REKLAMI GEÇ

KÖŞE YAZARLIĞI ZOR İŞTİR

1 Nisan 2012 Pazar

Böyle bir başlığı, yıllar önceki bir yazımda kullanmıştım. Demek oluyor ki yıllar geçse de, değişen bir şey yok. Eleştirilen kişi veya kuruluşlar, kendi gözlerindeki çöpü bir türlü görmek istemiyorlar. İnsanlar eleştirilince biraz düşünüp taşınmak yerine, hemen öfkelerine kapılıyor veya çevresindekilerin dolduruşuna gelip en olumsuz şekilde reaksiyon göstermeyi tercih ediyorlar.

Mesela yeni otogarı şehrin merkezine yapmayın dedik diye kızıp darılanlar olmuştu. Bir inat, bir murat deyip “yapacağız” dediler ve yapıyorlar da. Bugün dünyada değil, Ülkemizde bile yeni tesis edilen otogarlar, hava limanları gibi şehirlerin varoşlarında tesis edildikleri kolayca görülecektir. Mesela İzmir, Bursa, Ankara gibi daha pek çok şehirlerde bu iddiamızın kanıtları görülebilecektir. Gelecekte bunun yanlışlığı görüldüğü zaman iş işten geçmiş olacak, ama olan memlekete ve topluma olacaktır. Acaba zamanında “ne diyorsun?” deyip biraz daha düşünülseydi daha iyi olmaz mıydı?

Ayni şekilde, çok güzel ve hatıralarla dolu Vali Vefki Ertür Kız Meslek Lisesi binası restore edilsin, bakılıp korunsun diye çırpınırken de ayni şekilde kızmışlar ve inatla dilberim yapıyı, yangından mal kaçırır gibi bir gecede kırıp yıkarak yok etmişlerdi. Arkasından “yıkılmamalıydı” diye başlık atarak köşe yazısı yazdık diye, şahsımıza değil de, görevlisi olduğumuz DESAV, yerinden yurdundan edilmişti. Mesela eski Halkevi (Belediye binasını), eski Devlet Hastanesi ve benzerlerini yıkıp yok ettik de, daha iyi bir şeyler mi kazandık? Bugün ayni konuyu sakin sakin yeniden düşünsek, kararın yanlışlığı açıkça görülecektir. Bu yıkımların ve kayıpların acısı ileride daha iyi anlaşılacaktır.

Eleştirilenlerin elinde devlet gücü varsa, cezayı kesip köşe yazarını sefil etmekten hiç çekinmezler. Bizler gibileri (vatan, millet hizmeti) deyip çalışanlara ise, hakaret ederek, belki de tehditlerle sindirmeye çalışırlar. Bunun için de ellerine geçirdikleri gücü sonuna kadar kullanmaktan çekinmezler. Ne diyorsun, neden öyle yazıyorsun bile demez, küfre benzer çirkin sözlerle bas bas bağırırlar. Cevap vermenizi bekleyemezler ve kendileri cevap vermeyi bile düşünmezler. Çünkü ellerine geçirdikleri güç, onlar için kolay kullanılır bir silahtır. “Nasıl yazarsın?” derler, gayet iyi bildikleri halde, “kimsin, kim oluyorsun? diye tehditler bile savururlar.

Bütün bu olumsuzluklara ve baskılara rağmen biz köşe yazarları, olsun varsın der, doğruyu yazıp söylemekten geri durmayız. Çünkü bizim hizmet bildiğimiz bu işten bir beklentimiz yoktur ki. Bu işin bize bir geliri, getirisi de olamaz. Onun için, köşe yazarlığımız birilerine gerçekten zarar verir olduğunu anladığımız an, çekip çıkıp gitmesini de biliriz. Çünkü sırtımızda, çıkar hesabı gibi bir yumurta küfesi yoktur. Bizim bu işten tek çıkarımız ve düşüncemiz, meslek ve deneyimlerimizden çevremiz insanlarına bir şeyler verebilmektir. Tabidir ki istedikleri sürece.

Yalnız bir önemli hususu vurgulamakta da yarar vardır. Bizler iyi ve yararlı şeyleri yazılarımızda usulünce yer vermeyi severiz de, uluorta onu bunu methetmeyi, övgüler yağdırmayı pek beceremeyiz. Bu bizlere yağcılık gibi gelir. Fikir yazılarından böyle bir şey beklenmemelidir. Eksik yazıcı olamayız da, eksiği ve yanlışı düzeltilebilir mi diye yazar dururuz. Bu tavrımızla da, istemeden bazılarının kalbini kırmış olabiliriz. Tartışırız, hatalı olduğumuzu anladığımız anda özür dilemesini de biliriz. Ama bunu ulu orta yapamayız.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı