REKLAMI GEÇ

İSTİHBARAT ZAAFLARI

2 Ağustos 2016 Salı

Dünyanın neresinde olursa olsun; istihbarat teşkilatları üniversitelerin, kurumların, devlet dairelerinin, askeri birliklerin, yabancı ülkelerin içine istihbarat elemanları yerleştirirler. Bazen bunu büyük bir gizlilik içinde yaparlar. Bazen de eleman alacaklarını resmen ilan ederler.

Kendisine istihbarat elemanı olması önerilenler; eğer bu teklifi kabul etmemişlerse, dost sohbetlerinde bunu bir hatıra olarak ve hatta iftiharla anlatırlar.

Bazı kuşkulu insanlar da, görüşüp konuştukları insanların ajan olup olmadığı hakkında şüpheler üretirler. Telefonlarının dinlenildiği vehmine kapılıp dikkatli konuşurlar.

CIA, FBI, MOSSAD ve benzeri istihbarat teşkilatlarının gerek kendi ülkeleri, gerekse başka ülkelerdeki faaliyetleri hakkında girift senaryoları ve müthiş aksiyon sahneleri olan filmler çekilir.

Post modern darbeleri, e-muhtıraları bir tarafa bırakırsak, ihtilaller ülkesi Türkiye’deki son ve tam tekmilli darbe 12 Eylül 1980 tarihinde yapılmıştı. Ülkemiz ve insanları darbelere karşı bir alışmışlık ve bir kanıksanmışlık içindeydi. Öyle ya, her on senede bir halkımız bir ihtilal, ya da bir muhtıra beklentisi içine giriyordu.

Kenan Evren yargılandıktan sonra, yurdumun insanında “artık bu ülkede bir daha darbe olmaz” düşüncesi hakim oldu. İktidarın arkasında % 50 halk desteği vardı, askeriye ile ilişkiler uyumluydu ve kurumlara hakimiyet söz konusuydu.

Ama en kritik zamanda ve en çok lazım olduğu bir süreçte ve tüm kurumlarda büyük bir istihbarat zaafı olduğu ortaya çıktı.

Milli İstihbarat Teşkilatı darbe teşebbüsünü ancak aynı gün saat 16.00 sularında öğreniyor ve fakat rahatsız etmemek adına bu çok gecikmiş bilgiyi Cumhurbaşkanımız ile saat 22,00’ye kadar paylaşmıyor ve onun hayatının tehlikeye girmesine sebep oluyordu.

Teşebbüsü MİT’ten saat 16.00 gibi öğrenen Genel Kurmay, akşam 21.30 veya 22.00’ye kadar aldığı bilgiyi kullanamıyor, karşı tedbirlerini hayata geçiremiyor ve Cumhurbaşkanımızla irtibat kuramıyordu.

Kara, Hava, Deniz, Jandarma komutanlarından bir haber alınamıyordu. Hasılı, en gerekli olduğu zamanda istihbarat felç olmuştu. Türkiye’nin 81 vilayetindeki çeşitli askeri birliklerde olağandışı ve olağanüstü bir hareketlenme olurken, bunun hissedilememesi, sezilememesi izah edilebilir ve kabul edilebilir bir durum değildi.

Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın “meydanlara çıkılması” talimatı üzerine sahaya inen aziz ve kahraman milletimizin olaya el koyması ile vahim sonuçlar doğurabilecek bir teşebbüs akim kaldı.

İstihbarat zaafları üzerine bundan sonra da çok şeyler yazılacak ve söylenecektir. Önemli olan şapkayı çıkarıp önümüze koymamız ve “biz nerede hata yaptık” diye kara kara düşünüp ders almaktır.

Dileğimiz, bu derslerin hep darbe teşebbüsleri sonuna kalmamasıdır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı