REKLAMI GEÇ

İMPARATORLUKTAN CUMHURİYETE 720. YIL

29 Ekim 2019 Salı

Kuruluş tarihi olan 1299 yılından sonra “Beylik’ten imparatorluğa dönüşerek 624 yıl devam eden ve adını kurucusu Osman Bey’den alan imparatorluk; 29 Ekim 1923’te başladığı “cumhuriyet” yolculuğunda 96. yılına ulaşarak; “devlet” geleneğimizde 720. yılı geride bıraktı.

“Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın devamıdır. (Bazıları) Osmanlı Türk değildir diyor. İkisi mukayese edilmez. Osmanlılıkla Türklük mukayese edilecek iki obje değildir.

Osmanlılık diye bir şey yok. Osmanlı Teb’asında olan bir kişi, gider, yarın İtalya’dan tabiiyet alır.

Osmanlı İmparatorluğu çökmedi. Osmanlı İmparatorluğu; bir rejim olarak kendisini feshetti. Çok açık bir şey. Son padişah bu feshi kabul etti. Yani milletin içinden çıkan umumi bir meclis; monarşiyi lağvetti.

Padişah hadise çıkarmadı. Kendisine sadık kuvvetlerle direnebilecekken, direnmedi. Kan çıkmasın, kavga çıkmasın anlamında. Zırhlıya atladı gitti. Bu kadar açık.

Gitti, orada, parasız, sıkıntı içinde, neredeyse sefalet derecesinde öldü. Naaşını bakkal, çakkal haciz altına almaya kalktı; çünkü alacağı var. Kızı yetişti. Takılarını verdi, haczi kaldırttı.

Bu sefer kim defnedecek kavgası başladı. Biri ben gömmem, öbürü ben almam diyor. İngiltere; topraklarımıza kabul etmeyiz diyor. Her yere hakim ya… Fransızlar başta evet derken; sonunda vazgeçtiler.

Allah’tan işte orada Abdülhamid’in damadı olan Ahmed Nami Bey; Suriye Cumhurbaşkanı olmuştu. Naaşı kabul etti. Lübnan ve Beyrut üzerinden Şam’a nakledildi ve orada gömüldü.

Türkler tarih yapan bir millettir. Tarihte her zaman büyük rolleri olmuştur. Onlarsız yeryüzü coğrafyası anlaşılmaz. Bu mümkün değildir. Eski dünyadaki hiç bir devletin tarihi; buna Afrika’nın krallıkları da dahildir; Türkler olmadan; Osmanlı İmparatorluğu olmadan anlaşılmıyor.

Ve Türkler; rejimlerini değiştirerek tarihe de her zaman uymayı biliyorlar. Monarşi 18 ve 19. asrın bir icadı olup 18. asırda anayasa metni olmadığı halde sadece ve sadece İngiltere Krallığı’na mahsustur. Yani Britanya Krallığı’na. Bir rejim olarak monarşi bir tek Britanya’da vardı.

19. yüzyılda çoğaldı ve bunlardan birisi de bizimkidir. Ve bu 29 Ekim 1923’e kadar kaldı. Arada bir 1921 anayasası var; fakat; 1924’te biliyorsunuz yeni bir anayasa yapıldı. Ve benim görüşüme göre Türkiye’nin bunu değiştirmesi büyük bir hata oldu.

Çünkü (1921 Anayasası-Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) anayasacılık bakımından iyi ve sağlam bir metindir.

Türkiye değişen bir ülkedir. Değişikliklere de elinden geldiğince cevap verir, tazeler kendini. Ve bu tazeleme neticesinde; Türk İmparatorluğu 19. asırda Tanzimat’a geçmiştir.

Tanzimat devriyle Türkiye şunu dedi: Eğer batılılaşacaksak, yani frenkleşeceksek; bunu da biz yaparız! Bunu iki devlet dedi. Birisi Rusya, diğeri Türkiye. Başka biri diyemedi.

Bunu herkes yapamaz. Bu çok önemli bir şeydir. Okullarıyla, düzeniyle falan. Orduyu modernleştirmek gerekiyordu; modernleştirildi. Ve bu insanlar bu imparatorluğu savundular.

Biz imparatorluktuk. O; dün Türklerin imparatorluğuydu. Bugün cumhuriyetiz. Bu da Türklerin cumhuriyeti. Biz rejimi değiştirdik. Rejim değiştirmek kolay bir iş değildir.

Bunu mümkün olan en az tahribatla ve en çok onurla yaptık. Bir imparatorluktan bir cumhuriyete direniş savaşı vererek, başardık ve bu noktaya geldik.

Hiç bir müessesemizde gerileme yok. Gerileyen tek şey dilimiz. Uzun savaşlarda; yani İstiklal savaşımızda, birinci cihan harbindeki cephelerimizde Batı ve Doğu kültürüne sahip, Batı ve Doğu dillerini bilen genç yedek subaylarımız şehit oldu.”(1)

CUMHURİYET NEDİR?
“Cumhuriyet, Atatürk’ün ifadesiyle, tek başına kalsan da gerektiğinde bir dağ başına çıkıp Türk bayrağına sarılıp, vatan uğruna savaşarak, al kanını o al bayrağa yavaş yavaş yedirip şehit olabilmektir.

Cumhuriyet, işgalci Haçlı emperyalizminin karşısına geçip Ya istiklal ya ölüm diyebilmektir.

Atatürk’ün 1921’de Meclis kürsüsünden ifade ettiği şekliyle, Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme, bizi yutmak isteyen kapitalizme başkaldırmayı ilke edinmektir.

Cumhuriyet, emperyalizm, İstanbul’daki Osmanlı Meclisi Mebusanı’nı silah zoruyla dağıtmış, milletvekillerini Malta’ya sürgün etmişken, hiç tereddüt etmeden Anadolu’da halkın temsilcilerinden oluşan Büyük Millet Meclisi’ni toplayabilmektir.

Cumhuriyet, 1920’de Anadolu’nun her yanı işgal edilmişken Anadolu’nun orta yeri Ankara’daki Meclis’te Misak-ı Milli’den söz edebilmektir.

Cumhuriyet, ülke işgal altındayken, ısrarla Milli İrade, Önce Millet diyebilmektir.

Cumhuriyet, bütün imkansızlıklara, yokluğa ve yoksulluğa karşın emperyalizmi ve taşeronlarını Anadolu yaylasına gömebilmektir, kağnıyla kamyonu yenebilmektir.”(2)

Devlet-i Ebed Müddet; niyazıyla..
(1)İlber Ortaylı
(2)Sinan Meydan

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı