REKLAMI GEÇ

TÜRK KİMDİR?

20 Ağustos 2019 Salı

Türk Ocakları’nın 1924 yılında yaptığı kurultayın en önemli tartışma konularından birisi kimlere “Türk” denileceği üzerinedir.

Kurultayda Türk Ocakları Başkanı Hamdullah Suphi söze şöyle başlar: “Kütahya Ocağı bize soruyor: Boşnakları üye kabul etmeli miyiz? Başka yerlerden; Gürcüler, Çerkezler, Abazalar, Kürtler hakkında soruluyor. Demek ki bizlerin, Türk sözünden ne anladığımızı çok açık bir biçimde tanımlamamız gerekiyor.”

Sinop delegesi de; kurultaydan “Türk kime denir?” sorusuna cevap verilmesini isteyince; oturum başkanı Ahmet Ağaoğlu ; “Zaten bu kavram açık olsaydı ne Türk Milliyetçiliği kavramına, ne de Türk Ocakları’na gerek kalırdı” diye cevaplıyor.

Tarsus delegesi Niyazi Bey ve diğer bazı delegeler de; Azerbaycan, İran, Kafkasya asıllı Türklerin Acem sayıldığını ve Tatar muhacirlerin Türk kabul edilmediğini söyleyince;

Türk Ocakları tüzüğünün üyeliği düzenleyen 5. maddesi şöyle düzenleniyor:

“Neslen Türk olan veya kültür dolayısıyla tamamen Türk duygusu ve Türk dileği besleyen ve geçmişleriyle Türklüğe bağlı olduklarını ispat etmiş bulunan kadın ve erkekler Türk Ocakları’na üye olabilirler.”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu durumu şu vecize ile çözüme bağlamıştır:

“Ne Mutlu Türk’üm diyene” …

1869 yılında Paris’te çıkardığı Ulûm gazetesinde Ahmed Agayef Türk kimliğinin unsurlarının neler olması gerektiğinden bahsederken; kavmiyet; dil, din, adet-gelenek, ortak tarih ve ortak vatan ile ortak bir kaderden oluşur der ve Türk kimliğinin en önemli unsurlarından birinin dil ve bir diğerinin de din olduğunu vurgular.

Ziya Gökalp kaleme almış olduğu Türkçülüğün Esasları adlı eserinde “Türkçülük nedir?” diye sorar ve Türkçülüğün anlaşılabilmesi için bir millet tanımlaması yapar. Onun yaptığı millet tanımlaması aynı zamanda Türk kimliğinin hangi unsurlardan oluştuğunu da açığa çıkarır. Gökalp kendisi bir tanımlama yapmadan önce milletin çeşitli çevreler tarafından Irki Türkçüler, Kavmi Türkçüler, Coğrafi Türkçüler, Osmanlıcılar, İslam Birliği taraftarı olanlar, Fertçiler olarak tanımlandığını ancak bunların tanımlarının eksik yanlarının olduğunu belirtir.

Gökalp’a göre: “millet ne ırkî, ne kavmî, ne coğrafî, ne siyasî, nede iradî bir zümre değildir. Millet, dince, dilce, ahlakça ve güzellik duygusu bakımından ortak olan; yani aynı terbiyeyi almış fertlerden meydana gelmiş bir topluluktur. Dolayısıyla Gökalp’ın Türk kimliği tanımlamasında önemli yer tutan unsurun maddi unsurlar değil manevi unsurlar olduğunu görürüz. Ona göre kanın ortak olması çok bir şeyi ifade etmez, ama aynı terbiyeyi almak ve ortak bir dil kullanmak aynı zamanda ortak bir kimlik oluşturur.

Japon olabilmek için illa ki Japon topraklarında/adalarında doğmuş olmak gerekiyor. Oysa Türk sayılabilmek için doğulan yer önem taşımıyor.

Dünyada Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülke bulunuyor. Vatikan ve Filistin ise gözlemci statüsünde olup; henüz “devlet” olarak tanınmamış ülkeler.

Dünyanın en saygın bilim kurumlarından olan Princeton Üniversitesi’nin yayınladığı çalışmada; dünyamızda 600 ila 800 arası ulus devlet projesi ve yedi bin, sekiz bin arası da potansiyel ulus projesi olduğu belirtiliyor ve “Ulus, kendi devletine sahip olma hakkı varsayılan topluluktur” deniliyor.

Buradan çıkarılabilecek sonuçlar şunlar:

Türkiye, Irak, Suriye, Libya, Tunus, İran, Afganistan ve benzeri daha kaç ülkeyi parçalayıp; iç karışıklığa sürükleyip; bu ve benzeri topraklardan kaç ülke daha doğurmayı planlıyorlar?

Bunlardan hangilerinin doğal kaynaklarını, nasıl sömürmeyi amaçlıyorlar?

Aralarındaki paylaşımı nasıl yapacaklar?

Bu sebeple; Avrupa Birliği ve ABD yaptırım uygulamaya kalksa da, Türkiye kendi güvenliğini sağlama alma hakkını sonuna kadar kullanacaktır.

Türkiye artık BM’deki 5 büyüğün buyruğu altında değildir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı