REKLAMI GEÇ

CUMHURİYET VE ULUSAL EGEMENLİK İÇİN TOPLUMSAL BİRLİĞİ SAĞLAMALIYIZ!

29 Ekim 2020 Perşembe

Cumhuriyet ve Ulusal Egemenlik bayramınız kutlu olsun, değerli okurlarım. Genel olarak bayramlar; bir toplumun ortak üstün değerlerinin ve davranış ölçülerinin bireylerce bilinçli olarak, gerekçeleriyle birlikte kavranıp benimsenmesi, yeni kuşaklara da aktarılması bakımından temel bir işlev yerine getirirler. Bu nitelikleriyle bayramlar toplum yaşamının temel alanlarının kurumlaşmasının ve sağlamlaşmasının ana yolları arasında yer alırlar. Bu aynı zamanda toplumsal bütünleşme, birlik ve dayanışma ortamının oluşup pekişmesi demektir.

Birlik ve beraberlik; toplumların en çok muhtaç oldukları çok önemli bir husustur. Çünkü toplumun huzuru, güveni ve güvenliği buna bağlıdır. Toplumsal birliği sağlamada, kültür çok önemlidir. ‘Asgari müşterek’lerin çokluğu, toplumsal uzlaşı zemini sağlanması, ortak atalar, ortak dil, ortak ülkü, ortak inanç ve tutumlar; kültürel birliği sağlayan başlıca unsurlardır. Herkes; karşısındakini öteki olmaktan çıkartıp, kendinden kabul etmeli, herkesi olduğu gibi benimseyip, değişmeye zorlamadan, iki yüzlülüğe mecbur kılmadan, kabullenmelidir. Karşılıklı hakkaniyet ölçüleri korunamazsa, adaletle davranılamazsa, hiçbir konuda ve hiçbir düşüncede toplumsal birlik ve dayanışma söz konusu bile olamaz.

Toplumsal dayanışma; birlik, beraberlik, kamu yararının önceliği ve fedakarlık ruhu ile bezenmiş, hoşgörülü, affedici, sevgi ve saygı kurallarını çiğnemeyen, verdiği sözde duran, hayalcilikten uzak davranan, günü kurtarma, koltuğu koruma peşinde olmayan, toplumun hiç bir ferdini ve hiçbir kurumunu (onlar yanlış yapsalar dahi) kendi egosu için, ya da süregelen kısırdöngü devranların devamı için feda etmeyen, liderler ve yöneticilerle sağlanabilir. Devlet başkanlarının; toplumda yaygın saygı ve sevgi gören ve ‘aktif siyaset’ dışı bireylerden seçilmesi de, bir toplumu birleştirebilir. Aşağıda sunacağım uzun alıntı metnini, İngilizce’den dilimize ben çevirdim:

“Derin bölünmeye uğramış toplumlarda, zıt grupların tutunduğu tarih anlatısı çoğunlukla resmi tarih anlatısıdır. Bu durum, grupların kimliği ve ne ölçüde mağdur edildikleriyle ilintilidir. Bu farklı tarih anlatıları çoğunlukla, birbiriyle çelişkili ve tartışmalıdır. Devlet okullarında öğretilen tarih yanlıdır ve derinlikten yoksundur. Tarih eğitiminin ne olduğu ve ne yönde olduğu, çoğunlukla egemen siyasi gücün oynadığı rollerle belirlenir. Okulları kontrol edenlerin oynadıkları rol, toplumda zıtlaşmayı da birleşmeyi de besleyebilir.

Genelde şiddetli iç çatışmalardan sonra, bazı ülkeler tarih eğitimini askıya alır çünkü tarih olarak ne öğretileceği üzerinde toplumsal uzlaşma yoktur. Bu durumda yapılacak en iyi şey, insan ve yurttaş hakları eğitimine yönelmektir. Tarih dersi içeriğini düzenlemek, böyle durumlarda on yıllar gerektirebilir. Dışarıdan arabulucu katkısı yarar sağlayabilir.

Her türlü reform çabası için, pedagoji kritik önem taşır. Öğretmenlerin neyi nasıl öğreteceklerinin iyi belirlenmesi gerekir. Öğrencilere yaşamsal öğrenme becerileri kazandırmak ve onları alternatif tarih öğretileri ile tanıştırmak; geçiş toplumlarında demokrasi ve barışçıl eğilimleri güçlendirir. Tarih eğitimi reformu için, pedagoji ve eğitsel içerik etle tırnak gibidir. Birbirinden ayrı düşünülemez.

Ne yazık ki; pedagoji bazen, eğitsel içerikten daha az ilgi görür. Özellikle, milli eğitime yeterli kaynak aktarılmadığı ya da aktarılamadığı durumlarda; tarih öğretmenlerine verilmesi gereken, öğrencilere eleştirel ve analitik bakış kazandırma görevi, tarih kitaplarını yeniden yazma ve düzenlemeden daha acil olabilir. Milli eğitim sistemi içinde tarih eğitimine ne kadar önem verilirse, toplumsal birliğin sağlanmasında eğitimin rolü, o denli artmış olur”.

(Elizabeth A. Cole ve Judy Barsalau, Birleştirmek mi Bölmek mi: Çatışmadan Yeni Çıkmış Toplumlarda Tarih Öğretmenin Zorlukları, Birleşik Devletler Barış Enstitüsü raporu)

Bir toplumda insan haklarının kurulma ve korunması, toplumsal birliğin teminatı olabilir. Bunun için, şu kabullerde uzlaşılmalıdır: “Her insan eşit yaratılmıştır ve her insanın belli bazı olmazsa olmaz hakları vardır. Yaşama, özgür olma ve mutluluğu arama hakları gibi. Bu hakları güvence altına almak için, insanlar arasından hükümetler kurulur ve bu hükümetlerin hukuki gücü, hükümet edilenlerin onayından devşirilir.”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı