REKLAMI GEÇ

ABD’NİN ETTİKLERİ

16 Aralık 2021 Perşembe

Bir önceki yazımda; kendi yorumumu katmadan, Biden’ın başkan seçilmesiyle şekillendirdiği yeni doktrinleri ve Biden’ın kişisel görüşlerini aktarmıştım. Bu görüşleri safdillik de olabilir, kasıtlı da olabilir. Sanırım bunu bilemeyiz, çünkü Biden henüz başkanlıkta yenidir. Amerikan başkanlarının gücü sınırlıdır ve yalnızca dış politikada biraz yönlendirici olabilirler. Daha önce bir yazımda bu hususu belirtmiştim. En büyük ve baş emperyalist ülke olarak, gerçek ABD gücü “Askeri – endüstriyel kompleks” ya da “Askeri – sınai blok” olarak adlandırılan bir yapıdır.

Askeri endüstriyel kompleks; bir ülkenin ulusal silahlı kuvvetleriyle, ona tedarik sağlayan askeri savunma endüstrisi arasındaki gizli birlikteliğin adıdır. Bu deyim özellikle ABD Silahlı Kuvvetlerinin arkasında var olan böyle bir birlikteliği açıklamak için kullanılır. 34. Amerika Birleşik Devletleri başkanı Dwight D. Eisenhower’in 17 Ocak 1961 günkü veda konuşmasında böyle bir yapının varlığından söz etmesi, onu kamuoyunun gündemine taşımıştır.

Yapılan analizlerde, bu yapıya sıklıkla ABD Senatosu ayağı da eklenmektedir. Askerî harcamalar için verilen onaylar, iç ve dış politikada rota belirleme çabaları, bütçe belirlenmesi gibi konular düşünüldüğünde bu eksen de bu deyime eklenebilir. Asıl önemlisi, Amerikan üniversitelerinin elde edebildiği en büyük fonların askeri savunma endüstrisi ve silahlı kuvvetler tarafından sağlanan fonlar olduğudur. Bu fonlarla üniversitelerden istenen, askeri amaçlı ‘arge’ çalışmaları ve aynı amaçlı bilimsel araştırmaların yapılmasıdır. İşte akademik eksen!

Biden’ın demokrasi takıntısı eğer samimiyse, gerçekten gülünçtür. ABD dünyayı tümüyle diktatörce yönetmek ve yönlendirmekteyken, bu takıntısının yakında duvara toslayacağı açıktır. Diğer nedenlerine gelince:

1- ABD gibi bir süper güç; otoriter devletlerle işbirliği yapmadan, en ciddi dünya sorunlarını istese de çözemez. Bunlar; iklim değişikliği, pandemiler, kitlesel yıkım ve terör silahlarının yayılmasını önleme gibi sorunlardır.

2- Otoriter devletleri köşeye sıkıştırmaya çalışmak, o devletlerin demokrasileri zayıflatıcı saldırgan hamleler yapma tehlikesini arttırır.

3- ABD dünyanın her yanındaki otoriter devletlerle anlaşmalar yapmaktadır. ABD devleti İran’la yeni bir nükleer anlaşma yoluna giriyor. İsrail çıkarlarını kollamak için, Filistin sorununu çözme kısvesi altında; Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Suudi Arabistan gibi diktatörlük yönetimleriyle görüşmektedir. ABD bir noktada, en koyu diktatör olan Kuzey Kore lideriyle nükleer diplomasiye soyunacak gibidir.

Biden ne derse desin, Çin ve Rusya Amerikan varoluşuna tehdit oluşturmamaktadır. ABD’ye en büyük tehdit, içerisindeki çürümeden geliyor: Tümüyle anti-demokratik bir Cumhuriyetçi Parti, ülkenin dünyayı bir ‘distopya’ya dönüştürebilen kötü ve emperyalist politikaları… Ülkedeki ırkçılık, kutuplaşma ve iktisadi eşitsizliklerin gerçek demokrasiyi ABD için olanaksız kılması da cabası! Demokratikleşmeyi zora sokan bizzat ABD’nin kendi çürümüşlüğü iken, bu gerçekleri örtbas edecek bir ‘sistemler-arası soğuk savaş ideolojisi’ne bürünmesi abestir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı