REKLAMI GEÇ

BİLİM VE SANAT İLİŞKİSİ

25 Mart 2016 Cuma

Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. ‘Tavuk toplum’, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.

Charles Darwin

Dikmen(2012)’e göre; kültürlerin iki unsuru olan bilim ve sanat, aralarındaki birçok zıtlığa karşın benzerliklere de sahiptir ve bu iki kültür alanı birbirleriyle etkileşir. Sanatın tanımı çağlara, toplumlara ve sanat alanına göre değişiklik göstermektedir. Sanat kavramı, ilk çağda bilimlerle aynı sınıflandırmalara uğratılarak insanın tüm uğraşlarındaki yaratıcı güç için kullanılmıştır. Bu bağlamda, teknoloji sözcüğü de, sözlük anlamı açısından sanat kavramıyla ortak bir içeriği paylaşmaktadır.

Yine Dikmen(2012)e göre; en genel anlamıyla bilim, belli bir alanda ya da belli bir konuda ortaya konulmuş dizgesel bilgiler toplamı olarak tanımlanabilir. (Bilim formasyonu almış biri olarak kişisel görüşüme göre; her türlü olgu merak nesnesidir ve bilime konu olabilir ve olmalıdır da. Bilimsellik olguya özgü değil, olgunun keşfine özgüdür. Toplumumuzdaki yaygın yanlış anlamalardan biri de, olguların bilimselliğinin sorgulanması olagelmiştir.) Sanat tarih boyunca birçok bilim dalından etkilenmiş, bilim ve teknolojideki gelişmeler sanatı etkilemiştir. Ancak modern çağda; estetiğin bir bilim dalı olarak tanımlanmasıyla, sanatın kendisi bir bilim dalı haline gelmiştir. Çağımızda bilim ve teknoloji gelişmeleri, sanat dallarındaki çağdaş biçim ve teknikleri çeşitlendirmektedir.

Görülüyor ki, bilim ve sanat bilgi üretme noktasında buluşur. Sanat eserleri belli bir matematiksel ya da geometrik düzen içinde yer alarak, bilim insanlarına esin kaynağı olabilmiştir. Bilim ve sanat aynı gerçeklikle uğraşır ama yöntemleri farklıdır. Sanat gerçekliği açık ya da simge örgüsü içinde sergilerken, bilim gerçekliği açıklar. Bir bilgi üretme süreci olarak sanat, bilimle yarış içinde olagelmiştir. Sanatın geçmişi, bilimin geçmişinden daha eskidir.
Bu girişten sonra, bilim ve sanat ilişkisi konusundaki kendi tezlerimi ortaya koymayı uygun görüyorum. Bu ilişkiyi ortak sanat ve bilim öğeleri kullanarak açıklamaya çalışacağım.

Sanatların kendi aralarındaki ilişki temelde konu ve yöntem ortaklıklarına dayanıyor, kanımca. Bir resmin ya da fotoğrafın şiirinin yazılabilmesi, bir heykelden esinlenerek resim yapılabilmesi ya da tersi gibi örnekler çoğaltılabilir. Sanat ürünlerinde bu sanatlar arası akışkanlık ve geçirgenlik boyutunu gözlemiş ve yaşamışımdır. Bu özellik konunun eskimezliğine ve yöntemin bilimselliğine mi dayanmaktadır ?

Bilim dallarının arasındaki ilişki de bir bakıma konu ve yöntem aracılığıyla ortaya çıkıyor olabilir. Örneğin konu insan, yöntem ise gözlemcilik olsun : İnsanın toplumsal, fiziksel, kimyasal, vd. özelliklerini değişik bilim dalları aynı yöntemi kullanarak bulabiliyorlar. Bilimde de konunun eskimezliği ve yöntemin bilimselliği söz konusudur o halde.
Sanatsal öğeler sayılabilecek estetik ve öznellik, bilimsel araştırmaların da başlıca dürtüsü müdür? Bilimdeki nicel ve nesnel boyut, sanat emeğinin ve bu emeğin yönlendirilmesinin, yani yönteminin ölçütü sanırım, aynı zamanda.
Bilim ve sanatı böylece, ortak izler taşıyan iki kültür alanı olarak tanıtmaya çalıştım. Aralarındaki temel ilişki bir çeşit iletişim ve etkileniş. Bilim insan girişkenliğine dayandıkça temel dürtüsü meraktır ve merak özneldir. Bilim insanı merak ediyor ve bu öznel durumundan yola çıkarak yöntem ve estetik kullanıyor. Bilim insanı dürtülenmesinde (motivasyonunda) bilim insanı sayısı kadar çeşitli unsurlar dahası inançlar olabilir. Öte yandan merak ve sorgulayıcı akıl, bilim uğraşısının olmazsa olmazlarındandır, kanımca.

Sanat yaratıcılığı da merak ve sorgulayıcı akıldan yararlanmaktadır. Sonuç ise, biçimdir. Sanatsal içeriğin dışa vurumu, o içeriğe en uygun olması gereken biçime bağlıdır ki, bilimsel içeriğin ortaya konması için de gereklidir bu. Bu biçim öznel olursa onun algılanması da öznel olur. Bilim alanında kabul edilemez bir durum olsa gerek. Sanat alanında da sanatsal özün biçime büründürülerek izleyiciyle buluşmasında nesnellik arayışları vardır. İletişim biliminden yararlanan ve iletişim kurallarına dayanan yeni estetik çıkışlar…

İletişim sanatta da insan ilişkilerinde de benzer öğeler taşır. Sanatsal ileti bilime konu olabileceği gibi, bilimsel bir kurgu da olabilir. İletişimin temeli; bir bildirinin, bilginin, ya da sanatsal özün amaçlandığı biçimde algılatılmasıdır. İletilen bilgi ya da sanat eseri sunumunun , bunları alımlayanların idrakını ve buna bağlı imgeleri uyandırmasıdır. Alımlayıcının (tüketicinin demek istemedim) bugüne taşıdığı idrak birikimi; bilgi, deneyimler, özümsenmiş çağrışımlar ve imgelerden oluşur. Kişilerin varlıklara verdiği anlamı bildiren imler de, bilimsel bilgi ya da sanat eserindeki işaretleri iletir ki, bu işaretler insan idrakına dönüktür.

Sanatta sezgilerin ve esinin aktarılması bazan duyu-üstü algılamalara da yer verir. Bunlara ulaşmak için kimi sanatçılar türlü zihinsel uyarıcıları ya da transa geçme tekniklerini kullanır. Burada beni ilgilendiren; duyu-üstücü ve gizemci sanat akımları kadar, bilimin bu tür akımların verdiği eserlerde nasıl kullanılmış olabileceğidir. Yazın sanatında psikoloji ve psikiyatriden devşirilme bilinç-akımı teknikleri vardır örneğin. Kolektif-bilinçaltının uyarılma teknikleri de. Elbette sanatın bilimden ayrılan pek çok özelliği vardır. Sanat ille de anlaşılması gereken, sanatçının duyumlarını aynen iletebilmesini gerektiren bir kültür olgusu değil her zaman. Sanat anlaşılmaya konu olduğu kadar da, deneyimlenmeye konu olan bir estetik zemindir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Yasin   -  Bağlantı 16 Mart 2022, 13:56

Gerçekten bilgilendirici ve gayet açıklayıcı bir metin olmuş teşekkürler…

mami   -  Bağlantı 25 Kasım 2019, 18:05

sağolun teşekkürler

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı