REKLAMI GEÇ

EN SON SENFONİK MÜZİK KONSERİ

12 Şubat 2012 Pazar

Denizlili olarak bir senfonik müzik konseri izlemeyeli 2 yılı aşkın zaman geçmiş. Denizlide en son olarak senfonik müzik konserini, 2010 yılının mayıs ayında, Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası topluluğundan dinlemiştik.

Geçen 9 Şubat Perşembe akşamı Hasan Kasapoğlu Sanat Merkezinde, İzmir Devlet Senfoni Orkestrasını izlerken, hep Desav günlerini hatırlayıp durdum. Geçen 10 yıllık Desav günlerinde 50 civarında senfonik müzik türünde konser düzenlemiştik. Hatta geçen bu 10 yıl içindeki 2002 yılının ekim ayında, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ilk ve tek defa Denizli’ye gelmişti. Ne kadar zorluklarla getirebilmiştik bir bilinebilse. Topluluğun tüm masrafı ile birlikte, orkestranın derneğine servet değerinde ücret ödemek zorunda kalmıştık. Hem de, senfonik müziğe pek sevdalı olmayan Denizli’nin işadamlarının destekleri sayesinde gerçekleştirebilmiştik. Bu konserlerin pek çoğu, ünü sınırlarımızı aşmış büyük sanatkârların katılımları ile gerçekleşmişti. Gürer Aykal, İdil Biret, Fazıl Say, Suna Kan, Cihat Aşkın gibi çok güçlü sanatçılar defalarca Denizli’ye gelip, sanatseverlerimizin beğenisi ile izlenmişti.

Perşembe akşamı İzmir Devlet Senfoni orkestrası sanatçıları sahnede yerlerini aldıktan sonra bir görevli elinde bir mikrofonla çıkıp, bir şeyler söylemeye başladı. Herkes onu orkestra şefi zannedip, uzun uzadıya alkışlamışlardı. Oysa görevli konuşmasının bir yerinde, klasik müziği tanıtıp sevdirmek için yollara düştüklerini anlatmaya çalışıyordu. Oysa o hiç bilmiyordu ki Denizli insanı yıllardır bu tür konserleri en iyi şekilde dinleyip izlemesini bilen bir seyirciydi. Hiç unutmam, bir gün televizyonda Viyana senfoni orkestrasını izlerken, seyircilerin hiç olmadık bir yerde orkestrayı alkışlamaya başlamışlardı da çok şaşırmıştım. O günkü konserde bile Denizli seyircisi o kadar olgun ve bilgili bir biçimde konseri izlemişti ki, inşallah o sunucu bu durumu fark etmiş ve mahcup olmuştur diye düşünürüm.

Yine böylesi bir konserin başlamasından önce kuruluşun müdürü benden, cep telefonları ve ses cihazları için anons edilmesini istemişti. Ben de cevaben bizim konserlerimizde böyle bir anons yapılmadığını söyleyince müdür oldukça bozulmuş ve belki de kırılmıştı. Oysa İzmir’de dijital yazıyla ikaz ettiklerini söyleyip, beni korkutmaya çalışmıştı da ben, “Bizim seyirci İzmir seyircisine benzemez, böyle bir ikazı hakaret gibi algılar.” demiştim. Gerçekten konser boyunca ne telefon ve ne de çağrı cihazı sesi çıkmamıştı da, konser sonunda müdür sanatçılara nutuk çekercesine bu olayı anlatmış ve Denizlili sanatseverleri kutlamıştı.

Perşembe günkü konser gerçekten çok güzeldi. Ama böyle anlatımlı senfonik müzik konseri hiç izlememiştik. Yan flüt sanatçısının çalacağı parçaları anlatırken, en ön sıradaki çok bilen büyüklerimizden başka kimse sesini işitti mi merak ederim. Her parçanın çalınışından önce sempatik şefin anlatımları da, yine en ön sıradaki büyüklerimizden başkası tarafından işitilip anlaşılamamıştır. Tabi gerilerdeki bizim gibi halk tabakasının bu müziği anlamasına ne gerek var değil mi ya? İlk başta anlattıkları gibi orkestra yönetimi Denizli’ye de ders vermeye gelmiş, ama anlaşılan nasıl ders vereceklerini öğrenmemişler. Öyle fısıltı ile bir şeyler anlatmaya çalışacaklarına, konser programını yazıp dağıtsalar daha iyi olmaz mıydı? Ne de olsa okuyup yazmamız da var. Aynı zamanda salonu bedavacılarla dolduracağız diye uğraşacaklarına, ucuz da olsa parayla bilet satsalardı, o salon daha çok dolardı diye düşünürüm. Bizler yıllarca 10-15 liraya bilet satarak 850 kişilik EGS Salonunu tıklım tıklım doldurmuş, bazen yer bulamayanlar için sandalye eklemek zorunda kalmıştık. Unutulmasın, sanat bu kadar ucuz değildir ve asıl bedavacılar bu muazzam orkestra sanatını pek anlayıp değerlendiremez ve salonlar da böyle boş kalır.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı