REKLAMI GEÇ

FRANSIZLAR VE SARKOZY

30 Ocak 2012 Pazartesi

Bu yazımla düşünce ve duygularımı anlatırken yazıyı okuyanlar, Fransa yönetiminin son dönemde bizleri üzen kararı yüzünden böyle düşünüp yazdığımı zannedeceklerdir. Oysa oldum olası Fransız kültür ve sanatı ile birlikte, halkımızın yaşantısına giren sanayi ürünleri bile pek beğenilip tercih edilmezdi. Mesela genç yaşlarımızda Fransız sinema filmlerini seyretmeyi hiç düşünmezdik. Dünyaca ünlü kozmetik ürünleri bir yana da, diğer sanayi ürünleri için ayni beğeniyi söylemek pek mümkün değildir.

Bir yurt dışı gezimizde, Fransa’dan İsviçre’ye giriş yaptığımız yerde otomobilimi bakıma çekmiş ve tamircinin işini bitirmesini bekliyorduk. Tam o sırada gümrük kapısında bir otomobil arıza yapmış, bir türlü çalıştırılamıyordu. İsviçreli tamircinin kıs kıs gülerek, “Fransız otomobili” diye alaycı tavırlar sergileyişini hiç unutamam.

Aslında Fransızları pek sevmeyiz. Fransızlar da biz Türkleri sevmezler diye düşünürüm. Normaldir ve yadırganacak bir durum değildir. Eğer Muhteşem Sultan Süleyman korumamış olsaydı, belki bugün Fransa olmayabilir, hele sonradan Fransız olmuş dönme Sarkozy soyu hiç olmazdı. Din kardeşimiz Cezair’liler Fransızlar tarafından ezilirken, biz Fransız zulmünü görememiş ve Cezair halkından yana olacağımıza, Fransa safında yer almışız. Meşhurdur, insanoğlu kendisine iyilik yapanlara karşı gizli gizli, bazen de açıktan düşman olurlar. Bu durum daha çok, alçaklık duygusunun tezahürü, korkunun sonucudur denilebilir.

Tarih boyunca Fransızlarla düşman olmasak bile, müttefik olduğumuz söylenemez. Son dönemde Nato topluluğu yüzünden müttefikimizdir. İkinci Dünya Savaşında Hitler Fransa’yı ezerken, Fransızların şaşalı ve gayri ahlakî yaşantıları yüzünden Allah tarafından cezalanmış oldukları kanaati hâkimdi. Zavallıların o dönemde dağlardan ot toplayıp yedikleri söylenirdi.

Fransızlar özellikle hanımlarının güzellikleri ile övünürler. Oysa bizim Kürt sorunumuza burnunu sokan Bayan Mitterand hatırlanırsa, kendisini Allah yaratmıştır, ama hanımın yüzüne bakanın 40 gün işi düzgün gitmezdi. Bay Sarkozy farklı değildir. “Suratına bak, silahına davran” diye bir söz vardır. Bilmem uyuşuyor mu da, boyuna posuna, hele yürüyüş tarzına bir bakarsanız, fizyonomisine vereceğiniz not, bir devlet başkanı için sıfırdır zannederim. Bizi hiç ilgilendirmez, ama eşinin geçmişine ve hafızalarda bıraktığı izlere bir bakarsanız, Sarkozy’nin kıratı açıkça ortaya çıkacaktır. Bundan sonra hiç kimse Fransa’da, (1915 yılında Ermeni soykırımı olmamıştır) diyemeyecek, bu konuda fikrini söyleyemeyecektir. Demokrasi ve insan hakları havarisi geçinen Fransa böyle birine oldukça ağır cezalar kesecektir. Sarkozy’nin demokrat Fransa’sı, amma da demokrat ve insan hakları savunucusu değil mi?

Her ne hal ise, biz önümüze bakmak zorundayız. Maalesef bir avuç Ermeni’nin politikasını aşıp, kendimizi bu insanlara anlatamamışız. Fransa tarafından Ermeni soykırım yasası 2001 yılında kanunlaşmıştır. Bu düşmanca tavır karşısında lobi oluşturup önlem alamamışız. Fransa’da yaşayan onca soydaşımızı organize edememiş, Ermeni oyları karşısında gücümüzü gösterememiş ve yok sayılmışız. Bütün bu olumsuzluklar karşısında Hükümetimiz, Devletlerarası bir boykot kararı alma yoluna gitmemelidir. Bundan sonraki politikalarımızı daha akılcı ve gerçekçi şekilde ayarlamalıdır.

Aslında kişisel olarak bazı boykot önlemleri alabiliriz. Hanımlar ne olduğu belirsiz Fransız kosmatik ürünlerine boykot etmeli, özümüze dönüp, kendi sanayi ürünlerimizi kullanıp onlarla yetinerek, hem daha ekonomik yaşamalı ve hem de kalkınmamıza katkı vermeliyiz. Hükümetimizin bu düşmanca tavıra karşı alacağı kararlara da hep birlikte destek vermeliyiz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı