REKLAMI GEÇ

CAM BİLYE OYUNU

15 Mayıs 2016 Pazar

“Bu nasıl bir kültür-sanat yazı konusu?” dediğinizi duyar gibiyim. Oysa bu başlık altında önemli bir romanı tanıtma ve yepyeni bir sanat kuramı ortaya atma niyetindeyim. Ünlü Alman yazar ve düşünür Hermann Hesse Uzakdoğu felsefesinden oldukça etkilenmişti. ‘Siddhartha’, ‘Doğuya Yolculuk’, ve ‘Majister Ludi: Bir Cam Bilye Oyunu’ isimli kitaplarından bunu anlayabiliriz. İşte son sözünü ettiğim kitabından uzun süre etkilenmiş ve ‘Cam Bilye Oyunu’ adıyla bir sanat kuramı geliştirmeye çalışmıştım. Hesse 1946 yılında ona Nobel Edebiyat Ödülü kazandıran bu sonuncu romanında, bolca sözünü ettiği ‘cam bilye oyunu’nu ayrıntılı biçimde tanımlıyor, ama nasıl oynanacağını bir kez bile açıklamıyor. Magister Ludi sözcüğü de Latince ‘oyunların başkanı’ ya da ‘başöğretmen’ anlamına geliyor.

Romandaki ‘cam bilye oyunu’ gelecek yüzyılların birinde ve belirsiz bir tarihte geçiyor. Hesse, 25. Yüzyılın başlarını uygun bulduğunu söylemişti. Romanda ana sahne orta Avrupa’da ‘Castalya’ adında hayali bir eyalet ya da il. Bu il politik bir kararla aklın yaşamına ayrılmış bir alan. Teknoloji ve ekonomik yaşam en aza indirgenmiş ve sakinlerinin belli ki bir geçim derdi olması istenmemiş. Burada bir entelektüeller topluluğu yaşıyor ve iki görevleri var: Erkek çocuklar için yatılı okullar işletmek ve ‘cam bilye oyunu’nu geliştirip oynamak. Nasıl oynandığı belirsiz tutuluyor romanda. Bu oyuna kendini adayanlar ise Kastalya içinde ‘Waldzell’ diye bilinen özel bir okulun sakinleri.

Bu oyunun kuralları o kadar yüksek düzeyde ki, ne olduklarını hayal etmek hiç kolay değil. Bu oyunu iyi oynayabilmek için, oyuncuların yıllarca müzik, matematik ve kültür-sanat tarihi çalışmaları gerekiyor. Oyun aslında tüm sanat ve bilim dallarının soyut bir sentezidir. Oyuncuların, görünürde bağlantısız konu ve bilgi alanlarının arasında derin bağlantılar oluşturmasıyla oynanır.

Roman; bir çeşit ‘fildişi kule’ sayılabilecek bu Kastalya ilinde öğrenciler, oyuncular ve başöğretmen arasındaki ilişkiler ve yıllık cam bilye oyunlarıyla ilerler. Roman kahramanları, böyle toplumdan yalıtılmış bir fildişi kulenin toplum için ne kadar anlam ifade edebileceğini tartışır.

Gelelim ortaya atmak istediğim sanat kuramına. Cam Bilye Oyununu bir Tetris oyununa benzetirsek; ince, ayrıntılı ve harikulade söz, şarkı ve görüntü örgüleri yaratmak üzere dünyanın bilinen tüm bilgilerinin kullanılabildiği bir oyun söz konusudur. Nihai amaç, her şeyin birliği bilincine ulaşmaktır. Bunun yolu, bir bilgi ya da sanat alanının başka bir bilgi ya da sanat alanına çevrilebilmesinden geçer. Aslında her bilgi ve sanat eseri bu özellikte yani ‘transandantal’dır ve bunu gerçekleştirme yoluyla gözlemlediğimizde, olabilirliğini kavramanın tek yolu her şeyin aslında bir olduğunu kabullenmektir.

Ortaya attığım ‘Cam Bilye Oyunu Sanat Kuramı’ ilkin, bir sanat dalındaki ürünlerin eleştiri ve değerlendirmesinin en iyi diğer sanat ve bilgi dallarından oraya ışık tutmakla olabileceğini önermektedir. Bunun canlı bir uygulamasını, 1988 yılında başlatmış olduğum Denizli Şiir İşliğinde katılımcılara benimseterek yapmış ve yaptırmış oldum. Şiirlere müzik, resim ve psikoloji gibi farklı alanlardan yaklaşımlar yapıldı. Bu işlikle yapmış olduğumuz şey ‘Cam Bilye Oyunu’ oynamaktı aslında. Bunu ilk kez burada açıklamış oldum.

Kuramın ikinci önermesi; sanat üretiminin ikinci bir damarının, farklı sanat dalındaki eserleri kendi sanat dalımıza aktarmamız olduğudur. Canlı uygulamalarını yapa geldim ve örnek verebilirim: Bir fotoğrafı şiire dökmek, bir resim sanatı eserini şiire dökmek ve bir şiiri fotoğrafa dönüştürmek gibi…

Kuramın üçüncü önermesi; bir sanat eseri yaratırken, olanaklı kılınmış sürprizlere yer verilmesidir. Örneğin şiirde imge yaratırken, çok farklı sözcük ve kavramların yer aldığı karelerin üzerinden rastgele cam bilye yuvarlamak ve uğradığı kareler arasında ilişki kurmak…

Kuramın dördüncü önermesi; bir sanat üretme ortam ya da atölyesinde, çok farklı sanat ve bilgi dallarından bireylerle birlikte çalışmak ve birlikte üretmek…

Kuramın beşinci ve son önermesi de; herhangi bir sanat dalında eser verirken, o dalın bilgileri temel kalma koşuluyla, farklı sanat dallarının bilgilerini kullanmak…

Son olarak söylemeliyim ki, aslında bir dosya dolusu yazı ve çizim yaparak oluşturduğum bu kuramı, bir makale uzunluğu içinde ancak özet olarak açıklayabildim. Amacım biraz da merak uyandırmak olduğu için, umarım şimdilik yeterli sayılacaktır. Elbette sanatçı her bakımdan özgür olmalıdır ve önerdiğim kuram bu gerçeği değiştirmez. Zaten dünyada birçok sanatçı transandantal çalışma biçimlerini benimsemektedir. Kuram yalnızca kullanılabilecek yöntemlerden bir tanesidir ve seçme hakkı sanatçınındır. Ele aldığım konu, sanatçının yaratı sürecini irdelemeye ve kuşatmaya yeltenme değildir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı