REKLAMI GEÇ

AMERİKAN SİSTEMİ 2 (GEÇMİŞ GÖZLEM VE BİLGİLERİM)

4 Şubat 2021 Perşembe

Amerikan sisteminde iş ve meslek yaşamı, fırsat eşitliğine ve “başarı ölçüsünde yükselme” ölçütüne bağlıydı. Eminim değişmemiştir. Yükselmek için, üstünüzün işten çıkarılmasını ya da emekliye ayrılmasını beklemek zorunda değildiniz. Çalışanlar bir hiyerarşik düzen içinde değil, hepsinin de önü açık olan paralel kulvarlarda yer alıyordu. Herkes başarısı ölçüsünde hemen terfi alırdı. Fırsat eşitliğinin çok çarpıcı bir diğer kurumu da, üniversite eğitimini yeni bitirmiş her meslek insanı için, iş aramadan hemen girebileceği mesleki kooperatifler olmasıydı. İlk girdiğinizde, size kalacak yer ve yeterli maaş sağlayan bu mesleki kooperatiflerde yükselmeniz ve gelirinizi arttırmanız tümüyle ne kadar başarılı olacağınıza bağlıydı.

Ülkemizde bir üniversiteden diploma almış olmak, hukuk vb. dallar hariç o mesleğe giriş yapmak ve çalışmaya başlamak için yeterlidir. ABD’de hiç öyle değil. Yukarıda sözünü ettiğim mesleki kooperatiflere girişin de ikinci bir ön-koşulu vardı. O da, kendi meslek odasının sınavından geçer not almış olmak. Bu sınavı başarıyla geçmeden; hiçbir yerde kendi mesleğinizi yapamaz, çalışamazdınız. Bu meslek odası sınavları çok zorluydu ve ilk alışta geçebilen azdı.

Beni çok şaşırtan ve hayran bırakan bir özellik de, eğitimin ve öğretmenlerin kalitesiydi. Gerçi Amerikan liselerinde öğrencilere ne yazık ki genel kültür kazandırılmıyor. Farklı ülkeleri ve insanlarını anlayabilmelerini sağlayacak bir empati eğitimi de yok. Eğitim tümüyle, gelecekteki iş yaşantılarında işlerine yarayacak unsurlardan oluşuyor. “Sisteme robotlar mı yetiştiriliyor” sorusu sizin de aklınıza gelmişse hiç şaşırmam. Ne yazık ki, biraz öyleydi.

Ama madalyonun öteki yüzü de var: Mekaniğe, fiziğe, matematiğe ve bilimlere çok eğilimli gençler yetiştiriliyor. “Yapabilirim” ruhu kazanıyorlar. Bir işe girişmeden önce birbirlerine “hadi yapalım” demeleri çok yaygındır. “Yapıp çatabilir olmak” yani “elinden her iş gelir” olmak, büyük bir toplumsal değer. Bu yetileri de kazandırma görevi üstlenen öğretmenler çok iyi eğitimli ve sürekli meslek-içi eğitim seminerleriyle güncelleniyorlar. Çarpıcı bir örnek vereyim: Bir anaokulu öğretmeninin bile doktoralı olduğunu öğrendiğimde şoke olmuştum. Hepsi değilse bile, sanırım her eğitim kurumundaki çoğu öğretmen de öyleydi.

Buna ilişkin bir husus daha var: her eyaletin bir eyalet üniversitesi sistemi var. Bunlar devlet üniversiteleridir ve özel üniversitelere göre, eğitim ücretleri oldukça düşüktür. Iowa Eyaleti’nden örnek vereyim: Üç büyük devlet üniversitesi var, ve üçü de farklı işleve yoğunlaşmıştır. Benim okuduğum Iowa Eyalet Üniversitesi, teknik üniversiteydi. Tıp, hukuk gibi dalları da barındıran ve sosyal bilimler ağırlıklı olan Iowa Üniversitesi var. Dünya çapında üne sahip olan “yazarlar atölyesi” orada kurulmuştur. Bir de, öğretmen eğitimine ağırlık veren Kuzey Iowa Üniversitesi var. Her daldaki öğretmenlerin eğitimini; lisans derecesi, master derecesi ve doktora derecesi vererek yürütmektedir. Her eyalette mutlaka en azından bir devlet üniversitesi, öğretmen yetiştirme odaklıdır.

Umarım, işlediğim konuları ilginç ve yararlı buluyorsunuzdur değerli okurlarım. Haftaya bir sonraki yazımda buluşmak üzere esen kalınız.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı