REKLAMI GEÇ

YENİDEN YAZMALI MI NE?..

18 Mart 2013 Pazartesi

Aradan 2 aya yakın bir süre geçmiş. Her hafta değişik konularda bir şeyler yazmaya çalışmış, yazılarıma kendimce bile bir anlamı olmayan sebeplerle ara vermiştim. Her neyse, detaya girmeden bu geri dönüşle herkese (hoş bulduk) diyerek yazılarıma başlamak istiyorum.

Daha önceleri de hep değindiğim gibi köşe yazarlığı, özellikle bizim toplumda zor iştir. Genelde köşe yazıları övgülerle ona buna reklam malzemesi haline getirilmez. O şekilde dile getirilen köşe yazıları hiç hoş karşılanmaz ve ilgi çekmez. Böyle olunca da biraz eleştiri ve yazanın doğru olduğunu zannederek yazdığı yazının muhatabı alınıp kırılır, kızıp küser, hatta tehdit kokan ifadelerle saldırıya bile geçebilir. Düşman kazanıp, dost kaybetmenize sebep olunabilir. İşte bu yüzden de insanın, “adam sen de” deyip geri çekilmesi ağır basıveriyor. Ama (o yazmasın, bu çizmesin, dikensiz gül bahçesinde isteyen istediği gibi oynasın) demek de bize yakışmıyor. Bizim gibi (ununu elemiş, eleğini asmış) diye tanımlanan insanların bir köşeye çekilip keyif çatması, hiç de yakışıklı olmuyor, daha doğrusu içimize sinmiyor.

Mesela eski Tabakhane ile ilgili yapılan hazırlıkları, bir mimar ve eski bir belediyeci gözüyle hiç de uygun bulmadığımı tek kelimeyle ifade etmeye kalkışsam, yine (çomak sokmak) olarak niteleyip kızan, kırılıp darılan olacaktır. İleride bu konunun detayına da gireriz. Hemen bu noktada, büyük ve akil insanların oluşturduğu bir mecliste, “sen kim oluyorsun da konuşup yazıyorsun?) diyen olacaktır. Oysa bu işlerin, büyük sayılan insanlarca konuşulup tartışılmış olması, doğruyu bulmanın yöntemi olamaz. Böyle konular kesinlikle işin ehli, mesleki kariyeri olan kişilerce konuşulup tartışılması gerekir. Aksi halde, bizdeki gibi oylamalarla, yanlış ve ön yargılı sonuçlar ortaya çıkar ki, doğal olarak büyük hataların sebebi olunabilir. İleride Eski Tabakhaneyi yeniden gündeme alıp konuşur, yazarız. Kimse gücenip darılmasın.

Birkaç gün önce, Hasan Kasapoğlu Sanat Merkezinde, İstanbul Devlet Tiyatrosunca sahnelenen bir müzikal izledik. Bu çok güzel ve son derece donanımlı salonu defalarca gündeme alıp, övgüler yağdırmıştık. Salonun eksikleri ve yanlışlarını yazdığımız zaman yine kırılıp darılanlar olabilir. Kırılan bugün için kırılabilir. Hatalar yarın bir facianın sebebi olursa, dövünmenin faydası olmaz. Biz yazalım da, belki ilgililer önerilerimize kulak verir ve ileride üzülüp dövünmemizi bugünden önlemiş olurlar. Bundan bir yılı aşkın süre önceki yazımda aynen şöyle demiştim. (…bu güzelliklerin yanında, eksik ve yanlışları da göz ardı edemeyiz…) dedikten sonra, (yangın-deprem benzeri bir olayın meydana gelmesi halinde oluşacak panikte, seyircilerin problemsiz tahliyesi nasıl olacaktır? Salonun ön iki yanında acil tahliye kapıları olmalıdır. Bu çok zorunlu ve bir o kadar önemli tetbirler yasaldır da.) diye yakınmıştım. Bu öneriyi yanlış diyen var mıdır bilemiyorum.

21 Ocak günlü yazımda da özetle, (İzmir Devlet Opera ve Balesinin 15 Ocak günü sahnelediği Muhteşem Süleyman Operası, Bursa ve Eskişehir’de sahnelenecek. Bu turnede Denizli de olmalıdır. Muhteşem Süleyman Operasını Denizli sanat sevenleri izleyebilmelidir. Denizli Kültür Sanat Vakfı (DESAV) yaşıyor olsaydı, böyle bir çalışmanın öncülüğünü en iyi şekilde yapabilirdi. Beklentimiz odur ki, sanata büyük değer veren Sayın Valimiz, böyle bir fırsatı değerlendirebilir ve İzmir Opera ve Balesi Müdürlüğü nezdinde girişimde bulunup, bu büyük operayı Denizliye getirebilirler diye düşünürüm.) demiştim. İnşallah gerçekleşir.

Bu vesile ile 18 Mart Çanakkale Zaferi günlerini sonsuza dek kutlayabilmeyi dilerim. Büyük zaferi ve sonrasında İstiklal mücadelesini kazanmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi minnetle anmak istiyorum.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

A.İhsan CİVANER   -  Bağlantı 22 Mart 2013, 15:25

Lisede öğrenciyken genç dinamik ve sempatik bir belediye Bşk.mız var idi,severdik ama suya sabuna dokunmayan yazılardan vaz geçerse daha da çok seveceğiz…Denizli’ye hizmetin bir ibadet olduğu,eleştiriye açık,kendisine ve insanlara verecek hesabı olmayan şeffaf,dürüst,hukuka saygılı,kindar bir demokrasi anlayışı olmayan uzlaşıcı karakterde insanlara ve temsilcilere ihtiyacımız olduğu konuları sıkca işlenebilir.İleri gelenlere saygı,ileri gidenlere sopa göstermenin ne kadar yanlış olduğu,insanların önemli olanları değil değerli olanlara önem vermesi gerektiği konularında aydınlatıcı yazılar yazılabilir,diye düşünüyorum..Saygı ile…

Mesut Aydin   -  Bağlantı 22 Mart 2013, 11:50

Yazmalı sayın Tıkıroğlu yazmalı.Ülkemizin şehrimizin bilgiye tecrübeye yol göstermeye doğruları her zaman söyleyenlere ihtiyacı var..Hoşa gider veya gitmez ama birilerinin kulağında mutlaka kalır..Yarın bir esere dönüşür..Çok bilmişler çok ses-boş ses çıkarsa da gerçek bilgi sahiplerinin sözleri her zaman kıymetlidir..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı