaşımızı yitirdiğimiz Gazze olayı ne oldu? Suriye ile dostluk törenleri dün gibi hatırlardadır. Müşterek bir baraj temeli bile atmış ve başbakanlar seviyesinde törenler düzenlemiştik. O zamanlar Suriye Başkanı can ciğer dostumuzdu. Esat’ın karşıtı isyancılarla ne zamandan beri ittifak halindeyiz? Politikada dostluklar ve düşmanlıklar bu kadar kısa sürede nasıl oluşabiliyor anlamak mümkün değildir.) demiştim. Bugün gelinen noktada aynı düşüncedeyim. Bizim Katar ve İsrail ile beraber olup müttefikimiz ABD’nin Suriye’yi füzelerle bombalamasını istememiz ne kadar doğru bir politikadır? Esat Müslüman kardeşleri öldürüyor, tamam da, Amerikan füzeleri başka birilerini mi öldürecek? Esat gidecek de daha iyi olacak derken, Libya’da linç edilip yok edilen Kaddafi gitti de, Libya süt limanlık mı oldu? Hele bizim dış ilişkilerimizde ne kazanıldı, neler kaybedildi bir bilen çıkıp milletimize anlatsa ya. Sayın Dışişleri Bakanı, başını yere eğip konuşacağına, milletin gözünün içine baka baka bu gerçekleri bir anlatsa da, biz de inanıp hatalı olduğumuzu kabul edebilsek çok iyi olacak.

Neyse yine işimiz yüce Allaha kaldı. Allah hakkımızda hayırlısını versin. Düzelir inşallah!!!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı